Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '08

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Yaşama sanatına mısralar...

Yaşama sanatına mısralar...
 

Vivaldi dinlerken,
pencereden sağanak yağmurda,
ıslanarak hızla koşuşturan kalabalığı izlemek gibidir YAŞAMAK,
Uludağ'ın en keşfedilmemiş zirvesinde,
yaprağın yeşiline,
gelinciğin inceliğine,
kelebeğin (saçlarına değerek)
HOŞGELDİN deyişine hayran kalarak,
gizliden yamaçlardan süzülerek inen dereye,
paçalarını sıvayarak,
girmek gibi...

Aldırmadan etrafındaki eşe dosta tanıdığa,
çocukça bir duyguyla.

Deli dolu bir coşkuyla,
iki ağacın arasındaki hamakta uyuyakalmaktır YAŞAMAK.

Gözlerini açtığında hani,
zamanın sabah mı akşam mı olduğunu şaşırmış hallerde,
gözlerin zamana yabancılaşır ya,
bin bir renkli bir hâre başucunda,
hadi kalk deyip durmaktadır sabırsızca.

Dinlediğin eşsiz kuş cıvıltılarında,
nota aramaya çalışmaktır YAŞAMAK...

Ölümle hayatta kalmak arasındaki çarpışmalarda,
mağlubiyetlerde bile ayakta kalmaktır YAŞAMAK...

Seni büyük bir azimle yıkmaya kalkışanlara
sabırla gülümseyerek,
elini uzatırsın ya kimi zaman,

en samimi duruşunla,
hani onu geri almak umudu,
ya da onurunu ayaklar altına atmak korkusuyla falan da yapmazsın bunu,

Öylesine samimi ve de doğal bir reflekstir ki bu,
SADECE MENFAATSİZ VE TÜM DOĞALLIĞINDA,
sevmeye kalkışırsın karşında duranı...

APTALlA ABDAL arasındaki derin farkı kestiremeyenler,
yapmaya çalıştıklarının adını,
ENAYİLİK OLARAK koymaya çalışsa da,

affetmektir,

elindeki hançeri kınından çıkararak,
sırtının en ortasına,
ölümcül bir darbeyle saplamaya çalışanları...

YAŞAMAK bir servettir...

Kâinatın en değerli hazinesi.

Bir benzerini bulamazsın ya hani,
ne yerin en derininde,
ne de gökyüzünün bütün azametli kademelerinde.

Ne toprak bir küpün içinde saklayıp gömebilirsin onu,
kimse harcayıp yok etmesin diye,
ne kendin bir çırpıda tüketebilirsin...

Öyle uluorta bırakmak zorunda kalırsın,
neyin varsa hepsini sere serpe.
Kalırsın,

kalırsın da,
en güvendiğin birileri,
çıkıverip ansızın yoluna,
bozuk para gibi harcar,
yarına dair tüm umutlarını...

AMA HERŞEYE RAĞMEN,
sıfır noktasından başlamak mecburiyetlerinde olunsa da bazen,
ılık bir meltem rüzgârının esintisinden aldığın güçle,
sil baştan diyebilmektir YAŞAMAK!


=================================================

BÖLÜM 2-
========

Küçük zevklerden mutlu olmayı başarmaktır YAŞAMAK,
demli bir çayın nefasetinde,
zeytin ekmeğin lezzetinde,
çam kokularının zarafetinde...

İyot kokulu bir kumsalda,
denizi seyretmektir YAŞAMAK,
kimi zaman uzakta,
çok uzaklarda,
suretle sana doğru yaklaşan bir uçağın,
duman dumana yakıt artığını izlersin bulutlarda.

İşte o uçağın kaptan köşkünde,
üstelik dümeninde,
belirirsiz bir rotanın efsunlu hakimiyetinde,
sadece GİDİŞ,
uçmayı hayal etmektir YAŞAMAK...

Kuşbaşı bakarak terk ettiğin topraklara,
bol köpüklü kahveni yudumlamaktır,
yol ıssız bir ada da olsa,
ya da
kalabalık yepyeni bir dünya,

tüm zorluklara karşı koymaktır YAŞAMAK!

Bunların hiçbirisi de olamasa da,
gizliden bir haz kaplar
tüm yüreğini,
kendi dünyasına süzülen uçağın ardından bakarken,
sessizce iç çekersin.

YAŞAMAK,
düşle gerçek arasında med cezirlerde savrulmaktır,
bir ulu ağaçla ufacık bir ot arasında,
yeşilin poyrazında kaybolmaktır.

