Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '16

 
Kategori
Anılar
 

Yaşanmışlıklarım-10: Bilmeden, bir "Osmanlı ordusu" geleneğini yaşamışım...

Yaşanmışlıklarım-10: Bilmeden, bir "Osmanlı ordusu" geleneğini yaşamışım...
 

Ayçiçeği...Günebakan...Gündöndü...Bir isim de ben takayım: "Gündoğdu"...Hepimizden önce güne başladığı için...


BİR ARABA YOLCULUĞUNDA, 5 YAŞINDAKİ OĞLUMU ÜZMEK İSTEMEDİM...

Yıllar önce, küçük bir devlet memuru olarak, İstanbul'dan Gelibolu'ya tayinim çıkmıştı...Ev eşyalarımızı önceden bir kamyona yükleyerek göndermiştik...

Eretesi gün de, ben, eşim, ben ve 5 yaşındaki oğlumuz ile özel arabamızla yola çıkmıştık...Sıra ile, Silivri, Tekirdağ, Keşan ve Koru Dağları'nın, "bugünkü gibi olmayan" dar ve tehlikeli yollarını aşarak Gelibolu yoluna girdik...

Koru Dağları'ndan düzlüğe inince, yol boyunca, sağımız ve solumuzu kuşatan sapsarı Ayçiçek(günebakan, gündöndü...) tarlaları ile karşılaştık...Sapsarı ayçiçekleri küçük çocuğumuzun ilk kez gördüğü bir şeydi...

- "Onlardan istiyorum!" diye tutturdu...Her, anne ve babanın yapacağı gibi, arabamızı yola yakın bir tarlanın kıyısına çektik...Arabadan indik. Önce, sağa sola bakarak tarlanın sahibi ya da bir çalışanını aradık...Kimse yoktu. Tarlanın kenarına yakın ayçiçeklerinden  birini koparıp çocuğumuz verdik...Arabaya bindik. Ayçiçeğinin çekirdeklerine baktım henüz taze idi...Zaten çocuğumuz onların yenip yenmediğini de bilmiyordu...

Yola devam etmek için arabayı çalıştırdım. Tam hareket edecekken, durdum. Eşime döndüm, ve "Ya, biz bunu kopardık ama, benim içim rahat değil" dedim...Hem, henüz toplama zamanı gelmeyen bir bitkiyi kopardık; hem de para vermedik...

Eşimden bir mendil istedim: içine biraz bozuk para koydum, düğümledim ve mendili ayçiçeğini kopardığımız sapa bağladık...Sözüm ona içimizi rahatlattık...Gelibolu'ya doğru yolumuza devam ettik...

Doğru mu yaptık; yanlış mı?

Ben bilemiyorum; siz de biraz düşünün, ben de devam edeyim...

*

Sonradan öğrendim ki, benim bu yaptığım Osmanlı ordusundaki askerlerin, uzun sefer yolculuklarında uyguladığı bir gelenekmiş...Haftalarca, süren sefer yolculuklarında, Osmanlı askerleri geçtikleri yerlerde yol üstünde olan bağ, bahçe ve tarlalardan kopardıkları, meyve(kavun, karpuz) ve sebzelerin(domates, salatalık, mısır) paralarını görünür yere bırakırlarmış...

Ordumuzun ve askerimizin bu geleneği, Balkan Savaşları'nda, Çanakkale Muharebesi'nde  ve Kurtuluş Savaşı'nda da devam etmiştir.

Tarihimiz, bu konudaki "menkıbelerle"(x) doludur...Bunlardan biri de, belki çoğumuzun bildiği Kanuni Sultan Süleyman'a ait olanıdır...Kısaca özetleyeyim :

*

Osmanlı askeri, bir bağdan yediği üzümün parasını vermesine rağmen...(!?)

Kanuni Sultan Süleyman, ordusu ile çıktığı bir sefer sırasında; ordu, bir üzüm bağı yanından geçerken, askerlerden biri bağdan bir salkım üzüm koparır ve karşılığında da, bir miktar parayı, bağ sahibin görebileceği  bir yere bırakır.

Bağ sahibi az sonra bağını gezerken asmaya asılı bir bez parçası görür ve açar. İçinde para görür. Bağ sahibi Hıristiyan bir Osmanlı'dır...Duygulanır ve atına atlayarak Osmanlı ordusuna yetişir ve Padişahla görüşmek ister...

Kanuni, köylüye sormuş; "ne oldu, yoksa askerlerimiz size bir zarar mı verdi?" diye sorar...Bağ sahibi, olayı anlatır ve "ben memnuniyetimi belirtmek için geldim" der ve ilave eder; "Sizin böyle ahlaklı askerleriniz varken sırtınız yere gelmez"...

Kanuni, olayla ilgili askeri çağırtır ve sorar; "Neden bağ sahibinden izin almadan üzüm kopardın?" diyerek askeri azarlar ve ilave eder, "mal sahibinden habersiz malını almanın caiz olmadığını bilmiyor musun?" der ve askerin ordudan uzaklaştırılması emrini verir.

Bağ sahibi, hiç de düşünmediği bu durum karşısında hem şaşırır hem de üzülür...Padişah'a, "neden böyle yaptınız; ben, onu mükafatlandırırsınız sandım; siz cezalandırdınız" der.

Kanuni, şöyle bir açıklama yapar, Hıristiyan bağ sahibine :

- "Kursağında haram lokma bulunan bir askerin bulunduğu orduya zafer müyesser olmaz. Eğer o asker, kopardığı üzüm salkımının parasını bırakmasaydı kellesi giderdi".

Kıssadan hisse...Yukarıda aktardığım anımın sonuna, bu yüzden yazdım; "doğru mu yaptık, yanlış mı? diye...Anlaşılan, "eksik bir doğru" yapmışız...

O dönemde yaşasaydım; herhalde işimden olurdum...

 

cdenizkent

 

---------------------------- :

(x) Menkıbe: Din büyüklerinin veya tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışları ile ilgili hikaye.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..