Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşam İnsanları Aynı Düzeye Getirir,Ölüm Seçkinleri Ortaya Çıkarır

Yaşam İnsanları Aynı Düzeye Getirir,Ölüm Seçkinleri Ortaya Çıkarır
 

İstanbul’da Şubat ayının kapalı, sevimsiz ve soğuk bir gününde arabamla trafik ışıklarının olduğu noktada durduğumda,  birer birer geriye sayan altmışyedi saniyenin bitmesini beklerken, gözüm aniden yan taraftaki apartmanın üst katlarından birinde cam silen bir kadına takıldı. Altında renkli bir şalvar tarzı bir şey giymiş ve saçlarının ön tarafı gözükecek şekilde başının üst rafında bir düğüm yapılmış beyaz bir eşarp vardı. Büyük ihtimalle bu eve temizlik için gelen bu kadın aniden pencereden düşüp ölse kimin haber olurdu.? Eger dramatik bir hayat öyküsü ya da hayatının gizemli ve şaşırtıcı yanları yoksa temizlik için gittigi evin penceresinden düşen kadın yerçekimi kanununun acımasızlığına kurban gitmiş oldurdu sadece.

Sabah, tv de birkaç gece önce dans yarışmasında yer alan genç bir kadının ölü bulunduğu haberi vardı. Herkeste bir şok etkisi yaratan bu ani ölüm beni de etkilemişti doğal olarak, tıpkı yıllar önce çok yakın bir dostumuzun okulların açıldığı Eylül ayının ilk gününde aldığımız ölüm haberi gibi, şaşkınlık içindeydik. Bir kaç hafta once Çamlıca tepesinde hep birlikte kahvaltı yapmıştık, henüz 42 yaşındaydı ve görünürde hiçbir sağlık problemi de yoktu. Aniden ve beklenmedik bir şekilde aldığınız ölüm haberleri gerçekten insanda tanımlayamadığınız tuhaf bir duygu yaratıyor. Böyle durumlarda aniden gelen trajik sürprizler karşısında nasıl bir tepki vereceğinizi bilemediğiniz bir ruh haline bürünüyorsunuz. Bir an için ölenin kendisinden çok ölüm olgusuyla yüzyüze geliyorsunuz. Yeterince yaşlanmadan bir anda yok olabileceğiniz gibi anlamı olmayan bir gerçekle karşı karşıya kalmak ortalama insanların çoğunu, hayatlarını tekrar tanımlamak ve anlamlandırmak gibi istem dışı bir davranışa sürüklüyor olmalıdır.

Babam genç yaştaki ölüm haberlerini duymak bile istemezdi ama oldukça ileri yaşlarda gelen ölümler için ise bundan sonra “üzülmeye gerek yok aslında”  diyerek ölümün kaçınılmaz olduğunu her fırsatta vurgulardı. Gerçekten hangi nedenle olursa olsun tanıdığınız veya tanımadığınız bir insanın cok genç yaşlarda yok olması insanda bir an için yoğun bir çaresizlik hissi yaratıyor. Bir haksızlık olduğunu düşünüyor, adil olmadığını ve yeterince yaşlanmadan gelen bir yok oluş karşısında derin bir hayal kırıklığı yaşıyorsunuz.

Sizinde bir şekilde bildiğiniz ve daha dün dans yarışmasında hünerlerini göstermeye çalışan genç bir annenin ölümü ile adsız –sansız insanların ölümü arasında aslında hiçbir fark olmadığını ancak ani ve sürpriz bir şekilde olan bir yok oluş karşısında, herkes ayni fikirdeyken ve aynı çatı altında toplanarak hep bir ağızdan aynı çaresizliği haykırdığında anlıyorsunuz , yaşamın , herseyi herkes için eşit hale getirdiğini ve sadece ölümün seçkinleri ortaya çıkardığını. Ölen kişinin yakınları, akrabaları aradıkları teselliyi ve huzuru nerede bulacaklar? Böyle bir hüznü ve acıyı yaşarken, yapmaları gerekenin ne olduğunu ilk anda kimse söyleyemez ama zamanın kendisi acımasız bir şekilde bu acıyı da bir süre sonra kendi ritmine koyar. Tıpkı temizliğe  giden kadının camları silerken düşüp ölmesi  sonucu yapılacak olan mütevazi cenaze törenine katılanların bir bölümünün, belki  ileriki  zamanlarda silik bir şeklide hatırlayabilecekleri gibi, bu üzüntü dolu sahneleri zamansız ve habersiz aramızdan ayrılan bir başka ünlü kadının 2 yaşındaki oğlu da asla unutmayacak kuşkusuz.

Adsız –sansız insanlar ile ünlü insanların arasındaki fark aslında belki nasıl öldükleri değil nasıl yaşadıkları noktasında düğümleniyor. Tanrı bu insanların sadece yok oluş sürecinde onlara adil davranıyor. Herkes yok oluyor ama evrende herkes farklı deneyimlerle, farklı aşamalardan geçerek el sallıyor cenaze törenlerindeki mutsuz kalabalıklara. Gündelikçi kadın da yaşıyor belki aşkını doyasıya, belki de hiç bir zaman bilemiyor aşkın ne olduğunu? Belki hiç bir zaman tatmadığı ya da anlam veremediği bir dünyada sorgulanmadan ya da yargılanmadan yaşamının sakinliği icinde kürek çekiyor geleceğine. Ünlüler, ya da göz önünde olan insanlar o gururu ve şöhreti onlara veren kalabalıklar tarafından sürekli gözlem altındayken, temizlikci kadın temizliğe gittiği apartmandaki dairenin camlarını silerken, belki de bizim anlayamadığımız bir başka özgürlüğün tadını çıkarıyor.

Bir kadının ya da evli bir kadının duygularını  ya da onun ölmeden önceki anlarını sorgulamak ve bir yargıya varmak sıradan ölümlülere ne kazandırır ki ? Hicbirsey. Koca bir hiçtir geriye kalan  ya da  gereksiz bir bilgi yığını.

Ölümün kendisindende mi ağırdır son anlar? Aslında hayatın amacını sorguladığınızda karşılaştığınız bir boşluk duygusu, böyle bir anda bile koca bir kara deliğe düşmenizi engelleyemez ama asla bilemeyeceğiniz  ya da anlayamayacağınız  hüzün dolu  bir yalnızlık içinde, bir kadının aşkını da sonsuza uğurladığınız anlardır.

Ortalama insanların anlayamadığı basit bir kavram gibi sanki aşkın metafiziği ve uızaktan gelen bir fırtınanın sesleri gibi ölümün kaçınılmazlığı. Duygularınızı tanımlamak ve bir yargıya varmak o kadar da kolay olmamalı. Onlar sadece kişiye özel kalmalı ve onun dünyasında anlamını bulan bir karmaşadır belki. Bunu asla bilemezsiniz ama emin olduğumuz bir şey vardır elbet. Bernard Shaw' un dediği gibi  "Yaşam insanları aynı düzeye getirir.ölüm seçkinleri ortaya çıkarır."

 

Metin RODOP

Istanbul,Subat 2011 

 
Toplam blog
: 27
: 292
Kayıt tarihi
: 11.04.13
 
 

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İkitisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden 1986 yılında mezun oldum..