Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Yasak bahçede bir gün...

Yasak  bahçede bir gün...
 

Yaşam bahçesinde bir gün, tüm duygu halleri birbirinden habersiz dile geldi.
İlk sözün İHTİRAS ta olmasına şaşmamalı. Dedi ki; herşey nasıl da sıradan ve yavan. Oysa yasak bahçelere girmek gibisi var mı? Hele o bahçelerin dalında salına salına davetkâr duran meyvelerini tatmak...! Onları koparabilmenin hazzı kabardığında bedende, koşarsın dizginlerinden boşanmış at gibi hedefe. Meyvelerin tatlarından ziyade onları elde edebilmenin vahşi yanı güzeldir. Ne kadar zor ve gözalıcıysa o kadar şehvetli ısırırsın. Öyle de lezzetlidir ki...

Meyve fidanı ilk çiçeğini açarken SEVGİ çıktı ortaya. Mahçuptu, herşeyde ben varım aslında diye fısıldadı. Fidanın dikiminde, toprağa yürüyen cansuyuyum. Damarlarına sızarım herşeyin. Çiçeğe durur, meyvede olgunlaşırım.. Don vurmasın çiçeğime, kış güneşine aldanmasın... O sebepten emek emek büyürüm, büyütürüm.

Şu fidan da "ne çabuk boy verdi" der durur ayrık otu. Bakmayın otluğuna. Bitmez onun söylenişi, ne KISKANÇ tır o. Boy verecek bizim fidan, vermesine de, çevresini dört koldan boğacakmış gibi saran, zayıflatmaya uğraşan ot olmasa! Büyümesin ister. Hele meyve hiç vermesin !

Issızlığın ortasında konacak bir dal bulmuş kuşlar adını şakıdı. SEVİNÇ"in... Dalın yaprağıydı, yaprağın tutunduğu dalı.. Meyvesinden kuşuna, içine işleyen kurduna kadar hepsi... hepsi onun adını söyledi. Ne çok seveni vardı öyle...

Ben dedi çorak toprakların suyu bekleyişiyim. El aman eder, ilenir toprağı, ağacı, cümle cemaati... HASRET yeter! Etme eyleme... Damar damar çatlatır öyle sınarım ki... Dal kıpırdayamaz, yaprak mecalsiz... Kökü derinde olana yok sözüm, olmaz da pek zararım. Ama kök salmamışlar, yalancı erik gibi kalakalmışlar bende fazla yaşamaz.

Sular şırıl şırıl, dallar yemişle yüklüyse, o gülistanlığın ortasında bir de ağacın tepesine dikilen korkuluk kuşlara derse "Heeyy...! Toplanın. Bugün bendensiniz. Konun, konaklayın. Yiyin yiyebildiğinizce... Bu İYİLİK ti " İşte.

O manzaranın resmiyse akla nakşedilir de, altına yazılır: HUZUR... diye.

Mevsimi vardır. Geldimi HÜZÜN bir hışımla peydahlanır rüzgar. El aman dinlemez, dalın canından koparır yaprağını, yerden yere çalar. Kim örtecek ağacın çıplaklığını..? Ya kuşların dönmez gibi dalından kalkışı... Özündeki kurdun dahi terkeyleyişi...? En çok çatırdayansa öldü sanılan kuru daldır; hüznü anlatır.

Bir gecenin bilinmez bir anında olur herşey. Gün ışıdığında bakarsın ki ağaç AŞK la donanmış. Yer gök çiçek... Sanırsın ki yarın da meyve verecek.Bir anda olur herşey bir anda... Şaşarsın ağaca; aşktan aldanır yalancı bahara... "AŞK olmasa ..."

Ağaç demiş ki baltaya; "sen beni kesemezdin ama ne yapayım ki sapın benden".

Bak şu ağacın bilincine sen, ölen ben, öldüren benden.... Tanımayan var mı? Adı: İHANET...

Parıldar kuytularda, vurur canevinden.

Hayat bahçemizde günler böyle böyle geçerken, olan bizim inatçı ceviz ağacımıza oldu. Kurumakta ayak direr, tek tük de olsa verirdi cevizinden sonbaharda. Ruhsuzun biri geldi kesti kökünden. Yol, geçecekmiş yanından da, geçemiyormuşmuş! Bu GADDARLIK, KÖTÜLÜK tü... İnsanım diyen yaptı !

 
Toplam blog
: 80
: 1644
Kayıt tarihi
: 02.12.06
 
 

..