Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '18

 
Kategori
Şiir
 

Yasaklanmış Eylül Sabahıydı

Bedenindi yurt saydığım bedenin ince naif
Ne çok anının ne çok acının biriktiği bir atlas
Her şey küldü başlangıçta
Küldü yüreğin küldü ellerin
Yasaklanmış bir eylül sabahıydı çocukluğum
Bir Ankara Mamak gecekondusunda

Herkes kadar duyarlı herkes kadar acılı
Ankara’nın soğuk ve puslu sokaklarında
Işçi bir ailenin hikâyesiydi bizimkisi
Tevekkül gurbet sis ve duman içinde
Ulu bir dergahın kokusu sinmiş
Seyit bir Dedenin karşısında
Dar’da durduğumuz

Amcam hücredeydi doksan üç gündür
Babam iki aileye yetişmeye çalışan bir işçi
Elleri sıcaktı tüm işçi elleri gibiydi elleri
Dedem telaşlı
Oğlunun yalnız mazgaldan
Bir tek kolunu göstermişlerdi buna da şükürdü
Babaannem dizlerine vuruyordu
Ah oğlum Hamal Ali Emminin oğlu İbrahim gibi
Parça parça etmesinler bedeni diyordu

Nice duygu nice umutla harmanlanmış
Büyülü loş bir gaz lambası ışığında
Büyüyen hayaller
Bu beyaz badanalı gecekonduda gizliydi
Acısız ağrısız sevemeyenlerden ırak
Herkesi seven herkesi kucaklayan

İdeolojik intiharlar birbirini kovalarken
Birbirini ihbar edenlerle doluydu günler
Kara yüzlü kara insanlar basıyordu
Hiç durmadan evlerimizi
Hiç birşeyi hiç kimseyi sevmemişti onlar
Kirli yalnız utanç dolu elleriyle
Ne çok cana kıydılar ne çok cana

Kırık kristal vazolar gibi zaman
Bin bir çiçekli bir Mao gülüşüdür gülüşün
Denizlerden uzak bir deniz mavisi düşleyen
Fabrika çıkışı işçi gömlekleri gibi tertemiz

Kiraz dut en çok iğde kokusu yayılır geceye
Buğulu rakılarda çizgili pijama oturulan balkonlar
Ajans dinliyor elleri arınmış babam
Nasırlı kesik çizik dolu işçi elleri

Dinledikçe yaraya rakı basılıyor buğulu soğuk
Kapılar örtük herkes birbirinden korkuyor
Bir hafta önce Ali amca vurulmuştu
Güpe gündüz iki oğlunun yanında
Şimdi yenileri çiziliyor yüreğimize kırık bir camla

Balkonlara asmayın ter içinde
Uyanılan çarşaflarınızı
Korktuğumuz görülmesin
Kurutsun sitemler artık
İçerde karanlık odalarda kokusu kalsın

Islığını bıraktı gitti Hüseyin abi
Duvarlara yıldız yumruk yaparak
Başka zamanlarda
Onarılsın acılar umutlar diye
Korkusuz gözleri kaldı bizde yalnız

Eski neşesi kalmadı gecedokundu bahçelerinin
Begonvil leylak en çok kasımpatı açan
Kalbim sessizlik kalbim kırılgan acı dolu
Vahşetine alıştık günlerin
Her gün bir dostun haberiyle sarsılarak

Dünyayı değiştirmek isteyen varoşlar
Şimdi puslu suskun Ankara sokakları gibi
Herkes yaralı herkes kahraman
Topluca yaşanan yalnızlıklarda

Bedene beden basanlar mı dersin
Ruhunda güzeli arayanlar mı
Rakı sigara bakılmasın yaraya
Eğer sözcük ahenksiz kırıksa
Beden neye yarar bu suskunlukta

Bütün kaplanlar ormanlara çekilmiş
Geceye gece basıyoruz ruhumuza insan
Ruhunda yara varsa neye yarar bütün bunlar
Saklanmış hazan mevsimine yaprak dökmekte
Erken parçalanmış birbirine açılan evlerde umutlar

Bütün serüvenler yelkenlerini alıp okyanuslara kaçmış
Başka dünya mümkün mü gerçekten
Çok yaşayacak çabuk ölenlerimiz bizden
Dilsiz dünyanın bağrında
Şairler ve sözcükler gibi çok yaşayacak

Pıhtılaşmış sızıysa kana giren zehir
Sarsılan kitaplar yiten umutlarsa
Tutuklu günler çalınmış özgürlüklerse
Herkes saklanmışta olsa giderek kendine
Hala gözleri hançer yalımı ela
Sızlayan türkülere inat
Yeni bir dünya isteyen çocuklarda var sokaklarda

8 Mart 2018 Mehmet Özgür Ersan
Üsküdar

 
Toplam blog
: 447
: 1524
Kayıt tarihi
: 20.09.13
 
 

06 Mayıs 1974 Çorum Sungurlu'da doğdu. Yaşamının büyükçe bir bölümünü Mamak'ın gecekondu mahalleler..