Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Yaşam çoğunlukla bir “şugar” a kendiliğinden verdiğimiz ve ondan aldığımız "kendiliğinden sevinç"tir

Yaşam çoğunlukla bir “şugar” a kendiliğinden verdiğimiz ve ondan aldığımız "kendiliğinden sevinç"tir
 

"Kendinden bana hiç bir şey anlatmadı, yaşama o anın heyecanına kendini bırakmadı, suskunluğu seçti; elbette içinde tuttuğu yağmurları bilemem. Belki de o sakinlikti tutunduğu. Belki de kendi için yıllardır yarattığı dengeye, huzura ya da güvenlik çemberine çok alışmıştı, bir türlü çıkartmadı kendi benini dışarı.."

Beyaz atlı prensini bekliyor hala diye düşünürüm bu tercihinden dolayı, oysa bir resim birlikte yapılacak bir resmin içinden geçip gidilecekti.. Çerçevenin önünde sakin kalındı.

Ya da çok güçlü bir şekilde teslim almak peşinde idi. Ancak bu isteği kendi teslim gücüne bağlı idi..

Beyaz atlı prensi bekleyen ölçülü bir gülümsemeydi.. Ya da yıllar önce esamesi okunmayan kaybedilmiş inatçı bir inançtı, korumaya çalıştığı, aşka dair.

İnsan kendini duyguya boğmalı, doğa da onu ayırt eden başka nedir; zamanın bilinmeyen sonsuzluğunda hızla akıp giderken..

Aşkın yaralarını yine aşkın sevinçleri iyileştirir… Kıymeti olan sonsuzluk hissi veren en az acılar kadar yoğun sevinçlerdir .

Acıları şu an yazarken sevdim; temize çekiyor olsam da…Aşk demek ki böyle bir şey onu taşımak acıları dahi sevmek.. Hatta kıskançlığı da koymalıyız yanına bir süre sonra gülümseten kıskançlıkları.. Yeter ki içinizde yaşayan aşk olsun; her şey sevinç…

Şöyle diyebiliriz aşk sevinçle ne muhteşem; en az acılar kadar muhteşem olmak koşuluyla… Demek ki aşkın da böyle bir koşulu var…

Gerçek bir his aşk; bu hisse karşı insan bir bir eski zaman taşlarıyla örülmüş duvarlar gibi nasıl direnir, neden direnir…
İnsan böyle bir hissi gün batımına dönerek sevinçle ellerini çırparken zıplayarak ifade edebilir ancak etmeli…

Hayatı yaşamakla durmak arasındaki çizgi bu; o eski duvarlar dahi zamanla aralıklarından küçük sarı çiçeklerin sızmasını seyretmek zorunda kalır…

Yoksa sarı çiçeklerine zoraki razı gelen bir duvar gibi sabırla beklemek: Duvarın kenarına iliştirilmiş bir not” kendini temize çek ve öyle gel” itina ile alt alta üç kez yazılmış…

Maskesiz kendin olmak, kendi halkalarını azaltarak kalbini konuşturmak ne kadar hoş bir bilse; belki de biliyordur.
Zihinle yürek arasındaki o müthiş kanalda hareket eden trilyonlarca anlamın kalpten dillenmesi.. Kafanın dinlenmesi…
Derin sessizlik..
Oldum olası aşk filmlerini severim…

“onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
Bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.”
İsmet ÖZEL

Şugar: güzel demek romanlarda..!
 

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..