Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '15

 
Kategori
Deneme
 

Yaşam

Yaşam
 

Yaşamın gerçeği?


İnsan yaşayarak öğrenen bir varlık. Gün geçtikçe öğreniyoruz. Öğrendikçe gelişiyoruz. Var oluyor ve bundan birçok şey ortaya çıkarıyoruz. Sahip olduğumuz onca güzel duyguların köreltmiş olduğu yaşamlarımız bizi mutsuz kılıyor. Aslında mutsuz olan bizleriz. Bir sebebimiz yok çoğu kez. Bir şeylere de kızmıyoruz. Sıkıntı nerde peki? İşte sorunun cevabını bulmak bir hayli zor. Aslında bulsak çözümü de belki bulacağız ama işte diyorum ya önce sorunu bulmalıyız. Güncel pek çok makalede olsun, yapılan deneylerde olsun insan varlığının temellendirilmesine çalışılıyor. Önce bilim dünyasının yok saydığı bir ruh ikilemine değineyim. Aslında varlığını dinen düşündüğümüz bir ruh kavramı bilim tarafından bir nevi yalanlanmış oluyor. Her türlü işlevin yapıldığı beyin gibi karmaşık bir organa sahibiz. Sadece beynimiz ile bile pek çok canlıdan üstünüz. Fiziki bir üstünlük değil. Beyin= Gelişme olarak biliniyor ve böyle kabul ediliyor. Peki, soru olarak başka bir soru da: Varlık nereden geliyor? İşte bunlar da pek çok çözülemeyen cevaba sahip sorular. Gerek felsefe dünyası gerekse bilim varlığın özüne, ruh kavramına dair pek çok araştırmada bulundu. Felsefede kimi görüşler varlığı çeşit çeşit yapılara bölüyor, kimi varlığı sonsuzlaştırıyor birçoğu da varlığın temeline yönelik garip ve çeşitli önerilerde bulunuyorlar. Hepsi bugün pek çok konuda bir şekilde kanıtlanmış kavramlar. Bilim dünyası bugün belli başlı yasaların üzerine kurulu. Yok, sayılan bir ruh kavramı ile varlık özdeşleştirilmiyor. Çünkü artık beynin yaşamımızdaki bizi biz yapan önemini biliyoruz. Bu yüzden de sahip olduğumuz pek çok şey konusunda artık, modern dünya olarak, bilme yönelmiş durumdayız. Bilim her gün yeni yeni fikirler ile karşımıza çıkıyor. Her gün yeni bir hastalık bulunuyor, yeni bir tedavi çıkıyor, var olan pek çok şey değişiyor. Varlık zemini ise artık tartışmaya açılmayan bir bilim dışı muamma. Pek çok din ile ilgili araştırma da var. Dinin insan hayatındaki yeri olsun, güncel yaşamımıza katkısı olsun daha birçok şey. Öyle ki bilim insanların inanç sistemlerini bile beyin çerçevesinde açıklıyor. Bunların çoğu kanıtlanan şeyler.

Bugün her türlü hareketimizin sebebinin beynimizde işleyen süreçler olduğunu da biliyoruz. Öyleyse neye inanmalı? Doğruyu bulabileceğimiz bir bilim kavramımız mı var? Her şeyin çözümü orda mı? Belki de bu sorunun cevabı evettir. Bilemiyoruz. Ölümden sonra bir ruhani yaşamdan söz ediliyor. Peki, buna bilim ne diyor? İşte bu durum pek açık değil. İşte böyle. Günümüzün özeti aslında kısaca değindiklerim. Öyle ince konularla uğraşıyoruz ki, yarın hayatımızı kökünden değiştirmek zorunda bile kalabiliriz. İşte bu yüzden, bu yüzden en önemlisi kendi bildiğimiz gibi yaşamak. Eğer inandığımız şeyler varsa onlar uğruna yaşamak, eğer bir bilim düşkünü isek kendimizi bilime adamak. Görüyoruz etrafımızda iki uç da var. O halde önemli olan biziz ve bizim düşündüklerimiz. Gerisi zaten tam anlamıyla gerçek ve somut değil. Hatta somut olması bile bir muamma. Somut- soyut, gerçek-yalan, doğru yanlış… Liste uzayıp gidiyor anlayacağınız. Biz ne olursak olalım yaşıyoruz en nihayetinde. Bunu da yalanlayamazlar diye düşünüyorum.   

 
Toplam blog
: 22
: 439
Kayıt tarihi
: 25.01.15
 
 

Tıp Fakültesi 2.sınıf öğrencisiyim. Bursa'da okuyorum ve yaşıyorum. Voleybola, müziğe, dansa, şii..