Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yaşam, derin bir yalnızlıktır

İnsan, homo sapient bir varlık olarak kendi yaşam dunyasını kurmaya muktedir olmakla diğer canlı varlıklardan ayrılır. Bu varoluş iki yönlü biçimde gelişir. Öncelikle bir "varlık" olarak kendi iç dunyasındaki gerçekliğini kavramaya çalışırken aynı zamanda içinde bulunduğu toplumsallığın gerçekliğini de inşa etmeye başlar. Bu diyalojik ilişki, insanı hem içsel anlam dunyasında hem de dışsal sosyal varlığında biçimlendirir. Dolayısıyla insan bu karmaşık yapıların hem bir etkileşimi hem de birer öznesidir.

Pre-modern toplumsallıkta insanın ontolojik gerçekliği, söz konusu içsel anlam dunyasındaki etkilşiminin baskınlığıyla belirlenirdi. Başka bir deyişle, bu dömenin insanları kendi içinde yaşamını kuran, kurmaya zorunlu bir tarihselliğin boyunduruluğunda var olmaya çalışmışlardır. Ancak monopolitik duzenlerin de dayattığı bu yaşam biçimi modern döneme geçilmesiyle farklı bir yöne dönmüştür.

Modern dönem, insanı hem biyolojik ve fizyolojik gerçekliğinin yolunu açmış hem de soyolojik dunyasında etkin bir var olma biçimine kapı aralamıştır. Epitemik çabalar, insanı kandi yarattığı tarihinin öznesi olmaya davet etmiştir. Bu açıdan modern dönem, aydınlamanın getirdiği özgurluk ortamını insanları kendi varoluşlarnı yeniden yaratmaya çalışmasında çok önemli imkanlar sunmuştur.

Ancak, gerek sanayileşmenin getirdiği ağır çalışma şartları, gerekse sınıflar arasındaki keskin çatışma ortamı nedeniyle insanın var olma biçimi yeniden edilgenleştirilmiştir. Gerek eleştirel teori, gerekse marksist kuram bu edilgenleşmenin ve edilgenleştirilmenin epistemik okumasına girişir. Burada sadece iktidar ve güçleri topa tutulmaz aynı zamanda bu yeni dunyanın bilişsel arka planındaki temel dinamikler de eleştiriye uğrar.

Söz konusu edilen kuramın en önemli isimlerinden biri de "yaşamın, derin bir yalnızlık" olduğunu haykıran psikolog Gasset olmuştur. O, insanı sadece kendi dunyasının efendisi olmak dışında bağlı ve bağımlı olduğu dışsal dunyasının da efendisi olmaya göturen sürecin temel yapı taşlarını tespit eder.

Bu psiko-sosyo donelerin biz modern insana öğrettiği en önemli şey, insanın kendi sosyal ilişkilerini ve toplumsal rollerini yerine getirirken nihayetinde yalnız olduğu gerçeğinin farkına varılmasıdır. Modern insan yalnızlığına mahkum edilgen ve pasif bir varlıktır. Özbilincini nesnel koşullara bağlatmış olmanın acısının bile farkında değildir. İnsan artık yaşamına anlam katmaktan da acizdir.

İnsan, kalabalıklar içinde yalnız iç dunyasına mahkum edilmiş bir var olma biçiminden kurtulmadıkça kendi kişiliğinin farkına bile varamayacaktır. artık insan, kalabalık kentlerin yalnızlığında yaşayan bir varlıktır. Çünkü yaşam derin bir yalnızlıktır...kim ne derse desin bu yalnızlığı aşmanın yolu inzivaya çekilmek değildir. Kalabalığa karışmakla sosyalleşmesiyle ama yalnızlığını paylaşabilmesiyle mümkündür... Yaşam, derin ama çok derin bir yalnızlıktır..

 
Toplam blog
: 7
: 925
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

33 yaşında, akademisyenim. Güncel siyasal, toplumsal ve kültürel yaşama ilişkin gelişmelerle ilgilen..