Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşam kalitesi

Yaşam kalitesi
 

YAŞAM KALİTESİ


“Seni diğerlerinden farksız yapmaya, bütün gücüyle, gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı artık hiç bitmez!...”

E.E. CUMMİNGS

Toplam Kalite Yönetiminin (TKY) çok yönlü bir sistem olması sebebiyle birden fazla tanımı yapılmıştır. Ama en genel tanımlardan birini vermek istersek “Toplam Kalite Yönetimi; sürekli iyileşmenin sistemli bir yaklaşımıdır”diyebiliriz. Sürekli iyileşmenin bir diğer anlamı da sürekli değişimdir. TKY genel anlamda iş hayatı için geliştirilmiş bir sistemdir.  İş hayatımızda TKY ile ilgili görevler aldığımızda fazladan bir enerji harcayarak, bu konuya ek zaman ayırmamız gerekebilir. Bu harcanan çabaları ilk zamanlar boşa geçirilen zaman, iş gücü kaybı ve angarya olarak değerlendirebilirsiniz. Ama, TKY’nin bilimsel bir yaklaşım olduğunu unutmamalısınız. TKY çalışmaları rayına oturduktan bir müddet sonra; kaybettirdiği zaman, enerji ve kaynağı fazlasıyla geri getirirken  sizin daha sistemli, düzenli ve verimli çalışmanızı sağlayacaktır.

Kalite, sadece iş hayatımızda kullanacağımız araç değil aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Yaşantımıza bir amaç ve yön çizerek anlam katabilir, ilke ve prensiplere bağlayabiliriz. Sürekli yaptığımız ve yapmamız gereken işleri düzenleyerek bir standarda oturtup onları daha iyiye taşıyabiliriz. Ben Yaşam Kalitemizin, TKY ile geliştirile bilineceğine inanıyorum. Örneğin; bankalarla olan ilişkilerimizi düzenleyebilir, bütçemizi oluşturabilir, alışverişlerimizi belirli kurallara  oturtabilir, harcamalarımızı kayıt altına alarak kontrol altında tutabilir ve  sağlıklı yaşam için önlemler alabiliriz. Tüm bu çabaları ve ilişkilerimizi sürekli iyileşme ilkesiyle gün be gün daha mükemmele ulaştırabiliriz. Amaçlarımızı ve varmak istediğimiz noktayı belirleyerek bunlara planlı ve programlı ulaşmaya çabalayabiliriz. Kendinize kısa, orta ve uzun vade hedefler belirleyebilir bu hedeflere ulaşmak için ise alt hedefler tespit ederek düşüncelerimizi gözle görülür sistemli hale getirebiliriz.    

 

“Sıradanlık yegane günahtır.”

 Martha GRAHAM

 

Siz sadece diğer insanlarla beraber yaşamıyorsunuz; kendinizle de sürekli beraber yaşıyorsunuz. Sıradan insanları sizden uzaklaştıran süreç, sizi kendinize yakın getirecek olan süreçtir. Sıradan bir insan olmaktan uzaklaştıkça, sıradan insanlar arasında kendinizi yalnız hissedersiniz. Hedefleri amaçları olan, yönünü gelişime çevirmiş bir insanın yaptıkları, sıradan insanların istediği an yüklenebileceği bir sorumluluk değildir. Kaliteli Yaşam yoluna girmiş bir kişinin temel değer ve ilkelerini saptayarak bu temel değerler ve ilkelerle ahenk içerisinde yaşamını sürdürmesi gerekir. Bu temel değer ve ilkelerden ayaklarının altına çok sağlam bir zemin oluşturmalıdır. Bunu ben hep ulu önder M.Kemal ATATÜRK’ün sağlam ve dik duruşuyla gözlerini ufka yoğunlaştırmış, parmağıyla da gökyüzünü gösteren resmine benzetmişimdir.

“İnsan başarmak için doğar, başarısızlık için değil.”

