Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yaşamak beklemek midir?

Yaşamak beklemek midir?
 

Onu yaklaşık birbuçuk yıl öncesinde tanıdım; arkadaş o; dost, o çok sevinç veren; sevgili, bir anda sevgiyi herkesten daha berrak ve yoğun bir biçimde geri yansıtan biri.. Zamanı daha çok istiyorum onunla, ama zaman yok, bu istek bencilliğim. Ağırlığı olan hisler tutkudan arzudan önce, dostluk ve şefkat, beraberinde özen, hesap yok.

Ses verdiği ilk andan bu an'a, “sevinç.”
Varlığı; yüreğim ve zihnim arasında hızla yer değiştirip duran kontrolsuz bir enerji.

Bir süredir ona sadece yazabiliyorum, ben konuşuyorum, o sadece okuyor, dinliyor, belki gülümsüyor, onaylıyor, belki onaylamıyor, ama ben yazıyorum, konuşuyorum, anlatıyorum, yazamadığımda içimden konuşuyorum, hayatımda tutunduğum en önemli şey bu konuşmalar, şimdi burada yazarken dahi aynı durum hâkim, sanki ona yazıyorum.

Hiç bir şekilde cevap beklentim olmadan ona yazmak; neden olmasın koşullar bunu gerektirdi, yazıyorum biliyorum ki o beni; zamanımı okuyor, ben okuduğunu sanıyorum. Okumuyorsa bile zamanı yoktur. Ben buna razıyken aniden ortaya bir gülümseme işareti ile çıktığı da oldu.

Bu "karanlık lokanta" ortamından öte bir durum ama buna razıyım, sadece onun tarafından okunduğunu sandığım bir günlük yazıyorum; birkaç cümle, o günün özeti; içimden geçenler, canımı sıkanlar, yazdıklarım, tartışmalarım, sevinçlerim, aklıma ne gelirse. Yoğun günlerde yazamadığım oluyor bir eksiklik hissediyorum, aklımdan yazıyorum, o okuyor.

Bu aslında kendime ayırdığım vakit. Bir ortamdan bunaldığımda, hemen kaçtığım yer saçları, saçlarına yaptığı hafif dağınık topuz, buz mavisine sardığı narin güzelliği, güzel güvenli bakışları, dostluğu, burada durum karışıyor tarifsiz; tıpkı aniden telefon ekranında belirdiği an gibi.

Sonra geçen gün birden, hiç ummazken, beklemezken, uzanıverdi bu kez sesiyle; bir ton sevinç, anlattı kısa ve hızlı iyi haberlerini, üstesinden geldiklerini, zamanını; bir an, bir uzak dayanışma, içten. Sonra ben fırsat bu fırsat hızla, cevap aramadan yazdıkça yazdım, ancak yine de yokladım gelen kutusunu; sadece bunun için ...

Aramızda bir oyun geliştirmiştik, bir şiir paylaşma oyunu; İlhan Berk’in "Toplu Şiirler" kitabının sayfaları arasında; rastgele, 29 ile 1921 sayıları arasından bir sayı söylerdi; ben o sayfadaki şiiri ona yazardım. Sayfalar birikti, sayıları son günlerde hep ben söyledim onun yerine, hala yazamadım. Onyüzyirmibeşçarpısekiz adet şiir borçluyum.

Yeniden yaşadıklarımı, kendimi onarıyor, temize çekiyorum.

Diğer yanda iş, güç, zorunluluklar ve ilişkileri; gündelik yaşam, bizi boğan, bize ait olan en değerli şeyi, zamanı alıp çarçur eden.

Hep sonsuz zamanın ve yeniden kavuşmanın peşindeyiz, onu bekleriz. Her zaman tek eksikliğini hissettiğimiz o duygu, hiç bir şey bize onu yeniden veremez belki, sadece aldanırız. O özenli sıcaklık; her annenin ilk aylarda sunduğu, ilk öğrendiğimiz huzur.

Ya kavuşmak önce şaşkınlık sonra yavaş yavaş ılık suda başlayan kurbağa hikayesi... Bu mu dur?

Gittiğimiz yol esas, nasıl gittiğimiz, başka bir hayat hala mümkün..


Sayfa 906- delta ve çocuk (İlhan Berk Toplu Şiirler YKY)

YAPRAK
1
Nesneleri mi düşünür bilge Epikuros
(Pusatsız, yalın, som aşkı)
2
Hem bir yaprakta yaşar yalnızlığı
(Harlı bir aşk ta)
3
De ki böyle böyle öğrendik ama
(Damımıza vuran bir akşamüstü güzelliğini)
4
Hem aşk da gölge ister
(Sık sık doğrulamak için [o da] kendini)

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..