Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '10

 
Kategori
Tarih
 

Yasaklanmış kitap “Bozkurt”tan; CHP’nin (Halk Fırkası) kuruluşunun tüm safhaları (3)

Yasaklanmış kitap “Bozkurt”tan; CHP’nin (Halk Fırkası) kuruluşunun tüm safhaları (3)
 

Bu örgütü (CHP) sıkı disiplinli ve doğrudan kendi denetimine bağlı bulunacak


Mustafa Kemal kazanmıştı, fakat yalnızca dar sınırlar içinde bir kazançtı bu. Muzaffer kumandan olarak prestiji ve Vahdettin’e karşı duyulan genel nefret, onu daha yükseklere taşımıştı. Padişah ve Saltanat ortadan kalkmıştı. Fakat bu arada dersini de almıştı. İktidarı elinde tutabilmesinin tek yolunun her santimetresi için mücadele etmesinden geçiyordu. Asker ya da politikacı olsunlar, mebuslar ona karşıydılar. Çoğu ona güvenmiyor ve ondan çekiniyordu. Pek çoğu da ondan kişisel olarak hoşlanmıyordu. Yabancı işgalcilere karşı savaşta, yanında yer almışlardı.

Şimdiyse onu yöneten, hatta önder olarak pek azı kabul ediyordu. Padişah’ın yurt dışına çıkarılmasıyla ülkede yasal bir hükümdar kalmamıştı. Yeni Türkiye’nin hükümet biçimine bundan sonraki birkaç hafta içinde karar verilecekti. Halk, yüreğinin derinliğinde tutucuydu.

Meclis bir tür anayasal monarşiden yanaydı, Diktatör olmak girişiminde bulunduğu dakikada ona karşı çıkacaklardı. Devrimci reformlarının en ılımlısı bile bir fırtına koparacaktı.

Kararını ağır ağır verip hazırlandıktan sonra, darbesini ancak emin olduğu zaman indirmek, onun alışkanlığıydı. Padişah’a karşı eyleme geçmekte acele etmiş ve henüz hazır olmadan elini göstermişti. Artık oturmalı ve bu kez planı iyice düşünerek hazırlamalıydı. Rauf la ittifak yapabilirdi; ne ki, bu en iyi ihtimalle sadece anayasal hükümetin ismen başkanı olması anlamına gelecekti. Bunu denemeye hiç niyeti yoktu. O, diktatör olacaktı.

O sırada onları zorlayabilmişti; ama bunun pek bir anlamı yoktu. Ordu şimdilik kendisine sadıktı, fakat kısa bir süre sonra, ilerdeki barış ve yoksulluk günlerinde zaferleri unutulacaktı.

Bir avuç yandaşı revolverleriyle yanında hazır bekliyorlardı; ama Meclis’i ve milleti sonsuza dek korkutarak durdurması mümkün değildi.

Zordan başka bir şeye sahip olması gerekiyordu. Silah olarak siyasal savaş makinesi yaratmalıydı; böyle bir makine elinde hazır bekliyordu zaten Rauf ve Refet’le birlikte 1919’da yarattığı yerel direniş komiteleri (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri) zamanla tüm ülkeyi saran büyük bir örgütlenmeye dönüşmüştü.

Bu cemiyetler. Yunanlıları ve İngilizleri sürüp çıkaran ve Türkiye’yi zafere götüren milliyetçi örgütün belkemiğini oluşturmuştu. Cemiyet hâlâ varlığını koruyordu.

Bu asken bir örgüttü. Hâlâ ateşli bir yurtseverlikten esinleniyordu. Cemiyet, Başkumandan olarak doğrudan onun emri altındaydı. Bu örgütü sıkı disiplinli ve doğrudan kendi denetimine bağlı bulunacak ve Türkiye’nin gerçek yöneticisi olacak bir partiye dönüştürmeye karar verdi.

Ona “Halk Fırkası” adını verecekti. (Bugünkü CHP)

Parti yöneticilerinin maaşlarından ayrı bir gelirleri olması, kendi alanlarında güç ve memuriyete atama hakkı bulunması gibi özel ayrıcalıkları olacaktı. Bir kasaba ya da köydeki Halk Fırkası komitesi, resmi dairelerde görev yapmak üzere kimin belediye başkanı. Muhtar, imam, mal müdürü, polis, postacı, çöpçü, gündelikçi kadın olarak çalıştırılması gerektiğine karar verecekti.

Böylelikle komiteler kişisel olarak kendisine bağlanmış olacaklardı; kendi başarısı ya da başarısızlığı onları da doğrudan etkileyecekti.

Planlarını yaptı ve bir yurt gezisine çıktı. Her yerde alkışlarla karşılanıyordu: Gazi, Vatanın Kurtarıcısı olarak selamlanıyordu. Kahramanlarını görmekten dolayı halk sevinçten çılgın gibi çılgın gibi onu selamlıyordu.

Bir yönetici olarak idealdi: Güçlü bir erkek ve başarılı bir kumandan; kaba olması veya sefih bir yaşam sürmesi durumu değiştirmiyordu, halkı onu anlayışla karşılıyordu.

Ülkede dolaştıkça, tasarladığı örgütün kalıntılarını da bir araya getiriyordu. Her yerde duruyor, direniş komitesini çağırtıyor ve onlara büyük bir saygıyla davranıyor, fikirlerini ve dileklerini dikkatle dinliyordu.

Onlara “Cemiyetinizi dağıtmayın. Yabancı düşman gitti, fakat savaş henüz sona ermedi. Ülke vatan hainleriyle dolu. Cemiyetinizi genişletin; beni destekleyin, bana itaat edin. Birlikte olursak, yeni Türkiye’yi –kanınız pahasına geri aldığınız Türkiye’nizi- içerideki ve dışarıdaki tüm düşmanların saldırılarına dayanabilecek kadar sağlam temeller üzerine kurabiliriz.

Sizler, (CHP) Halk Fırkası’nı oluşturacaksınız. Bütün sadık Türkleri cemiyetinizin çatısı altında toplayın. Türkiye’yi yönetecek olan sizler, yani halk, yani Halk Fırkası’dır” şeklinde açıklamalar yaptı.

Kafasındaki devrimci dönüşümlerden söz etmekten özenle kaçındı: Bu yalın, sadık, tutucu köy halkını, özellikle dine yapılacak bir hücumdan söz etmesi, fazlasıyla ürkütebilirdi. Zaman ve fırsat elverdiği sürece, bu insanları kamçılayacak konuşmalar yapmaktan geri durmadı.

Cemiyetler, onun isteklerini memnuniyetle kabul ettiler. Köylüler son ferdine kadar onun yanındaydı. Ona bağlılık yemini ettiler. Halk Fırkası’na katıldılar ve köylülerin bağlılığı, makul bir ücret ödenmesi şartıyla sadık bir ordunun varlığı anlamına geliyordu.

Böylece kişisel nüfuzunu yerleştiren Mustafa Kemal, halkın duygularını sezerek, cemiyetin sağlam desteğini almış ve temsilcilerini de atamış olarak düşmanlarıyla hesaplaşmak üzere Ankara’ya döndü

….

Gelecek yazının konusu; “Cumhuriyet nasıl ve hangi şartlarda ilan edildi…”

(1) Bozkurt, H.C. Armstrong, Bozkurt, Nokta Kitap,

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..