Henry David THOREAU

 

Kalite bir yaşam biçimidir. Birey için Kaliteli Yaşam ise bir ihtiyaçtır. Kaliteli Yaşam öğrenilmesi için birtakım bilinçlenme evrelerinden geçilmesi gereken bir süreçtir. Yaşadığımız sürecin sonunda değişimi, hayatımızdan aldığımız verimi, yaptığımız işlerde sürekli iyileşme çabasını, topladığımız verileri bilimsel yöntemlerle değerlendirerek sonuçlar çıkarmayı ve bu saydıklarımızın çatısı altında hayatımızı planlayarak/programlamayı öğreniriz. Yaşantımızı yürüdüğümüz yollarda tesadüfen bulacaklarımızla ve kadercilik yaklaşımıyla sürdürmemizin devri çoktan kapanmıştır. Günümüzde ulaşmak istediğimiz amaçların  gerekleri ve prosedürleri belidir.

          Ayrıca kariyer planlamamızı da Yaşam Kalitesi başlığı altında planlayabiliriz. Amaçlarımızı, hedeflerimizi belirleyerek yaşamımızın yol haritasını çıkarabiliriz. Yaşadığımız bilgi çağında her istediğimiz bilgiye ulaşma kolaylığı ve hızı bizlere araştırdığımız konularda tatmin olmamıza yetecek ortamı sağlamaktadır. İnsanın yapacağı en büyük ve kalıcı yatırım kendisine yapacağı yatırımdır.

 

“Mutlu etme sanatı, mutlu olmayı da kapsar.”

          Wiliam HAZLITT

 

Kendisi, ailesi ve çevresi için kaliteli bir yaşamı istemeyen veya bu konuda herhangi bir bilgiye sahip olmayanların kaliteli bir iş icra ederek müşterilerini memnun etmek için var olduklarına inanmaları bir yanılgıdan öteye geçemez. İnsan tabiatı gereği her şeyin iyisini önce kendisi ve sonra sevdikleri için ister. Her insanda her şeyin iyisine layıktır. Kişi öncelikle kaliteyi öğrenmek için gayret göstermeli ve yaşamaya çalışmalıdır. İnsanlar bu süreçlerden geçtikten sonra Kalite konusunda topluma hizmet verebilecek düzeye gelebilirler. Ancak Kaliteyi  bünyesinde özümseyen ve yaşayan birinin kaliteli ürün veya hizmet üretiyorum demesi anlamlıdır. İş hayatında Toplam Kalite Yönetimini uygulayan bireylerin Kalite bilincini edinerek kişisel hayatına da yansıtması gerekir. Kalite konusunda bilinçlenmiş bireylerin sayısı çoğaldıkça toplum daha bilinçli algılayıp, düşünüp, daha bilinçli davranmaya başlar.

         “Dışarıdan tüm aldığımız ve tek alabileceğimiz bilgidir. Bu bilgi üzerine nasıl hareket edeceğimiz bize bağlıdır.                                                                                               

                                                                                                                                                     Glasser

 

          Bilgi çağı ve Kalite. Bilginin teknolojiye ve dolayısıyla da yaşantımıza tesiri hiç tartışmasız günümüz dünyasında kabul görmekte olan bir olgudur. Bilgi çağının gelişimleri ve bu gelişimlerin getirdiği ortamlardan uzaklaşmanın olasılığı yoktur. Bilgi birikimi ve teknolojik gelişimler Kalite kavramını yaşantımızın içine oturtmuştur. Kaliteden kaçan insan ve kuruma, kalite faydadan çok zarar getirir.

 

          Belli bir olgunluk seviyesine ulaşıp, kendini sosyal güvence altına alanlar şimdi bu yazdıklarımıza bıyık altından gülüyor olabilirler. Bahsettiğimiz bu kişiler “Kalitede neymiş... Bunlar boş işler... Kırtasiyecilikten başka bir şey değil... Zaten ;Kalitenin bizim sektördeuygulama alanı yok... Bunların bana ne faydası  olacak ki?...” diyebilirler. Dünya üzerindeki gelişimlere kayıtsız kalmanızın  sizlere bir zararı olmasa bile, sizden sonra gelecek nesillerinize bu zarar katlanarak yansıyacaktır. “Erken kalkan yol alır.” Şüphesiz çabalarımızın nihai sebebi bizden sonraki nesillere her şeyin daha  güzelini ve daha Kalitelisini bırakmak olmalıdır. Bu sebepten; çağın getirdiği yaklaşımlara kulaklarımızı tıkamamamız gerekir.

 

          “Daha yüksek kalite, daha fazlaya değil daha aza mal olur.”

