Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '13

 
Kategori
Deneme
 

Yaşamın şifreleri: Olasılıklar

Yaşamın şifreleri: Olasılıklar
 

Bir nesneyi küresel noktalardan görebilmeliyiz.


Yaşamın şifrelerini, olasılıkları keşfederek çözebilir miyiz?

Olasılıkları görebilmek nasıl bir düşünme sistemiyle mümkündür?

Materyali beyin küremiz içine almak, beyni olasılıklı düşünmeye hazırlar mı?

Materyali/metni beyin küresi içinde algılama becerilerimizi nasıl geliştirebiliriz?

Bu sorgulamalar ışığında bilincimiz sıçrama yaparken birçok bakış açısı elde ediyoruz. Artık bir materyale sadece bulunduğumuz noktadan değil, ona çevresindeki sonsuz noktalardan da bakabilmeyi öğreniyoruz.

Algılarınızı dünyaya baktığınız bir pencere olarak düşünebilirsiniz. Eğer doğrusal düşünüyorsanız, dünyaya sadece kendi özel pencerenizden bakıyorsunuz demektir. Nesneleri ve olguları, olduğu gibi değil de kendi bulunduğunuz konuma/duruma, kendi gördüklerimize göre değerlendirirsiniz. Yani çok yönlü düşünemezsiniz.

Örneğin “Ağustos Böceği ile Karınca” öyküsüne biz, yıllarca hep “Karınca”nın penceresinden baktık. Oysa diğer tarafta “Ağustos Böceği”nin de bir penceresi vardı, hatta kendi pencereniz ve başka insanların başka koşulların da pencereleri vardı.

Piaget’ye göre bir çocuk yedi yaşına dek dünyaya sadece kendi penceresinden bakabilmektedir. Kendini merkez aldığı ve düşüncesinin “merkezini kaydıramadığı” için benmerkezcidir. Yani hep kendi küçük dünyasına göre düşünür.

“Çocuk kendini başkalarının yerine koyup kendi sözlerinin etkisini öngörebileceği minimal merkez kaydırma yeteneğini edinmedikçe, düşünme sadece benmerkezcidir. “Merkez kaydırma” iletişimin de temelinde yer alır ve çocuğun kendiyle sınırlı kalmadan, dünyaya kendi dışından bakmasına olanak veren temel bir kavramdır” (Presles, 2013).

Biz o zaman yıllarca “Ağustos Böceği ile Karınca” metnini, benmerkezci çocuk yaklaşımıyla, tek yönlü değerlendirmiş olmuyor muyuz?

Doğrusal düşünüyorsanız eğer, bir çember yayını kendi konumunuza göre “iç bükey” ya da “dış bükey” olarak algılarsınız. Çünkü bulunduğunuz noktadan izlediğiniz, gördüğünüz odur. Oysa o çember yayı, başka yönlerden iç bükey, dış bükey hatta kısa düz çizgi halinde de görülebilir. Bir futbol kalesini de düz bir çizgi olarak görebilirsiniz. Bir ağaca kuşbakışı baktığınızda onu, yuvarlak yeşil bir alan olarak görebilirsiniz. Bir masaya öyle bir açıdan bakarsınız ki masanın sadece iki ayağını görürsünüz.

Burada önemli olan en az iki olasılığı ya da daha fazlasını görebilmektir. Bir ağacın gövdesini görmeseniz de o yuvarlak yeşil alanın ağaç olduğunu, düz çizgi şeklinde gördüğünüz şeyin kale olabileceğini bilmektir. “Bulunduğum noktaya göre…” diye başlayan cevaplar algılarınızın sadece kendi bakış açınıza göre, tek yönlü şekillendiğini gösterir.

Bu tek yönlü bakış açısı da yanlış değil, ama küresel ve çok boyutlu düşünmeden yoksun, olasılıklardan habersiz, dar ve eksik bir bakış açısı. Günümüz için eski ve yetersiz.

Bir nesneye, hatta okuduğunuz bir metne durumunuzu, bakış açınızı, duygu ve düşüncelerinizi değiştirerek farklı algılarla bakarsanız diğer noktaları, görülmeyen yönleri yani olasılıkları ortaya çıkarırsınız. Bir masalı, bir öyküyü, romanı, bir ders metnini, bir tarih, fizik, psikoloji konusunu beyin küreniz içine alabilir ve metni tüm boyutlarıyla görebilirsiniz. Okuma böyle bir süreçten geçerse işlevsel olur.

Bulunduğunuz noktadan, bir evin tüm noktalarını görebilir misiniz? Bakış açınızı değiştirmeden bunu yapmanız mümkün mü? Siz evi bulunduğunuz açıdan görüyorsunuz. Konumunuzu çeşitli şekillerde değiştirdiğinizde ise bu evin başka boyutlarını, farklı noktalarını göreceksiniz. 

Ev, biraz önceki yarım çembere ve kaleye göre birçok bakış açısı olan ve olası sonuçları daha fazla bir yapı. Şimdi eve köşenin nokta olarak görüldüğü açıdan bakalım. Tepeden, yanlardan daha birçok yönlerden bakalım.    

 Şimdi de evi hayalimizdeki bir kürenin içine alalım ve bu kürenin üzerindeki her bir noktadan eve bakmaya çalışalım. Evi her yönden, tüm cepheleriyle görmüş oluyoruz: tepeden bacasını, yanlardan kapı-pencerelerini, başka bir noktadan köşe teşkil eden yerleri vb. Bakış açıları kürenin üzerindeki noktalar kadar sonsuz çoğaldı.

Biz de elimizde hangi materyal olursa olsun bir birey, bir sorun, bir iş, bir metin olabilir bu; onu zihin küremizin içine alıp, kürenin üzerindeki sonsuz sayıdaki noktalar kadar çok bakış açısı seçeneği ile değerlendirebiliriz. Böylesi bir tutum “sana göre dış bükey, bana göre iç bükey” demekten daha gerçekçi olmaz mı? Ne dersiniz?  

NOT: Bu metin “Öğrenmenin Şifresi” kitabımdan alıntıdır.

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 10
: 612
Kayıt tarihi
: 05.02.13
 
 

Türkçe ve Türk Dili Edebiyatı öğretmeni olarak 30 yıl fiilen çalıştım. Türkçe derslerini, "anadil..