Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşamı hazmetmek aklın ahlâkla ittifakıdır, yılları biriktirmek değil !

Yaşamı hazmetmek aklın ahlâkla ittifakıdır, yılları biriktirmek değil !
 

 

Tam kırk yıldır gidip geliyorum Antalya’ya! Hayatım boyunca nefret ettiğim maviye koşuyorum her fırsatta. Vardır belki ruhumun derinlerinde bir anlamı; ama beni üzen yanları fazla!

Yaşamın gerçek tadı Bayram Usta! Öyle bir savuruyor ki hamuru havada, imzası böreğin çıtırtısında!

Şimdilerde kaşar da katıyor kıymaya! Belli, meydan okuyor otacıya!

Simitçinin biri İsmetpaşa’da! Elleriyle diziyor simitleri; ama maşayla veriyor insanlara! Dedim ki gördüm seni ve almaktan vazgeçtim! Hiç umursamadı, ben de seni bekliyordum sanki dedi maskara!

Salı Pazarı’nı keşfettim sonunda! Limonun kilosu bir buçuk lira! Onuna bir lira almaz mı köylü ninem, sarılıverdim o anda!

Cennet Demre’nin bahtsız yengeçleri, bir tek sizi seviyorum mavi adına!

Kaldırın o turkuaz örtüyü ucundan azcık, dalın Balbey’in sokaklarına; solursunuz grimsi hüznü doyasıya.

Vakıfbank Kavşağı’ndan Portakal Çiçeği’ne döneceğim; kırmızı ışık yandı, durdum! Çöp konteynırını karıştıran bir genç vardı. Çingene değildi. Üstü başı da pek hırpani sayılmazdı; ama saçı sakalı perperişandı. Konteynırdan çıkardığı poşet ve pizza kutusuyla yere oturdu! Kutuyu açtı, yarısı yenmiş pizza dilimini ağzına götürdü!

Korna sesiyle kendime geldim! Yeşil yanmıştı. Döndüm ve park ettim. Gencin yanına gitmeli, iyice yutkunmalıydım!

Vardığımda pizza dilimini bitirmişti. Elindeki biber ve domatesi de herhalde poşetten çıkarmıştı. Gözleri yediklerinde değildi. Arabalara ve insanlara da bakmıyordu! Yere bakıyordu. O bakışın anlamını biliyordum!

Oldum olası homeless-evsizlerle aram iyi olmuştur. Belki benim de bir gün onlar gibi olabileceğimdendir! Otuz beş sene önce Toronto’da her sabah para verdiğim bir evsiz vardı. Burada itip kaktığımız, aşağıladığımız o insanlar Batı'da, Kanada’da çok değerlidir! Devlet, sığınma evlerinde misafir etmek istese de onlar -soğuktan ölme pahasına- özgürce sokakta yaşarlar! Yoğun olarak bulundukları sokakların girişinde -belediyece asılmış- şöyle tabelalar vardır;

- Sokakları temiz tutun çünkü üzerinde evsizler yaşıyor!

- Evsizler için yanınızda bozuk para bulundurun!

- Evsizler uyuyor, sessiz olun!

Çoğunluğu -ansızın kaderin tokadını yemiş- eğitimli insanlardır! Benim her gün para verdiğim Joshua da önce işini sonra ailesini kaybetmiş bir mühendisti. O da hiç yüzüme bakmazdı. Bir gün sordum nedenini;

“Beni görmeni istemiyorum! Çünkü sana bakarsam acır, şükredersin. Oysa ben acımanı istemiyorum!” demişti.

Bir süre yanında durdum gencin. Beni fark etmesini hatta bakmasını bekledim.

Fark etti; ama bakmadı.

“Benim de karnım acıktı, gel şurada sıcak bir çorba içelim ya da sana para vereyim.” dedim.

Gözleri yerde, “Karnım doydu abi, sağ ol.” dedi.

“Al o zaman şu parayı, akşam bir şeyler yersin.”

“Abi, ben dilenci değilim! Sizlerin artığıyla da olsa karnımı doyurabiliyorum! Çöpler her gün toplandığı için de bayat yiyecek olmuyor. Para dilenerek değil, çalışarak kazanılır. Eğer bana iş verebileceksen ellerinden öperim.”

Kaldım öylece! Boğazımdaki düğüm büyümüş, göz pınarlarım harekete geçmişti.

Ayağa kalktı. Pizza kutusunu ikiye katlayıp poşetin içine koydu. Ağzını bağladı, tekrar konteynıra attı.

“İyi günler abi.” dedi, yürüdü gitti !

Gidemedim!

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..