                                                            Scherkenbach

 

           Maddiyat ile kaliteli yaşamın bağı yok denemeyecek kadar zayıftır. Bunun anlamı; Kalitenin artırılması için birtakım maddi yeniliklere gitmek yerine yapılan işin süreçlerini belirlemeliyiz. Belirlenen süreçler balık kılçığı diyagramı gibi problem çözme tekniklerine 3M+İ (Makine, Malzeme, Methot, artı İnsan) metodu uygulanarak analiz edilebilir. Tespit edilen süreç içerisindeki problemlere ise PUKÖ (Planla, Uygula, Kontrol et, Önlem al) döngüsüyle çözülmeye çalışıla bilinir. Alınan olumlu sonuçlar Standartlaştırılır. Süreçlerdeki iyileştirmeler maliyetlerimizin düşürülerek karımızın artmasını sağlar. Böylelikle hem yaptığımız işin kalitesini artırmış, hem de maliyetlerimizi düşürmüş oluruz.

           Yaşam kalitesinin ülkenin fert başına düşen milli geliriyle ilgili olmasına rağmen milli geliri düşük olan ülkelerde  yaşam kalitesinden söz edilemez diye kesin yazılı bir hüküm de bulunmamaktadır. Hatta bir köyde dahi yaşam kalitesi oluşturularak, sürdürülmesinden bahsedile bilinir. Bu sebepten sadece çok parası olanın kaliteli yaşamı olur yaklaşımı çok yanlıştır.

 

 

           “Binlerce kilometrelik yolculuk bile tek bir adımla başlamak zorundadır.”

                                                                                             Lao TZU

           Başlamak, bitirmenin yarısıdır. Muhakkak Kalite denince birtakım çekinceleriniz olacaktır. Bilinmeyenin insanlar üzerinde olumsuz etkiler bırakması ve bilinmeyenden korkulması kadar doğal bir şey yoktur. Tüm kaygılarınızın Kalite kapısından girdikten sonra zamanla ve bilgilendikçe azaldığını ve yerini kendine güvene, prensiplere, düzene, mutluluk ve sağlığa bıraktığını gözlemleyeceksiniz. Bunlar sizin yenilik isteğiniz ve gayretinizle gerçekleşecek. 

            Her konuda olduğu gibi Kalite konusunda atılması gereken ilk adım eğitimdir. Sürekli eğitim, Kalitenin yaşaması ve idamesi için olmazsa olmaz bir şarttır. Eğitim, kalite sürecinde ilerlerken de devam edebilir. İkinci adım olarak mevcut durumun, şartların tespiti ve kendi yeteneklerimizi tanıyarak sınırlarımızın belirlenmesidir. Daha sonrasında hedeflerimizi belirlemeli, belirlediğimiz bu hedeflere ulaşabilmenin plan ve programlarını yapmalıyız. PUKÖ döngüsü ile yaşantımızdaki düzeltmek istediğimiz eksik ve aksak noktaları tespit ettikten sonra, Plan/Program yaparak uygulamaya koymalıyız. Uygulamalarımızdan elde ettiğimiz sonuçların amaçlarımıza uygun sonuçlar olup olmadığını alıp/almadığımızı kontrol etmeliyiz. Tespit ettiğimiz aksaklıklara Önlem almalıyız. Sonuç itibariyle neticelenen uygulamaları standartlaştırarak PUKÖ döngüsünü başarıyla gerçekleştirmiş oluruz.

           “Hiç düşmemiş yada tökezlememiş insanları sevmem. Onların bu meziyetleri yaşamdan yoksun ve değersizdir. Yaşam onlara kendi güzelliklerini açmamıştır.“

                                                                                                                                              Boris PASTERNAK

 

Tespit edilen sorun ve istikrarsızlıkların sebepleri bulunarak düzeltilmelidir. Eğer akvaryumdaki su sağlıklı değilse, içindeki balıklar, eninde sonunda hasta olurlar. Sorunların temeline inilerek kalıcı çözümler bulunmaya çalışılmalıdır. Sorunlar açık seçik ortaya konmadıkça onları çözecek güce ve yeteneğe hiçbir zaman ulaşamazsınız. Sorunlar farklı boyutlardan ve farklı bakış açılarından değerlendirilerek analiz edilmelidir. İçinde bulunduğumuz sorunların boyutlarını kavramadıkça, hayatın anlamını bulamazsınız.

