Yasaklar, yasaklar ve yasaklar!

Sahi, nasıl bir ülkede yaşıyoruz? 

Yuh, pes ve yine yuh! 

Çünkü, yasakçı ve ahlakımızı denetleyen kurumlardan birisi gene iş başında! 

Enteresandır, şu meşhur edep-adap zabıtamız "Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, " Chuck Palahniuk'un son romanı hakkında soruşturma açtığını duyunca şaşırmadım bile! 

Böylesi yasaklar birçok alanda Türkiye'de öyle bir noktaya geldi ki, insan yeni bir yasağa şaşıramıyor bile ve işin en vahim, en tehlikeli tarafı da bu. 

Ne yazık ki yasaklar öyle bir dayatmaya başladı ki kendini, bir sonraki yasak artık normal birşeymiş gibi algılanıyor. 

Açıkça ortada ki, lafa geldi mi bol bol demokrasiden ve özgürlüklerden bahseden Türkiye, ondan git gide uzaklaşıyor. Demokrasi de özgürlük de içi boş söylemlerden öteye geçemiyor. 

Bir düşünün, şu çağda bile toplumun edep ve adabını koruma gibi ucube bir görevi kendinde görebilen bir kurum, insanların ahlakını bozar diye bir kitap hakkında inceleme başlatabiliyor. 

Tek kelimeyle utanç verici bir durum! 

Hem ahlak denen şey ne zamandan beri herkes için aynı tanımı kapsayan bir olgu? 

Farlılıkların olduğu demokratik bir toplumda, A şahsının B şahsıyla aynı ahlak anlayışına sahip olamayacağı gibi, bir başka kişi veya kurum da her ikisine birden kendi ahlak anlayışını dayatamaz. 

Ahlak ve edep denetleyici kurumlarla hangi demokrasiden, hangi özgürlüklerden bahsedilebilir? 

Böylesi kurumların başka işi gücü yok mu da, insanların okuyacağı (ya da okumayacağı) kitabı bile denetim altına alıyor? 

Hem kaldı ki, okumayla falan arası pek de haşır neşir olmayan Türkiye'de kaç kişi Chuck Palahniuk okuyor Allah aşkına? 

Yeraltı edebiyatçısı bir Junkie bozacak sanki toplumun ahlakını. 

Yok yok, özgürlükler konusunda dünyanın en geri ülkelerinden birisiyiz, o kesin.
Bir kitap için dahi edep-adap zabıtalığına soyunan kurumlarıyla bir ülke ne kadar ilerleyebilir ki?