Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '06

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Yaşanmış bir kalp krizinin hikayesi... (III.BÖLÜM)

Yaşanmış bir kalp krizinin hikayesi... (III.BÖLÜM)
 

Soğuma tüm vücudumu kaplamıştı. Ben ise tavanda bir noktaya odaklanmış çıkacağım yolculuğun hazırlık aşamalarını dikkatle izliyordum. Tam o anda istesem de gözlerimi tavandan başka bir yere çeviremediğimi ve bu soğuk kalıbın içinde hapis kaldığımı anladım.

Bir süre sonra Dr.Ignatof, dostum Maksimov ile birlikte geldi. Maksimov, bir bez parçası alıp alnımdaki terleri silerek başımı okşayan ve O’nun yokluğunda beni hiç yalnız bırakmayan Bulgar hemşirenin yerini aldı. Değişik bir ses tonu ile yeni talimatları veren ve kontrolü ele aldığı hissedilen adam ise Dr.Ignatof’tu. Saniyeler içerisinde diğerleri ile bir ekip olmayı başarmıştı. İlk işi başucuma gelip, göz kapaklarımı kaldırmak ve bir ışık yardımı ile göz bebeklerime bakmak oldu. Sonra memnuniyetsiz bir tavırla bir elini, yüzümün üzerinde sağa ve sola gezdirerek benden küçücük bir tepki bekledi. Ben ise O’na “buradayım, bu gözlerin arkasındayım, beni çıkar buradan” diyebilmek için çok, çok ama çok çabaladım, olmadı, olmadı, yine olmadı… Küçük bir çocuğun anahtar deliğinden odayı gözetlemesi gibi bende kendi gözlerimden odayı gözetliyordum.

En büyük korkum, üzerime beyaz bir bez örtülüp herkesin odadan çıkıp gitmesi ve beni bir buzdolabına terk etmesiydi. Beni tekerlekli araba ile götüren adamın yanındakine “bugün çok yoruldum. Hadi şunu bırakalım da gel gidip bir bira içelim” diyeceği anı yaşamak istemiyordum.

Odadaki hareketlilik her an daha da artıyordu. Bukadar insanın ne iş yaptığını anlayamıyordum. Odanın tavanını çok net görebilsem de yakın mesafeler anlaşılmayacak kadar bulanıktı, her geçen dakika da görüntü kalitesi düşüyordu. Sanırım sıra seslere gelmişti.

Dr.Ignatof başucuma geldi ve tekrar gözlerime baktı. Sonrasında iki eli ile yanaklarımı kavradı, üzerime eğildi, gözgöze geldik ve çok basit kelimelerle (Bulgarca) bana “beni duyuyormusun dedi”… Evet evet diye haykırmak istedim. Kendimi öyle çok zorlamışım ki, o anda kalp ritmimin değiştiğini, odadaki hemşirelerden birinin zıplayarak ve çığlık atarak parmak işareti ile cihazlardaki yeni verileri gösterdiğini daha sonra öğrendim…

Farkında olmadığım bir gelişme daha vardı. Dostum Maksimov, çantamda ilaçlarımı ararken sağlık ile ilgili belgelerimi arşivlediğim dosyayı bulmuş, Dr.Ignatof’a iletmişti. Doktor da hızlıca inceledikten sonra hastane raporlarının altında imsası olan Dr.Işık Hanım’ı fark etmişti. Maksimov ve Ignatof ikili çalışma sonucu cep telefonumdan kayıtları kontrol ederek İstanbul’daki doktorum Işık Hanım’ın cep telefonuna ulaşmıştı. İki doktor bilgi alışverişinde bulunmuş ve görüşme sona ermişti.

Dr.Ignatof tekrar başucuma geldi, iki eli ile yanaklarımı kavradı, üzerime eğildi, gözgöze geldik ve yine çok basit kelimelerle (Bulgarca) bana “Beni duyuyorsun, biliyorum. Ben seni getireceğim. İstediğim şudur: nefes al ve bana güven, güzel düşün”… Aslında söyledikleri bunlarla sınırlı değildi fakat kısıtlı Bulgarcam ile ancak bukadar anlayabilmiştim.

Kendimi tarifsiz bir hafiflik ve huzur içinde hissediyordum. Yerçekimi ve beden gibi unsurlar artık benim için bir şey ifade etmiyordu. Yenilgiyi kabul etmek üzereydim, belki de kabul etmiştim. Bıçak sırtı misali dünya ile ahiret arasında dengede duruyordum. Tek istediğim çok istediğim çocuklarımı son birkez kucaklamak, öpmek ve koklayabilmekti.

Dr.Ignatof’un konuşmasını davet kabul etmiştim ve bu davetin son şansım olduğunu biliyordum. Yaşamalıyım dedim kendi kendime, nefes almalıyım, nefes almalıyım, nefes almalıyım….

Bugün bile o günü, orada yaşayanlar hayretle anlatırlar... Tüm odayı derin bir sessizlik kaplamış, herkez bana bakıyor, odada duyulan tek ses ile cihazlardan çıkan sesler. Üç, beş, on saniye geçiyor, insanların yüzündeki umut dolu bakışlar yerlerini daha kötüleri değiştirmek üzereler ve benden derin, homurtulu ama istekli bir nefes yükseliyor…

Üçüncü bölümün sonu...

 
Toplam blog
: 30
: 4628
Kayıt tarihi
: 09.09.06
 
 

1968 yılı Ocak ayında Bursa'da doğdum. Çiftçi bir babanın iki erkek çocuğundan biriyim. Askerliğim..