           “Gerçek savaşçı her olaydan alabileceğinin, öğrenebileceğinin en fazlasını almak ister.”

                                                                                                                                              Doğan CÜCELOĞLU

 

          Yaptığımız işi bir seferde sıfır hata ile yapmalıyız. Hatasız hiçbir şey olmaz diyeceksiniz. Evet, hatasız üretim yapmak kadar herhangi bir işi hatasız başarabilmekte mümkündür. Sıfır hata noktasına gelinceye kadar hiç şüphesiz hata yapacaksınız. Hata yapmak her kesin olduğu kadar sizinde hakkınız. Bu  konuda herkesten sizi ayıracak olan temel nokta ise yaptığımız hataları analiz ederek dersler çıkarmayı öğrenmektir. Öğrenilen her hataya bir sonraki sefer düşmemeniz gerekir. Geçmişimizdeki tecrübelerimiz, geleceğimizin kılavuzudur.

 

           “İnsanın yaşamdaki temel görevi, kendi doğumunu sağlaması, sahip olduğu potansiyele ulaşmasıdır. Abasının en önemli ürünü, kendi kişiliğidir.”

                                                                                                                                                                                                                                          Erick FROMM
 

          Sürekli ilerleme ilkesini, Yaşam Kalitesi içerisinde değerlendirecek olursak Yaşam Kalitemizin ufak adımlarla her geçen gün biraz daha yükseltilmesidir diyebiliriz. Duygu, düşünce ve hedeflerimizi sürekli yenilemeliyiz. Kendimizi sürekli yenileyerek, yetiştirmeliyiz. Gerçek kişi bu evrenin sorumlu bir vatandaşıdır; o bilinç içinde duyar, algılar, düşünür ve eyleme geçer. Hayatlarını  tribünlerden seyreden insanların kendilerini güçlü hissetmeleri çok güçtür. Ben güçlü bir insanım, benim gücüm var, diyen insan yaşamın direksiyonunu elinde tutan insandır. Güçlü insan; düşünürüm, isterim, yaparım duygusu içinde yaşar.

 

Balığın okyanusta yaşadığı gibi biz insanlarda kültür okyanusu içerisinde yaşarız. Bu kültür okyanusunda birçok inançlar ve mesajlar bize zaman içinde , biz farkına varmadan verilir, öğretilir. Bu sebepten dolayı; sosyal ve sanatsal aktivitelere katılımda bizi geliştiren ve Yaşam Kalitemizi artıran etmenlerdendir. Kitap okumak, sinema, konser ve tiyatro gibi sanatsal etkinliklere katılımı artırmak gerekir. Toplumumuzun ve bizden sonraki nesillerimizin geleceği için değerlerimizin geliştirilmesi gerekir.

          “Kim olduğu öyle bir haykırıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.”

                                                                            Ralph Waldo EMERSON

 

İletişim ve Kalite. En önemli mesaj insanın kendisidir. Bakışın, oturuşun, duruşun kendine özgü bir gücü ve bir anlamı vardır. Kendimizi her şeyin üstüne koyarsak çevremizi anlayamayız. Yaşadığımız çevrenin bizi doğru tanıması ve anlaması, Yaşam Kalitemiz ve Kalite Temsilcisi olarak çevremizi aydınlatmamız açısından çok önemli bir faktördür. İletişim; duygu ve düşüncelerimizi kitle veya kişiye doğru bir şekilde anlatabilmek veya karşımızdakini anlayabilmektir. İletişimin bir kaynağı, bir alıcısı ve bir iletişim kanalı vardır. İletişimde dikkat edilecek en önemli nokta ise kendimizi doğru anlatmak ve doğru anlaşılmaktır. Yanlış anlaşılma riskine karşı birkaç noktayı çok iyi bilmemiz gerekir.

 Doğru Söylemek :söylediklerimiz veya çeşitli kanallarla vermek istediğimiz mesaja herkesten çok biz inanmalıyız. Ancak bu sayede inandırıcı olabiliriz. Dürüstlüğümüz, bize güvenin açılan en önemli kapısıdır. Bir kişinin en önemli güvencesi o kişinin karakteridir.

 

 Hedefe Yönelmek :konuyu saptırmadan ve çevresinde dolaşmadan, uygun bir üslup ile anlatmalıyız. Sözlerimiz dallanıp, budaklanarak karşımızdaki kişi veya kişilerin anlamasını zorlaştırmamalıdır. 

