Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '18

 
Kategori
Psikoloji
 

Yaşam Doyumu

  Yaşam doyumu değerlendirmesi bir ölçeğin sınırlarından çok bireyin ruhsal kriterlerine uygun bireysel bir pozitiflik halidir. Bu kavram 1961 yılında Amerikan psikolojist Neugarten tarafından ortaya atılmış olup insanların beklentilerinin, istek ve arzularının karşılanması ile beraber kişilerin ruhsal denge kazanmaları durumudur. Sadece iş ya da sosyal hayat gibi tek bir kavrama odaklanmayıp her boyutu içermesi nedeni ile birçok karışıklık yaratmakta ve bireylerin son sözü söylemelerini geciktirmektedir. İş hayatında yeteri doyumu yakaladığını düşünen bir insan, aile ya da arkadaş ortamında negatife düştüğünde bu doyumu tam olarak yakalayamamakla birlikte bireysel kimliğinin bütünü konusunda kararsızlıklarla boğuşmaktadır.

 Yaşamın anlamı ve uyum gibi konularda yaşam doyumunu etkilemekle birlikte kişilerin fiziksel ve ruhsal iyilik süreçlerine hız kazandırmaktadır. En basitinden bilgi ve becerilerimizi artırmak için eğitim kalitesini artırmak nasıl gerekli ise yaşam kalitemizi artırabilmek içinde yaşamsal doyumumuzu dengede tutmak gerekmektedir. Yaşamda meydana gelebilecek çeşitli engellemeler, güçlükler her ne kadar bu dengenin bozulmasından yana olsa da olaylar karşısında sergilediğimiz tavırlar ile dinamik bir sürecin kapılarını aralayıp yeniden yüksek bir doyum düzeyine ulaşabiliriz.

  İnsanın kendine olan bitmek bilmeyen yolculuğunda çocukluktan yetişkinliğe, yetişkinlikten yaşlılığa farklı birçok dönemin geçişine ve bu dönemlerde yaşanan değişiklere şahit olmaktayız. Yaşam doyumu da tıpkı bu süreçlerde olduğu gibi zaman zaman değişiklik gösterebilmektedir. İnsan yaşamın her döneminde anlamaya, anlaşılmaya ihtiyaç duyan bir varlık olmakla birlikte bu ihtiyacını kişiler arası ilişkileri sayesinde karşılamaktadır. Bu ilişkiler toplumsal uyumun gereklerindendir. Özellikle arkadaş ortamlarında bireyler birbirileri için zaman harcamakta, ortak özellikleri, beklentileri ve istekleri sayesinde birbirileri ile iletişim kurmaktadırlar. Her ne kadar ortak bir uyumu yansıtsalar da beklentiler ve istekler bireyden bireye farklılık gösterecektir. Kimi insan yaşam doyumunu gölgesinde oturabileceği bir ağaç yetiştirmekle dengelerken kimi insan küçük bir çiçek yetiştirmenin yeterli olacağını düşünebilir. Bu farklılıklar bireyleri tatmin etmemekte ve kimi zaman çatışma doğuran bu süreçler bireylerin yaşam doyumunu negatif yönde etkilemektedir. Buradan öğrendiğimiz gerçek şudur ki yaşam doyumumuzu negatif etkileyen en önemli nedenlerden birisi kişilerarası ilişkilerdeki doyumsuzluktur. Burada devreye girmesi gereken en önemli şey ise dengedir.

 Hayattan beklentilerimiz ve elde ettiklerimizin dengesini sağlayabilmek elbette çoğu koşullarda mümkün olamasa da bunların nedenini içimize sindirebilmek ve gelecek hedeflerimize yönelebilmek asıl doyumun olaylara ya da durumlara göre değil bizlere göre şekillendiği gerçeğini açığa çıkarmaktadır.

 Özerklik ve başarı gibi faktörlerin de bireysel süreçlerimize katkısı büyüktür. Başarısızlığı sindiremeyen, onu bir kaybediş olarak gören bir kişinin ya da başkalarının sınırları arasında takılıp kalan bir insanın yaşam doyumu daha özele inecek olursak da mutluluk düzeyi düşük olacaktır. Pek çok insan için mutlu bir yaşam sürebilmek önde gelen yaşam amaçlarından birisidir. Öznel-iyi oluş hali olarak da nitelendirebileceğimiz bu kavram gerek sosyal ilişkiler gerek aile yaşantısı içerisinde yaşam doyumunu etkilemektedir. Mutlu olabilmek için gerekli rollerin ve sorumlulukların farkında olmak sonucu her ne olursa olsun durumlar karşısında pozitif bir kimlik sahibi olmayı sağlamaktadır. Bunun yanı sıra kimi insan için günlük yaşamda ki rol ve sorumluluklarının farkında olmak ve bunları gereğince yerine getirebilmek mutlu olma halini sağlayabilmektedir. İşte tüm bunlar bilimsel tüm faktörlerin dışında kendi kendini iyileştirerek yaşam doyumuna yeni bir bakış açısı kazandırmaktadır. Kazanılan bu pozitif kimlik hali sayesinde başkalarına duyulan ihtiyaç azalacak, bireysel mutlu olma hali artacaktır.

 Yaşamınız boyunca beklentileriniz, gereksinimleriniz, istek ve arzularınız ne kadar fazla olursa olsun sevgi, mutluluk gibi ruhsal ihtiyaçlarınızı tam anlamıyla karşılayamadığınız sürece birçok problemle yüzleşmek zorunda kalacak, yaşamı anlamlı bulmak yerine bir labirentte kaybolacaksınız bu yüzden içinde bulunduğunuz mevcut koşullar ve standartlar ne olursa olsun olumlu beklenti ve iyimserlik olarak nitelendirdiğimiz ‘pozitiflik hali ‘ sayesinde labirentler arasında ki duvarları kaldıracak ve kendinize ait çıkış yolunu bulabileceksiniz.

  Dilerim ki en güçlü kahkahalarınızın ya da hıçkırıklarınızın ardından bile yaşamın sizin için gülen yüzünü görebilirsiniz.

   Sultan TURAN

 
Toplam blog
: 2
: 140
Kayıt tarihi
: 29.01.18
 
 

Okumayı ve yazmayı çok seven, mesleğine derinden bağlı bir hemşirelik öğrencisi.. ..