YAŞAMAK,
sayfalara sığdıramamaktır mısraları,
öfke acı,
kimi zaman da atılan şen bir kahkaha,
yenilgi ve zaferlerin arasında.

YAŞAMAK kısaca,
büyük bir sanattır.


Yirmi dört ayar altını,
en hassas dokunuşlarda işleyip,
anlamsız bir madenden,
eşsiz ve muhteşem bir
mücevher yaratmaktır.

Çakıl taşı ile elması ayırmaktır yaşamak,
sarraf olmayı başarmaktır,
her yenilgide bir manevi zaferi,
ruhunda aramaya kalkışmak,

cesaret ister,
Don kişot gibi,
yel değirmenlerinin ahtapot kollarıyla cenk etmeye kalkışmak.

HAKSIZLIKLARA,
KARANLIKLARA,
ADI KONULAMAYAN TÜM YANLIŞLIKLARIN yanına uğramak...

YAŞAMAK,
müthiş bir sabır ister,
ne para vardır beyninizin dokularında,
ne sinsice bir plan,
sadece ama sadece,
dümdüz ve hayatın olanca yalınlığında,
nefes almak istersin ya!

YAŞAMAK kimi zaman,
en değmeyen insanlara,
dibine kadar,
layık olmadıkları değeri,
sunmaktır.

Bilirsin sonunun hüsran olacağını,
ama yine de başlarsın...

Bu ihtimallerde dahi,
yaşamak,
direnebilmektir,
harcadığın emek ve çabadan dolayı pişman olmamaya...

YAŞAMAK,
üç ayaklı viran bir masaya,
dördüncü ayak olmaya kalkışmaktır,
oysa bilirsin,
ne kadar destek olmaya çalışırsan çalış,
sonunun olamayacağını...

Ne ayakta tutabilirsin o ahşap yapıyı,
ne fayda sağlar ona ulaşmaların...

YAŞAMAK,
uzattığın dost elin seni yok etmeye çalıştığını hissettiğinde,
kenetlenen avucunun,
hafifçe çözülüvermesidir umarsızca...

Kimi zaman yıllarca sürüp giden bu ihaneti,
neden hissedemediğine takılırsınız,
kimi zaman da kendinizi suçlayıp
HAKETTİM HERHALDE,
diye,
geçmişe asılırsınız.

AMA YAŞAMAK,
her halükarda,
hayatta kalmaktır.
Soluk aldığın kadar,
adım attığın ve de hayal ettiğin kadar...

Kış ortasında,
hoş bir tatil beldesinde,
ağustos sıcağını tasvir etmektir YAŞAMAK,
Elindeki çıtır simidi aç martılarla bölüşür,
rıhtımdaki balıkçılarla,
hayat pahalılığı ve memleket meselelerini konuşursun.

Yaşamak kimi zaman,
yeni doğmuş bir tay kadar acemi ve vurdumduymazdır.
Öyle bir an gelir ki;
dağın yamaçlarından kent sokaklarına üşüşen,
vahşi ÇAKALLAR kadar kan kokar uluyuşları,
yaşamak ölümle hayatta kalmak arasında toplu iğne başı kadar ufacık bir noktadır,
bilemezsin ne zaman canın alınacak,
ne zaman gerçek yaşamın başlayacak...
Yaşanır işte sessizce,
senden izin bile alma cüretinde bulunmadan...
Çekip gider sana ait zaman ömrün yapraklarından.

Ne engelleyebilirsin, ne dahil olmaya gücün yeter.
Sadece süratle geçip gider, uykuyla uyanıklık arasında...
Mutlu musun diye sormaya tenezzül etmeden...

YAŞAMAK, kimi zaman demir parmaklıkların hücre aralığında,
ve yalnızlığın avlusunda volta atmaktır.
Kalabalıklar arasında yapayanlız kalmaktır,
kimi zaman da sadece ama sadece iki kişiyken,
***koskoca bir dünya ***olmaktır.

YAŞAMAK sabır ister,
öylesine büyük bir sabır ve metanet ki;
en uç noktalarda bile susturarak isyanlarını,
sığınarak sessizliğin kavuğuna,
kaybolmak isteyecek kadar.
YAŞAMAK nefes almaktır kısaca,
farkında bile olmadan...

NİLGÜN ÇAKICI

BURSA/ORHANELİ/TOPUK/HIDRELLEZ ŞENLİĞİNDE KALEMA ALINAN BİR ŞİİR...(18.05.2008/16.00) PAZAR
=====================================================================

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..