 

Empati :Sadece kendimizi düşünerek değil karşımızdakileride düşünerek hareket etmektir. Kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak, onları anlamaya çalışmalıyız. Her zaman bizim isteklerimiz gerçekleşmeyebilir. Bazı durumları olgunlukla karşılamamız gerekebilir.

 

 Eleştirmemek :Karşımızdaki kişilerin duygu ve düşüncelerini eleştirmemeliyiz. Söz, güzel bir yemek masasına benzer herkes sevdiği yemeği alır. Bize anlatılanlara katılıp katılmamak bize kalmış bir konudur.  Karşımızdaki insanın yanlışlıklarına karşı eleştirmeden yapıcı bir yaklaşımla değinmeliyiz. Yapmış olduğu güzel işler ve olumlu düşüncelerine vurgu yaparak konuşmamıza başlamak daha doğru olur. Bize karşı yapılan yapıcı eleştirileri ise kendimizi daha güzele ve doğruya yönlendirecek birer küçük yol işareti olarak görmeliyiz. Yapıcı eleştirilere karşı bu tarz bir tutum kişiliğimizin gelişimini olumlu yönde etkiler.

 

Vücut Dili :Duruşumuz, oturuşumuz, kalkışımız, mimiklerimiz ve jestlerimiz alıcı pozisyonundaki kişiler için birer mesaj demetidir. Farkında olmadan ve konuşmadan çevremize mesajlar verir durursunuz. Bu açıdan bakıldığında kendi hareketlerimizin farkında olmamız ve bu vücut hareketlerimizi kontrolümüz altına almamız gerekir. Aynı zamanda karşımızdakinin vücut dilini okuyarak aslında ne demek istediğini veya düşünüp de söyleyemediklerini anlama fırsatımız olur.

 

Dinlemek :Anlatmaktansa dinlemek daha önemlidir. “Söz gümüşse, sükut altındır.” Dinlemek, etkin dinlemek ile mümkün ve verimli olabilir. Dinlemeye zihnimizi temizleyerek başlamalıyız. Kişi dinlerken pasif olmamalı, ne anlatılmak istendiğini anlamaya çalışmalı. Kendi konuşmasını  ve vereceği cevabı içinden geçirmemeli. Önemli olan verileni tam ve doğru olarak alabilmektir. Konu hakkında anlamadığımız noktaları uygun zamanda veya konuşmanın sonunda konuşmacıya yöneltmeliyiz. Aktif dinleyici olduğumuzun işareti olan sorularımıza, aldığımız cevaplarla doğru iletişim tamamlanmış olur.

 

“Evrende geliştirebileceğimizden emin olacağımız tek bir nokta vardır: Kendimiz.”

                                                                                                                                   Aldous HUXLEY

 

          Kişilik gelişiminin de  Yaşam Kalitesi’nin bir parçası olduğu unutulmamalıdır.  Kişi kendini geliştirmeye zaman ayırmışsa,  kişiliği zaman içerisinde mutlaka gelişir. Şeffaflık ,açıklık, dürüstlük ve paylaşımcı olmak. Toplumsal kazanımları bireysel kazanımların üstünde tutmak. Kalite kavramını çevremizle paylaşmak bize ve çevremize anlam kazandırır. Sadece kendimizi düşünerek hareket etmek neticede kendimizi de düşünmemektir. İnsan çevresi ile var olabilen toplumsal bir varlıktır. Toplumsal yaşam kalitesini sağlamak içinde ahlak sistemimizden bireyselliği çıkartarak katılımcı ve paylaşımcı olmamız gerekir.

 

         Çevremizde kendini, kendine has ilgi alanlarında geliştiren kişileri takip etmeliyiz. İnsanların yaşantılarından dersler çıkarmak gerekir. Ömrümüz boyunca her türlü olayı kendi yaşantımızda yaşamayı beklemek, at gözlüğü takan insanın durumu gibidir. Yaşadığımız ortamda kaliteyi yaymadan kendi kendimize kaliteyi yaşamaya çalışmak boşa kürek çekmeye benzer.

