- Kategori
- Şiir
Yasaklanmış Eylül Sabahıydı
Bedenindi yurt saydığım bedenin ince naif
Ne çok anının ne çok acının biriktiği bir atlas
Her şey küldü başlangıçta
Küldü yüreğin küldü ellerin
Yasaklanmış bir eylül sabahıydı çocukluğum
Bir Ankara Mamak gecekondusunda
Herkes kadar duyarlı herkes kadar acılı
Ankara’nın soğuk ve puslu sokaklarında
Işçi bir ailenin hikâyesiydi bizimkisi
Tevekkül gurbet sis ve duman içinde
Ulu bir dergahın kokusu sinmiş
Seyit bir Dedenin karşısında
Dar’da durduğumuz
Amcam hücredeydi doksan üç gündür
Babam iki aileye yetişmeye çalışan bir işçi
Elleri sıcaktı tüm işçi elleri gibiydi elleri
Dedem telaşlı
Oğlunun yalnız mazgaldan
Bir tek kolunu göstermişlerdi buna da şükürdü
Babaannem dizlerine vuruyordu
Ah oğlum Hamal Ali Emminin oğlu İbrahim gibi
Parça parça etmesinler bedeni diyordu
Nice duygu nice umutla harmanlanmış
Büyülü loş bir gaz lambası ışığında
Büyüyen hayaller
Bu beyaz badanalı gecekonduda gizliydi
Acısız ağrısız sevemeyenlerden ırak
Herkesi seven herkesi kucaklayan
İdeolojik intiharlar birbirini kovalarken
Birbirini ihbar edenlerle doluydu günler
Kara yüzlü kara insanlar basıyordu
Hiç durmadan evlerimizi
Hiç birşeyi hiç kimseyi sevmemişti onlar
Kirli yalnız utanç dolu elleriyle
Ne çok cana kıydılar ne çok cana
Kırık kristal vazolar gibi zaman
Bin bir çiçekli bir Mao gülüşüdür gülüşün
Denizlerden uzak bir deniz mavisi düşleyen
Fabrika çıkışı işçi gömlekleri gibi tertemiz
Kiraz dut en çok iğde kokusu yayılır geceye
Buğulu rakılarda çizgili pijama oturulan balkonlar
Ajans dinliyor elleri arınmış babam
Nasırlı kesik çizik dolu işçi elleri
Dinledikçe yaraya rakı basılıyor buğulu soğuk
Kapılar örtük herkes birbirinden korkuyor
Bir hafta önce Ali amca vurulmuştu
Güpe gündüz iki oğlunun yanında
Şimdi yenileri çiziliyor yüreğimize kırık bir camla
Balkonlara asmayın ter içinde
Uyanılan çarşaflarınızı
Korktuğumuz görülmesin
Kurutsun sitemler artık
İçerde karanlık odalarda kokusu kalsın
Islığını bıraktı gitti Hüseyin abi
Duvarlara yıldız yumruk yaparak
Başka zamanlarda
Onarılsın acılar umutlar diye
Korkusuz gözleri kaldı bizde yalnız
Eski neşesi kalmadı gecedokundu bahçelerinin
Begonvil leylak en çok kasımpatı açan
Kalbim sessizlik kalbim kırılgan acı dolu
Vahşetine alıştık günlerin
Her gün bir dostun haberiyle sarsılarak
Dünyayı değiştirmek isteyen varoşlar
Şimdi puslu suskun Ankara sokakları gibi
Herkes yaralı herkes kahraman
Topluca yaşanan yalnızlıklarda
Bedene beden basanlar mı dersin
Ruhunda güzeli arayanlar mı
Rakı sigara bakılmasın yaraya
Eğer sözcük ahenksiz kırıksa
Beden neye yarar bu suskunlukta
Bütün kaplanlar ormanlara çekilmiş
Geceye gece basıyoruz ruhumuza insan
Ruhunda yara varsa neye yarar bütün bunlar
Saklanmış hazan mevsimine yaprak dökmekte
Erken parçalanmış birbirine açılan evlerde umutlar
Bütün serüvenler yelkenlerini alıp okyanuslara kaçmış
Başka dünya mümkün mü gerçekten
Çok yaşayacak çabuk ölenlerimiz bizden
Dilsiz dünyanın bağrında
Şairler ve sözcükler gibi çok yaşayacak
Pıhtılaşmış sızıysa kana giren zehir
Sarsılan kitaplar yiten umutlarsa
Tutuklu günler çalınmış özgürlüklerse
Herkes saklanmışta olsa giderek kendine
Hala gözleri hançer yalımı ela
Sızlayan türkülere inat
Yeni bir dünya isteyen çocuklarda var sokaklarda
8 Mart 2018 Mehmet Özgür Ersan
Üsküdar