Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Yaşama Hakkı Ve Ötenazi

Yaşama Hakkı Ve Ötenazi
 

Yaşam, Yüce Yaradan’ın bir lütfudur bize. Doğumdan, vereceğimiz son nefese kadar elimizden geldiğince sağlıklı bir hayat sürdürmenin çabasını gösteririz. Yaptığımız her egzersiz, aldığımız her gıdanın ölçüsü ve sahip olduğumuz günlük yaşam standardı; ortalama yaşam süremizi belirleyen önemli yaşamsal değerler olmaktadır.

Ama hayatta sağlık kadar, hastalık da insanoğlunun bir diğer önemli parçası olmakta… Bazı hastalıklar insanlar için gelip, geçiciyken, bazı hastalıklar da insanların bir ömür boyu kaderi olabiliyor. Ve en sonunda o hastalık, insanları kaçınılmaz sona doğru sürükleyebiliyor.

Bazı hastalar var ki; evveliyatını bildiklerimiz için ölümün, bir kurtuluş olacağını düşünürüz hep. İyileşmesi artık imkânsız hale gelen bir hastanın çaresizce ölümünü beklemek ne kadar acı olsa da, her hasta yakınının yapabildiği tek şeydir. Tedavisi artık mümkün görünmeyen bir hastalığın pençesinde kıvranmak kadar, bu durumdaki bir hastanın yakını olmak da büyük bir metanet ve sabrı gerektirir.

İnsanın sağlığı yerindeyken ve yaşayacağı daha çok şey varken; ölüm duygusu, aklına gelebilecek en son düşüncedir. Ne var ki elim bir rahatsızlığın pençesine düşüp, hayatının geride kalan kısmını yatağa mahkûm bir şekilde, artık başkalarına muhtaç halde sürdüreceğini öğrenince; tüm yaşama sevinci ve azmi bir anda kaybolur. Artık dilediği her şeyi, istediği zamanda yapamayacaktır. Böyle bir durumda da ölüm, o hasta için bir kurtuluş halini alır.

Ölüm kararına kendimizi hemen alıştırabilmek, elbette zor… Bu durumdaki hasta, hele de en yakınımız ise; onun adına böyle bir kararı vermek çok daha zor. İnsan; böyle bir durumda ister istemez yakınını artık bir ömür boyu göremeyeceğinin acısıyla, onu çektiği bütün ıstıraplara hayatının sonuna dek mahkûm etmenin çaresizliği arasında çırpınır halde bulur kendini.

Bu yüzden ötenazinin de, insanların sağlıklı yaşam gibi doğal bir hakkı ve kişisel tercihi olduğunu düşünüyorum. Yalnız ötenazi uygulanması gereken vakaların, tıp çevrelerince de çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Modern tıbbın her türlü imkânının seferber edildiği, buna rağmen hiçbir tatmin edici iyileşmenin gözlenemediği hastalar için, ötenazi artık en son çare olmaktadır. Bunun aksi bir uygulamada ise, ötenazi bir cinayettir.

Geçmişte hastalarına ötenazi uyguladığı için tutuklanan ve meslek hayatı sona eren birçok doktorun hikâyesini okuduk. Tıp, insanları sağlıklı yaşatmak ilkesi üzerine kurulu bir ilimdir. Ne zaman ki modern tıbbın bütün imkânları sona erdiğinde, doktorlardan da tek başlarına mucizeler yaratmalarını beklemek anlamsızdır.

İyileşmesinden artık iyice ümit kesilen bir hastayı, bile bile solunum cihazları ve kalp elektrolarıyla hayata tutundurmaya çalışmak; hem hasta, hem de ailesi için bir işkencedir. Hasta için son nefesini vermesi, ilelebet o ıstırapla yaşayacak olmasından hiç şüphesiz daha iyidir. Hasta yakınları içinse, onu her an o halde görmek; psikolojik açıdan biraz daha dibe vurmalarına zemin hazırlar. O yüzden kendilerini, yakınlarının ölümüne her an hazırlıklı hissetmeleri, ölüm haberini daha bir metanetle karşılamalarını sağlar.

Huzurlu bir kabir hayatı, yoğun bakımda bir canlı cenaze olmaktan daha iyidir. Ama her şeyin başı yine de sağlık.

Sağlığımızın ve sevdiklerimizin değerini, şu kısacık ömrümüzde iyi bilelim. Çünkü her ikisi de bize emanet.

 
Toplam blog
: 266
: 1321
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1982 yılında İstanbul'da doğdum. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Lisans eğitimimi 2005 yılında tam..