 

          Bir tek insan öyle bir düşünce ve eylem platformuna girebilir ki, kendinden sonra gelen çağı tamamıyla farklı bir yöne yönlendirebilir. Buna dış dünyadan Fransız ihtilalinin alt yapısını fikirleriyle hazırlayan düşünürler Voltaire, J.J. Rousseau ve Montesqiue verilebilir. Fatih Sultan Mehmet çağ kapatıp çağ açan bir hükümdar olarak tanınır. Gazi Mustafa Atatürk ise Türk milletini emperyalist devletlerin elinden kurtaran, genç Türkiye Cumhuriyetini kuran ve dil, tarih, harf, şapka gibi devrimlerle askeri ve politik alanda devrim yapan çok yakından tanıdığımız bir lider olarak örnek verilebilir.

          “Bir gram önlem bir kilo tedaviden daha değerlidir.”

                                                                               İngiliz Atasözü

 

           Sağlık alanında da Yaşam Kalitesinden sıkça söz edilir olduğu şu günlerde bu konuyla Kalitenin bağlantısına değinmeden geçmek olmaz. Biyolojik, fiziksel ve ruhsal açıdan kendimizi korumalı ve kontrol etmeliyiz. Sağlığımız, hayatta sahip olduğumuz ve kaybedince değerini anladığımız en değerli varlığımızdır. Kendimizin ve ailemizin sağlık alanındaki risklere karşı korunarak bilgi edinilmesi bizim başta gelen görevlerimiz arasında olmalıdır. Çocuğunuz daha doğmadan onun sağlığıyla ilgilenmeliyiz. Ona sağlıklı bir yaşam ve iyi bir eğitim ortamı hazırlayabiliriz. Yaşam alanlarımızdaki riskleri minimize etmeliyiz. Sağlıklı beslenme kurallarının bilinmesi ve zararlı alışkanlıklar ile zararlı maddelerden uzak durulması Yaşam Kalitemizi yükselten etkenlerdendir. Hasta olmadan hastalıklara karşı tedbirlerimizi almanın hem en sıhhatli hem de en masrafsız yöntemi ise Koruyucu Hekimliktir.

 

          Önlem alınabilecek durumlar karşısında duyarsız kalarak önlem almamamız sonucunda meydana gelecek zararı telafi etmek için gerekli olacak kaynaklara harcanacak zaman, işgücü, para vs. bile yetersiz kalacaktır.

         “Durumlar değişmez, biz değişiriz.”

                               Henry David THOREAU

 

          Yaşam ortamlarımızı amaçlarımıza yönelik, ergonomi şartları düşünülerek Yaşam Kalitemizi artırıcı yönde düzenlemeliyiz. Yaşam alanlarımızda temizlik ve hijyene önem vermeliyiz. Temizlik ve hijyen maddeleri kullanım açısından dikkat isteyen zararlı maddelerdir. Bu ve buna benzer sakıncalı maddeleri güvenli yerlerde muhafaza ederek, sağlığımıza zarar vermeyecek uygun kullanım şartlarına göre kullanmalıyız. Çevremizi bize huzur verecek şekilde dizayn etmeliyiz. Buna ev bitkilerini, akvaryumu ve rahatlatıcı yaptığımız işi engellemeyecek hafif tonlu bir müziği  örnek verebiliriz.

 

         Kendimizi, içinde bulunduğumuz ortama kolayca adapte edebilecek esnekliğe sahip olmalıyız. Olaylar hep vardır ve olacaktır. Bu olaylar karşısında değişecek olan tek husus bizim değimin zorluklarını alt edebilme yeteneğimiz ve metodumuzdur. Bunlar ise gelişmeye muhtaç ve açık yönlerimizdir.

         “İçine koyacak bir şeyimiz varsa, bir günün bin cebi vardır.”

                                                                                                F. Nietzsche

 

          Kaliteli zaman kullanımı. Zaman, parayla satın alınamaz ve geriye döndürülemez. Bu sebepten dolayı; zaman kullanımı üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir konudur. Zamanımızı çeşitli şekillerde planlayabiliriz. İşimize, ailemize ve kendimize vakit ayırmak gibi birkaç madde altında zaman kullanımını toplayabiliriz. Kaliteli zaman kullanımı kavramı, boş vakiti kabul etmez. İnsanın boş zamanında ailesinin sorunlarına eğilmesi, boş zamanında  kitap okumaya zaman ayırması, boş vakidin de arkadaşlarıyla buluşması diye bir şey olmamalı. Yaşam,  bize verilen zamanın kullanımından başka bir şey değildir. Büyüklerimizden çok duymuşuzdur “Ah şimdi ben senin yerinde olacaktım”. Ama artık iş işten ve zamandan sizden geçmiştir. İnsan ancak kendisine verilen zaman kadar yaşar. Zaman bittiğinde sizin için yaşamda bitmiş demektir.

