Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '08

 
Kategori
Deneme
 

Yaşamı varsıllaştıran güzel: Şiir...

İyi ki şiir var; bizi yaşamla buluşturan… İyi ki şiir var; bizi gerçekle, doğruyla, sevgiyle, umutla, anlamla, buluşturan… İyi ki şiir var; bize sevinci, hüznü, kederi, kavgayı, savaşı, acıyı, çirkinliği, güzelliği ayrıştırma, kıyaslama, yorumlama olanağı veren… İyi ki şiir var çiçeklerin rengini, kuşların sesini, doğanın olgunluğunu bize sergileyen… İyi ki şiir var; barışın, insanca sevmenin, onurlu davranışın, namuslu duruşun aracısı… İyi ki şiir var; direncin, başkaldırının, savaşımın, aydınlığın, özgürlüğün, dünyanın her yerine ulaşmanın yolunu açan…
Bu kadar çok ve karşıt olguları, duyguları, oluşumları, edimleri içinde barındırmasından dolayı bile iyi ki şiir var demek anlamlı… Onun için iyi ki şiir var; iyi ki şiir bizi çağırıyor avlusuna, odasına, hayatına.

Yaşayan ve hâlâ üreten ünlü şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca, yıllar öncesinden durumu sezmiş, şiirin büyüsünü kavramış olmalı ki, “elimde yetki olsaydı, sabah kalkar kalkmaz, ilk işim herkese şiir okutmak olurdu” diyesi olmuş. Peki olmuş da ne olmuş? Keşke ona ve onun gibi düşünen bilge şairlere yetki verseydik, hem şiirimiz onurlu geçmişinden onurlu geleceğe güvenle yol alacaktı, hem de uygar, çağdaş, güvenli, aydınlık yüzü ışıyacaktı ülkemizin. Kuşkusuz sabahın bir vaktinde, sevdiğiniz bir şairin dizelerinden küçük alıntılarla kapıyı açınca, ne denli mutlu başlarsınız güne. Bir deneyin bakalım arada.
Şiirin olduğu yerde kapkaç, vur kaç, ihanet, kin, haset, aymazlık olmaz. Çünkü şiir kavrar insanları; sevdalanır, aşık olur, hoşgörü sunar, sevgiden yana koyar tavrını. Şair yeniden yaratandır; zamana kumaş seçen, biçen, onu en uygun, en seçkin biçimde giydirendir.

Büyü, bir insanın karar verme düzeneğini, onun özgür istenci dışında etkileyerek, o insana yaptırılmak istenenlerin gerçekleşmesini sağlamak amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Şiir elbette büyü değil, şair elbette büyücü olamaz. Ama şiirin büyüsü dilindedir; anlatımında, söyleminde, içeriğindedir. Verili olana karşıdır, muhaliftir, başkaldırır düzensizliğe, soysuzluğa, namussuzluğa, soytarılığa. Ondan, o sivri dili yüzünden hep dışlanmış, derisi yüzülmüş, asılmış, işkence görmüş, hapisler yatmıştır. Oysa içinde hiç sönmemiştir şairin sevgi alazları, duygu fırtınası…
Şiirin büyüsü kuşkusuz dilinde, içeriğinde, sözcüklerin işlevinde, anlamında, anlatımında…Yeter ki siz iyi kullanın sözü, sesi, sözcükleri… Aşkıyla, sevgi seçenekleriyle, umudu, ezgisi, sezgisi, hüznüyle… O sesin, sözün, sözcüklerin büyüsünü şiirin düğmesine basarak sunar okuruna…

Şiirin büyülü dili şairin sözcüklere, dizelere kattığı, içeriğini varsıllaştırdığı, yeniden yarattığı, kurguladığı, imgelerle donattığı dildir; büyü şiirin bu oluşumdan kaynaklanmaktadır. Cahit Sıtkı “ Şiir öyle bir nesnedir ki kelime çıkardın mı, hatta kelimenin yerini değiştirdin mi büyüsü bozulur, sihri kaçar.” derken, sanırım şiirin gücünü anlatmak istemiştir. Geçmiş dönemlerde, divan şiirinde olsun, halk şiirinde olsun, cumhuriyet döneminde olsun şairlerimiz çok soylu uğraşlar, emekler vermişlerdir. Bir sözcüğü kaldırmak, yerini değiştirmekle şiirin büyüsü bozulmaz mı? Kimi şairlerimiz, bir sözcük için, bir tümce için haftaları, ayları, hatta yılları beklemişler.
Şiir dilinin büyülü ustası Ülkü Tamer şiiri gecenin kardeşi olarak düşünür, duvarcının türküsüne katar, cambazların dengesi, hokkabazların seyircisi gibi görür; ateşin habercisi, yangının kundakçısı olarak düşünür ve sonunda noktayı koyar : “yanardağın üstündeki kuştur şiir.” Der. Hızını alamayan Tamer usta “ŞİİR” adını verdiği dizelerinde

“ Şiir her gün yeniden başlar.

Her sabah uyanır, yıkar kelimelerini,

harflerini tarar.

(…) Her şeyi büyütür içinde.

Her şeyi küçültür.

Çünkü gariptir yüreği.

hiçbir yüreğe benzemez

şiir yüreğinden başka”

diyerek bütün sevincini, duygusunu açığa çıkarır.


Siz bakmayın şiir öldü, şiir okunmuyor, şiir battı diye yaygara koparanlara… Ne şiir batar, ne ölür, ne şair yazmaktan alıkoyar kendini. Sözünü söyler, içini döker, sözün büyüsünü paylaşır şiiri sevenlerle. Yeter ki şair çağına, zamanına tanık olsun. Yaşadığı toplumla, dünya insanıyla bütünleşsin. Kendi içini döktüğü kadar, halkın da sorunlarını dağarcığında biriktirip yazdıklarını herkesle paylaşsın, sorumluluk bilinciyle üretmeye devam etsin.
Bunun için elele vermeliyiz; şairi, heveslisi, şiir okuyanı, şiir sevdalısı, tutkulusu hep birlikte düze çıkarmalıyız şiiri. Kolaycılığı değil, gerçekten zoru göğüslemeli şair.

Şiire hevesli olan iyi şiiri yazmanın yollarını öğrenmeli, iyi şairleri okumalı, şiir üzerine poetika üretenleri izlemeli, şiiri ciddiye almalı. Her övgüye kapılıp özeleştiri yapmaktan vazgeçmemeli.

Bence çok şiir yazmak, çok kitap yayımlamak iyi şair olmanın ölçüsü değil. Belki az ama gerçek şiiri sunmak önemli olan. O bakımdan genç şair arkadaşların, şiir heveslilerinin hemen şiir kitabı çıkarmamalarını öneririm. Deneyim kazanmak, örnek almak, eleştirileri önemsemek, doğru zamanda doğru karar vermek, iyi şiiri özümsemek öncelikli hedef olmalı derim. Özellikle edebiyat dergilerinde görünmek, tepkileri değerlendirmek, düşünceleri paylaşmak genç şairin gelişmesine katkı sağlar.

İyi şiir, güzel şiir…İyi ki şiir var elbette… Bir de aması var bunun; donatan, kavrayan, saran, etkileyen, geleceğe kalabilen şiir diyorum ben.

Hadi o zaman iyi şiirin onuruna…

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..