Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '10

 
Kategori
Deneme
 

Yaşama açılan kapılar

Yaşama açılan kapılar
 

Burhan Uygur eseri.


Her gün karşımıza yeni kapılar çıkıyor.
Kolu çevirmeden arkasında ne olduğunu göremediğimiz.
Tıpkı yaşantımız gibi;
Göremediğimiz durumlar vardır, içine gripte bakmadıktan sonra. Burnumuzun dikine gidip, her öneriye kulak tıkadığımız, illa kendi gözlerimizle görmek istediğimiz durumlar. Kimi zaman hüsran, kimi zaman da sevinçlere boğuluruz bu yüzden, kendimiz görmeden asla tatmin olmayız.
Keşfetmenin büyüsü bizi çekip alır koynuna. Hep o merak değil midir bizi araştırmaya ve yeniliğe iten.
Merak olmasaydı ilkel kominal toplumlardan bu günlere gelebilir miydik?

Hiç sanmıyorum.

Merakımız sonucunda araştırıp öğreniyoruz. Boşa çıksa da kimi zaman, hep onun peşinden gittik. Her defasında da peşine takılacak yeni meraklar bulduk. Ve hep daha ileriye, daha iyiye, daha daha da bilinmezliğe yöneldik. Önümüzde kapalı kapılar çıktı hep arkasında ne olduğunu bilmediğimiz. Elimizi uzatıp açtığımızda karşımıza türlü türlü yaşamları çıkardı karşımıza.

Tokmağı çevirdiğimizde, sonsuz güzelliklere açıldı kimi zaman. Bir düş bahçesine daldık açılan kapı ile. Yaşantımız bahara dönüştü girdiğimiz bahçe gibi. Bizi orda bir anne kucağı karşıladı okuldan dönüşte, kimi zamanda bir sevgili. Onların kucaklarında baharı yaşadık. Gönlümüzce koşup oynadık o güzel bahçede. Öyle bir huzura ulaştık ki, her sıkıştığımızda düşledik kapının ardında ki o bahçeyi.

Görkemi ve heybeti ile karşımıza çıkar bazı kapılarda. Bize dünyayı bahşedeceğini düşündürürü tüm ihtişamıyla. O heyecan ile kıvırırız kapı kolunu. Beklentilerimiz büyük, heyecanı ise ondan daha büyüktür. Birden kendimizi karışıklığın içinde buluruz. Savaşın ortasına düşeriz adeta. Dost kim? düşman kim? belli değildir. Ama girer girmez saf tutmamızı isterler bizden. Gözümüze ilk hoş gelenin yanında yer alırız. İnce eleyip sık dokumadan. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamadan. Kaosun ortasından doğru düşünemeyiz. Zaman içerisinde yanlışların doğru olduğu fikrine kapılırız. Kendi özümüzden uzaklaşırız. O şaşa içerisinde yok olup gideriz dümen suyuna kapılarak.

Gösterişli, süslü, mutluluk vadeden kapılar çıkar önümüze. Açtığımızda büyüsüyle sarıp sarmalar bizi. Kendimizi önemsenmiş ve değerli görürüz orda. Tozpembe bulutların üzerinde dolaşırız. Tüm çirkinlikler kapı dışında kalmıştır artık. Ne bizi hor gören ne de yargılayan vardır artık. Oysaki girilen kapı bizim ölüm fermanımızı imzalamıştır. Böyle olmuştur pek çok insanın esrarın kapısından girişi.

Kırık dökük kapılar çıkar karşımıza kimi zaman. Bize umut vaat etmezler. Kaderlerine terk edilmiş gibilerdir. Beklentilerimize cevap vermeyeceğini düşünerek açmaya bile yeltenmeyiz onları. Onlar ki doğallığa açılan kapılardır aslında. İçinde yalancı umutların olmadığı, sadece gerçeğe açılan kapılardır. Ama gerçekleri duymaya dayanamadığımızdan açmaya bile tenezzül etmeyiz. Hakikatlerin çıplaklığı korkutur kimilerimizi. Bu yüzdendir gerçeklere sırt çevirmemiz.

Kimi kapıların önünde heyecan ile bekleriz. Açamayız onları canımız istediğinde, ancak içerden birileri açar onları bize. Süre uzadıkça korku basar bizi neden açılmıyor diye. Oradan gelecek kişiye odaklanmışızdır. Uzun bir bekleyişin sonunda alırız bir bebeğin dünyaya geldiğini. Bazen de hayallerimiz yıkılır aldığımız haberle. Dalar gideriz delip geçmek istercesine kapalı olan o kapıyı.

Birde görünmeyen kapılar vardır yüreklere açılan. Gönül gözü ile baktığımızda görüp açabiliriz bunları. O kadar çok çeşitleri vardır ki bunlarında ancak doğru kişiye elimizi uzattığımızda, dokunmadan kendiliğinden açılırlar. Tıpkı yaşama açılan diğer kapılar gibi burada da seçenekler çıkar karşımıza. Göstermez kimileri arkasında gizlediği dünyayı. Gider en yanlış kapıyı açarız kimi zaman. Gösterişli ve büyülü olmasına kapılıp, gerisini önemsemediğimiz için. Hayal kırıklığı büyük olur bu yüreklerde, beklentilerimize cevap verememiştir çünkü.
Değerli şeyler hiç bir zaman ben değerliyim diye konuşmazlar, gösteri yapmazlar. Tıpkı sarrafların mallarını satmak için bağırmadıkları gibi. Keşfedilmeyi beklerler köşelerinde. İçlerinde dünyaları barındırırlar imbiklerinde geçirip damıttıkları. Ama dışlarında bundan eser yoktur, ilk görüşte fark edemeyiz zaten bunları. Kapısını tıklattığında yavaşça açar iç dünyasını. Hemen kabul etmez seni önce sorgular ve tartar. Yüreğini görür önce. O yürekte yaşam varsa, bunu hissederse sonuna kadar açar kapılarını.

Her kapı kendi sırrı ile girer yaşantımıza. Hepsinin kendine özgü hayatı ve öyküsü vardır. Sadece bir kapı deyip geçmemek gerekiyor. Bizi koruyup, kollayan, önümüzde yeni ufuklar açanlardır onlar. Her evden çıktığımızda özelimizi onun güvenine emanet ederiz. Hayata onları açarak dalarız. Kapılar bizi yaşama taşıyanlardır.

Dilerim herkes doğru yaşama açılan kapısını bulur ve onu cesurca açıp içine dalar.

 
Toplam blog
: 96
: 2224
Kayıt tarihi
: 13.06.06
 
 

Hayata güleryüzle bakmaktır felsefem ama polyannacı değil. 1961 Sivas doğumluyum, evliyim 2 kızım..