         “Düşmanı bulduk; biziz.”    

                                          Pogo       

 

         Değinmek istediğim başka bir nokta ise tasarruf. Harcamalarımızın kontrol ve kayıt altında tutulması değerlendirme yapabilmek için bence gerekli olan önemli bir konudur. Harcamalarımızın, istatistik yöntemleri mikroskobu altında incelemesi nereden ne kadar tasarruf yapacağımızı ve tasarruf çabalarımızın neticelerini görmemizi sağlar.

 

         Kaliteli Yaşam içerisinde her yönüyle işimizi gören bir ürün bizim için kalitelidir. En pahalı olan en kalitelidir yaklaşımı yanlış bir bakış açısıdır. Bir ürünün kullanımı her fert için ayrı anlamlar taşıyabilir. Kişilerin  sosyal bakış açıları ve gelir seviyeleri farklılık gösterebilir. Bir memur için yerli marka bir otomobil kaliteliyken, bir holding sahibi için yabancı model bir otomobil kaliteli olarak değerlendirilebilir. Eğer amacımız portakal yemek değil de portakal suyu içmek ise washington portakal almak Kalite yaklaşımına pek uygun düşmeyen bir hareket tarzı olur.

 

        Ödüllendirme TKY yaklaşımının oturması için en önemli güdeleyicisidir. Kontrol altına aldığımız harcamalarımızdan tasarruf yaparken bu tasarrufun küçük bir kısmını da başarılarımıza karşılık kendimizi ödüllendirmede kullanmalıyız. İnsan kendi eksiklerini bilerek kendine çeki düzen vermesini bilmesi gerektiği gibi başarılarından dolayı da sadece dışarıdan taktir ve ödül beklemeden kendi kendini de ödüllendirebilmelidir. Bu, çoktan beri almak isteyip de almadığımız bir şeyi almak olabileceği gibi dışarıya yemeğe veya eğlenceye çıkmakta olabilir. Niçin başkalarının başarılarımız karşısında bizi ödüllendirmesini ve aferin diyerek tebrik etmesini bekleyelim? Eğer kendi gözümüzde kendimizi başarılı görüyorsak, kendi kendimizle yarışıyorsak bu bizim en büyük yatırımımızdır.

 

           “Ölümün avcılık yaptığı bir dünyada, kuşku ve pişmanlık için zaman yok. Ancak kararlar için zaman var.”

                                                                                                                                                           Don JUAN

 

           Yukarıda bahsettiğim aklıma gelen başlıca Yaşam Kalitesini etkileyen etmenleri bilgilerinize sunmaya çalıştım. Sizlerde birey olarak özellikle önem verdikleriniz veya benim aklıma gelmeyen Yaşam Kalitenizi artıracak konular üzerinde düşünerek kendinize has konu başlıklar ve ilgi alanlarınızı ekleyebilirsiniz. Yaşam koşullarımızın Kalitesini artıracak her türlü konu incelenerek geliştirile bilinir. Yaşam Kalitesi hakkında pek açık ve rahat anlaşılır bir doküman olmamasına rağmen pek el değmemiş ama son zamanlarda sürekli konuşulur olan bir konuya kendimce biraz olsun açıklık getirmeye çalıştım. Ulu önderimiz M.Kemal ATATÜRK onuncu yıl nutkunda “Türk Milleti Zekidir. Türk Milleti Çalışkandır.” derken bir anlamda bize bir Yaşam Kalitesi hedefi göstermiştir. Uzun ince olan Kalite yolunda herkese iyi yolculuklar dilerim...

 

Okuma zahmetinde bulunduğunuz için eşekkür eder, esenlikler temenni ederi. Saygılarımla...

 
Toplam blog
: 72
: 918
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

1971 İzmir doğumluyum. Strateji, Taktik Felsefe, İşletme, Liderlik, Kalite Güvence Sistemleri, El..