Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yaşananlara Farklı Bir Bakış

Yaşananlara Farklı Bir Bakış
 

Günlerdir herkes içindeki acıyı ve öfkeyi dışa vurmak için, yaşanan bu dehşeti kınamak, yenileri olmasın diye dikkat çekebilmek umuduyla paylaşımlarda bulunuyor.  Şehit haberlerinin acısıyla tutuşurken, bu sefer bambaşka bir ateş düşüyor yüreğimize, beynimize. Aklımız, mantığımız almıyor, bunu yapan nasıl bir mahlukattır diye soruyoruz. Daha çocuk o diyoruz. Gülmeli, oynamalı, o mis gibi teni annesinin şevkatiyle sarılmalı sadece. 

 

Anneyim ben de. Yüreğime dokunuyor, içimi delip geçiyor o çocuğun yaşadıkları. Sadece o mu? Ben bu satırları yazarken, siz bu satırları okurken kim bilir kaç çocuk daha ses çıkaramıyor, küçücük bedenleri yetmiyor karşı koymaya. En kötüsü de belki bu duruma alıştırılıyor, normal olduğunu sanıyor. Nereye gidiyoruz peki biz böyle? Teknoloji, bilim, sanat ve daha birçok şey gelişirken insanlık nereye doğru gidiyor? İnsanlık neye dönüşüyor diye sormadan edemiyorum kendime. 7 milyar nüfusa sahip bir dünyada nasıl oluyor da bir adam bir takım isteklerini kendi öz çocuğuyla gerçekleştirme ihtiyacı içine giriyor? Bir diğeri hasta karısına ya da komşusunun çocuğuna tecavüz ediyor. Okuldan dönerken dolmuşta gördükleri kıza saldırabiliyorlar. Bu nasıl bir kokuşmuşluktur. 

 

Çocukken okul yolunda köpeklerden korkardık biz. Şimdi insanlardan korkar olduk. Aslında kötülükler her zaman vardı ama bu kadar çok değildi belki. Ya da gelişen teknolojiyle birlikte hayatımıza giren sosyal medya birinin çığlığını daha kolay duyurur oldu bize.

 

Başkalarının acılarından bu kadar kolay haberdar olmak içimizi acıtsa da, diğerlerinin yaralarına merhem olabilme şansına da sahibiz aslında. Kurtarılan bir denizyıldızı belki kalabalıklar içinde bir tanedir ama; ondaki karşılığı ölçülemez büyüklüktedir. 

 

Peki, bizler ne istiyoruz?

 

Hiçbir çocuğun, aslında hiçbir canlının yaşam alanına müdahale edilmediği, doğanın katledilmediği, barışın, huzurun, adaletin yaşam bulduğu, sevginin çoğaldığı bir dünyada yaşamak sanırım çoğumuzun hayali. Kendimiz için olmasa bile bizden sonraki nesillere, çocuklarımıza böyle bir dünya bırakmak güzel olmaz mıydı? Onlara bırakabileceğimiz en güzel miras bu değil mi aslında? 

 

Bunları hayal etmek çok güzel olsa da zihnimiz susmaz. “Nasıl?” diye sorar. Sonra da “Çok zor” der. “Neresinden tutulur bunca dünya meselesinin, ben ne yapabilirim ki şu halimle, etim ne butum ne?” der, kendimize bir bahane bulur, “Dünya zaten bozulmuş, bir ben nasıl mücadele edebilirim bunca kötülükle?” der geri çekiliriz. 

 

Bu son yaşanan olaylarda olduğu gibi çoğunlukla yaşanan durumun bizdeki yansıması duygu boyutunun ötesine geçemez. 

 

Üzülürüz, acırız ya da ağlarız. Çaresizlik, öfke ya da benzer duygular içinde olaya tepkimizi duyurabilmek için belki sosyal medyada birkaç paylaşımda bulunuruz, ama bir süre sonra kendi hayatlarımızın uğraşları içinde olayın duygu boyutundan da uzaklaşır, unuturuz. 

 

Elbette bireysel ya da kurumsal olarak sosyal sorumluluk projeleriyle yapılan, kimi zaman  içinde bizlerin de aktif rol aldığı güzel işler var. Sivil toplum kuruluşları bu ve benzeri durumlarda bazı şeyleri değiştirmek ya da iyileştirmek için uğraş veriyorlar. Bu emeklere saygımız sonsuz. 

 

Benim dikkat çekmek istediğim husus ise şu: “Bireysel olarak, insanlık vazifemizi ne kadar gerçekleştirebiliyoruz? İnsan olmak ne demek? Az evvel değindiğim gibi, olaya işin nasıl kısmıyla başlayınca, korkup kaçıyoruz. Çözüm bulmakta zorlanıyoruz. Öncelikle odaklanmamız gereken soru şu olmalı. “Ben kimim?” Kim olduğumuza odaklandığımızda yavaş yavaş etki alanlarımızı tanımlamaya başladığımızı göreceğiz. Çoğu meseleyi çözmedeki başarısızlığımızın nedeni durumun etki alanımızın dışında kalmasından değil mi? Etki alanımızı genişletmeden çoğu meseleye masumane duygularla ilgi duymamız bizi daha da mutsuz ya da başarısız hissettirmiyor mu?

 

Birey olarak öncelikli hedefimiz kendimizi bilmek olmalı. Kendini bilen, tanıyan kişi nelere sahip olduğunu, neleri gerçekleştirebileceğini, sınırlarının neler olduğunu, nelerin onun için değerli olduğunu bilir. Bunların farkındalığına sahip kişi için ne istediğini bulmak artık kolaydır. Kendini bilen kişi diğerlerine sunacağı hediyenin de ne olduğunu bilir. Bu ve benzeri yaşanan toplumsal durumlarda başkalarına nasıl merhem olabileceğinin farkındadır. Etki alanında ne gibi iç ve dış kaynaklara sahip olduğunu bilir. Onları bilinçli bir şekilde kullanma ehliyetine sahiptir. 

 

İşte biz çocuklarımıza daha yaşanası bir dünya bırakabilmek için etki alanlarımızı genişletmeye çabalamalıyız. Bunun için de okuyup araştırmalı, sorgulamalı, sürekli kendimizi geliştirmeli, alan elden veren ele geçebilmek için kendi gücümüzün farkındalığına erebilmeliyiz. Böylelikle burnumuzu soktuğumuz yerde bir değişiklik yaratabilme gücüne haiz olabiliriz. Yoksa yaptığımız  şey sosyal medyada ilgili görünmenin ötesine geçemez.

 

Daha güzel ve aydınlık yarınlara…

 

Sevgiyle kalın.

 

 
Toplam blog
: 3
: 248
Kayıt tarihi
: 09.01.18
 
 

Profesyonel koç olarak Zihin Haritaları, Hızlı Okuma ve Hafıza Teknikleri eğitmenliği yanı sıra m..