Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '12

 
Kategori
Yılbaşı
 

Yaşamın sırrı "Denge"

Her yeni yıl gelişinde birbirimize mutluluk, sağlık ve başarı gibi güzel dileklerde bulunuruz. Geçmişte olmasını istediğimiz ama olmayan herşeyin gerçekleşmesini umar, planlar yapar ve yeni kararlar alırız. Eski bir tâbir ile "takvimden son yaprağı kopartıp" yeni yıla çoğu zaman umutlarla gireriz. Yapraklı takvim kaldı mı sahi?

Yeni yılda da insana dair her hissi yine yeniden yaşarız; gün gelir güler, gün gelir ağlarız. Kimi yıl öncekilere göre daha sorunlu, sıkıntılı geçerken; kimi yılı en şanslı, en mutlu yılımız ilan ederiz. Bir dönem hep kalabalıklar arasındayken, gün gelir yapayalnız oluruz. Bir anlamda, yaşam bizi hiçbir insanlık halinden mahrum bırakmaz diyebiliriz. Kanımca yaşamı anlamlı kılan unsurlardan birisi de farklı duyguları tatmanın sağladığı bu çeşitliliktir. Bu durum aynı zamanda farkındalığımızı artıran şey değil midir?  Hastalanınca sağlıklı olmanın kıymetini hatırlar, üzgün ve huzursuz olduğumuz dönemlerde eski keyifli günlerimizin özlemini çekeriz. Aşık Daimi ne demiş türküsünde?

"Bu da gelir bu da geçer ağlama." Gerçekten biliriz ki, ya da bilmeliyiz ki hiçbir durum devamlı değildir, herbiri gelir sırasını savar ve gider.  Yaşam tüm insani duyguları belli ölçüde tatmamıza fırsat verir.

İnsan ömrünün böyle zamansal ve durumsal döngülerden oluşması, birbiri ardına gelen süreçlerin inişli çıkışlı olması tesadüfi değil. Bu durum, "denge" kavramının bireysel hayatlarımıza yansıması olarak düşünülebilir. Hayatımızdaki ruhani iniş çıkışlar da bu dengenin sağlanmasına hizmet ediyor diyebiliriz. Bir terazi düşünün ki, bir kefesi hep diğerinden ağır geliyor, bu durumda denge olduğunu söyleyebilir miyiz? Her zaman koşulsuz mutlu ve doygun olsak, ya da tam tersi hep talihsizlik ve sıkıntılarla mücadele etsek ne hissederiz?

Tüm evren denge üzerindeyken, insanoğlunun kendi sınırlı yaşamında dengeden mahrum bırakılmış olmasına inanamam. Herşeyden evvel evrenin yaratılışı ve sürekliliği denge üzerine kurulmuştur. Dünya'nın yaşamaya elverişli bir yer olarak varolması için gerekli unsurların müthiş bir oran ve zamanlama ile biraraya geldiğini biliyoruz. Evrene dair bu hassas denge ve ince ayar bilim insanlarınca kanıtlarıyla ortaya konulmuş ve onu  "Fine -Tuned Universe"  olarak adlandırılmışlardır. Yine Dünya'nın güneş sistemindeki konumu da ince bir denge üzerindedir. Güneşten yararlanabileceğimiz fakat zarar görmeyeceğimiz bir uzaklıkta olmamız, yerkürenin kendi etrafında dönmesi, dönüş hızı, manyetiği, ayın ve diğer gezegenlerin belli mesafelerde konumlanmış olması gibi her bir unsur ve fonksiyon bu dengenin kanıtı değil mi?

Başka bir örnek ise dünyadaki ekolojik dengedir. Canlılar arasındaki beslenme alışkanlıkları, türlerin birbirlerine üreme döngüsünü tamamlamak için süre tanımaları ekolojik dengenin sağlanması yani doğadaki yaşamsallığın sürdürülmesi örneklerinden sadece bazılarıdır.

Bir başka hayret verici denge ise insan bedenininde gizlidir. Organlarımızın birbiri ile uyum içinde çalışması; dolaşım, sindirim, üreme ve benzeri gibi sistemlerin tıpkı saat ayarı gibi fevkalâde hassas çalışması önemlidir. Bu dengenin bir nebze sarsılması bizi rahatsız eder. Düşünün ki, bir iki derece çıkan ateşimiz, ya da oynayan tansiyonumuz ne kadar kötü hissettirir. Az ve tek yönlü beslenirsek yeterli gıdayı alamayız, çok yesek türlü hastalıklara davet çıkartırız. Bir diğer mükemmel organımız olan beyin kendi içinde iki ana yarım küreye ayrılarak nasıl bir denge kurmuş! Sağ yarım küre vücudun sol bölümündeki duyusal organları ve vücut hareketlerini kontrol ederken, sol yarım küre sağ bölümünü kontrol eder. Bu iki lob bizi farklı yeteneklerle donatmıştır. Sağ beyin yaratıcı zekamızı desteklerken, sol beyin analitik ve mantıksal olmamızı sağlayarak bizi tamamlıyor. Sadece birine sahip olmuş olsak nasıl bir insan olurduk?

Fiziksel ve biyolojik dengenin yanısıra davranışsal anlamda da belli bir denge üzerine yaratıldığımıza söyleyebiliriz. Davranışlarımızda da denge olmalı; sosyalleşmeye zaman ayırmalı ama aynı zamanda kendi kendimize kalıp derin düşünmeye de fırsatımız olmalı. İlişkilerimizde denge olmalı; ne çok samimi ve seviyesiz ne de çok uzak olmalıyız birbirimize. "İnsanları bıktırmamalı" derdi büyükannem, "herşey kararında güzel" derdi. Hayata dair ne isabetli bir öğüt veriyormuş meğerse.

Tüm bunların dışında, bize sır gibi gelen, anlam veremediğimiz, mucize sanki dediğimiz sürprizler ve tatsız hayal kırıklıkları belki de dengelerin sağlanması adına vuku buluyordur hayatımızda. Yaşamın bu denli denge üzerinde yaratıldığını ve bu dengeyi korumak üzere tasarlandığını bilmek, her yeni günden, her yeni yıldan umutlu olmamız için bir nedendir.  Önümüzdeki yeni yılda yaşayacağımız her türlü duyguyu bizi dengeleyen ağırlıklar olarak kucaklamak ve yaşamı bir bütün olarak görmek yola devam edebilmek için iyi bir bakış açısı olacaktır.

  

 
Toplam blog
: 83
: 998
Kayıt tarihi
: 05.01.09
 
 

 "İnsan olmak başka bir şeydir. Ne dil, ne din, ne de milliyet ayırır. Ne seni, ne de beni kayırı..