Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '14

 
Kategori
Deneme
 

Yaşam terzileri

Yaşam terzileri
 

Tam olarak kaç yıl önce olduğunu söylemek zor. Hatırlar mısınız, bir zamanlar bu kadar kalabalık değilken kentler çarşılarda terzi dükkanları vardı. Şimdilerde pek görünür değiller. Ya da kuytulara çekilip kendi yalnızlıklarında değişen zamanın, değişken ve saldırgan koşullarına dayanabilmenin savaşımını vermekteler.
Saçları kırlaşmış, hafiften kamburlaşmış sırtında geçmiş zamanın yükleri bir eski usta, ince uzun parmakları arasında tüten sigaranın dumanlarına dalmış bir eski İstanbul şarkısı mırıldanmaktadır. ”Bir zamanlar maziye bak,ne kadar şendik.” Raflardan ve bir iki yeni ütülenmiş elbiseden yükselen nemli kumaş kokularının ağırlaştırdığı sessizliğe pedallı bir Singer makinenin ritmik gürültüsü, geçmiş zamanın ve sabrın gizemli nakışlarını işlemektedir. Yer yer sırları dökülmüş boy aynasının köşelerinde ve duvarlarda solgun ahşap çerçevelerinde saçları biryantinli erkek modeller, bir iki eski koltuk önündeki sehpalara gelişi güzel atılmış moda dergilerindeki benzerleriyle, sesiz bir eski zaman filminde çıkmış gibi donup kalmışlardır.
     Eskiden önemli bir gün için takım elbise gerektiğinde onlara gidilirdi. Önce kumaş beğenilir, sonra sizin tarafınızdan bir elbise modeli seçilir; iki düğmeli, üç düğmeli, kruvaze, tek yırtmaçlı, çift yırtmaçlı, duble paçalı bir pantolon gibi. Sonra sıra ölçü almaya gelirdi. İnce uzun parmaklarla sonlanan bir çift sanatçı eli özenle vücut ölçülerinizi her zaman boynunun iki tarafında sarkan mezürle alır, adınızı yazdığı defter sayfasına titizlikle işlerdi. Seçtiğiniz kumaş önünüzde bir yanı keskinleştirilmiş kuru bir sabunla işaretlenir ve ilk makas çentiği atılırdı. Sonra verilen ilk prova günü randevusu için giderdiniz. Astarsız, yalnız tek kat kumaştan oluşmuş taslak bir ceketi giyerdiniz ve prova başlardı. Usta, sol kolunun üst tarafına takılmış iğnelikten aldığı iğnelerle, teyel dikişleriyle tutturduğu kimi yerleri açıp, yeniden tutturarak ve vücudunuza göre daraltarak ilk provayı tamamlardı. Bunu ikincisi, sonra üçünü prova izlerdi. Artık her provada sökülüp yeniden dikilen teyel dikişleri ince parmakların özenle katladığı potların yeniden tutturulması gibi birbirini izleyen ustalıklı manevralarla üzerinizde bir ceketin yakaları kabarık, pamuklu omuz vatkaları açıkta, kolları henüz takılmamış ya da birisi takılı, sıcak, usta işi iskeleti belirlenmeye başlardı. Sessiz ve kaçamak bakışlarla önünüzdeki boy aynasında üzerinizde giderek şekillenmekte olan bu usta işi hazırlığı ve  onun ustasının bir kuyumcu titizliği ile çalışmasını hayranlıkla izlerdiniz.
     Son provanın ertesi günü terzi çırağı parşömen kağıda özenle paketlenmiş yeni elbisenizi eve getirir biraz mahcup, biraz çekingen bekleyişine bahşişini verir ve elbisenizi alırdınız. Aceleyle açtığınız pakette daha yeni ütüden çıkmış nemli sıcaklığı ile elbiseniz sizi beklemektedir. Sevinirsiniz doğal olarak giydiğiniz ceketin hani derler ya, üzerinize cuk oturması, beğeninizi ve sevincinizi çoğaltır. Emeğin ve ustalığın bir elbisede de olsa sizinle bütünleşmesi içinizde yapılan işe saygı duymayı getirir peşisıra..
     Şimdi öyle değil artık. Yeni bir elbiseye mi gereksinmeniz var, bir büyük marketin giyim reyonuna gidersiniz. Sizin için belirlenmiş bir beden numarası ve onun alt bölümleri vardır. Renk renk, sıra sıra dizilmiş askılarında hazır giyim ürünlerinden birisini oraya gelirken geçirdiği aşamalardan habersiz, onları üretenlerle bütünleşmeden seçer, hemen oracıkta dener ve alırsınız. Varsın biraz bol olsun, varsın koltuk altları ve yakası biraz pot yapsın ya da pantolonunun fermuarını çektiğinizde cep ağızları açılsın; artık yeni bir elbiseniz vardır. Ama sizi ısıtmaz, eksik bir sevginin bir kekremsi tadı gibi  bir yanı, bir şeyler eksik kalır. Açıklayamazsınız…
     Yaşama dair hemen her alanda ancak var olanların içinde seçmek zorunda olduğunuz bir yaşam, hazırlayıcıları tarafından size dayatılmaktadır. Yapım aşamasına katılmadığınız, seçiminde bulunmadığınız, sizin için seçilmiş hazır imalat ürünleri karşısında ürüne ve emeğe saygı azalmakta, bir değer bilmezlik büyümektedir. Sizin seçmediğiniz, oluşmasında katkınızın az olduğu fabrikasyon bir yaşamın dayatmaları dayanılmaz bir iç deneyim çelişkisini de dayatmaktadır.
     Yaşamın her dikişine, her ilmiğine ustalığın, sevginin, emeğin ışıltısını işleyen, insani değerleri yücelten o eski ustalar yok artık. Yalnız size elbise diken bir terzi miydi onlar hiç düşündünüz mü? Onlar sizi emekle, sıcak provalarla, içli öğretilerle hayata hazırlayan, kendi seçtiğiniz yaşam kumaşınıza kendilerinden ustalık, deneyim ve sevgileriyle unutulmaz renkler katan birer yaşam terzisi, zaman kuyumcusu değil miydiler? Belki dedeniz, belki ilkokul öğretmeniniz, belki de yaşlı halanızdılar, kim bilir? Kim bilir; belki de yaşam bugün üzerinize rengi biraz kaçmış bir eski elbise gibi olsa da, onlar sayesinde tam oturmaktadır. Ama sizin beğenip seçtiğiniz, sizi hiç üşütmemiş, hiç küçük düşürmemiş, incitmemiş bir elbise gibi…Oysa şimdilerde yaşam sizi bedeninize göre numaralandıran, o da yetmezmiş gibi kendi içinde sınıflandıran, başkalarının seçip dayattığı, hazırlar içinden seçmeye zorladığı, kredi kartıyla ve taksitle bir hazır giyim mağazasından aldığınız üzerinize bol gelen, sizi sarıp sarmalamayan, içinizi ısıtmayan yoz beğeni ürünü bir konfeksiyon elbise gibi. Size dayatılan, sizi kucaklamayan ve içinizi ıstmayan.
Artık o eski ustalar yok...
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                                                                                                                         Akın  YAZICI
 
 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..