Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '15

 
Kategori
Edebiyat
 

Yaşar Kemal İnce Memed'dir;İnce Memed ölmez.

Yaşar Kemal İnce Memed'dir;İnce Memed ölmez.
 

arage.com İnce Memed (1)


Yaşar Kemal,Çukurova’dır. Yaşar Kemal, Anadolu’dur, Yaşar Kemal, Türkiye’dir. Yaşar Kemal, dünyadır. Onun romanlarında, öykülerinde; Anadolu, tüm özelliği, özgünlüğüyle gözler önüne serilir. Romanlarındaki betimlemelerle doğa; taşıyla, toprağıyla, otuyla tortuyla, ağacıyla, çiçeğiyle, bu çiçeklere konan arısıyla, böceğiyle devingen ve canlıdır.

Hidayet Türkoğlu: Yaşar Kemal öldü diyorlar, İnce Memedim ölür mü?

Bundan iki üç yıl önceydi. Yaşar Kemal, Kuşadası’nda, bir kafenin önünde oturmuş kahvesini yudumluyordu. Yanına yaklaştım; sağlığını sordum. Gülümseyerek iyi olduğunu söyledi. İyiydi. Size, yıllardır belleğime takılan İnce Memed romanınızla ilgili bir şey sormak istiyorum, dedim. Sorunuz, dedi. İnce Memed’in ilk baskısının arka kapağında şöyle iki dize vardı:

Duvarın dibinde resmim aldılar.                                                                                      

Ak kâğıt üstünde tanıyın beni.

“Duvarın dibinde resmi alınan, ak kâğıt üstünde tanıyacağımız”kimdi, diye sordum. Bendim, dedi. Evet, Yaşar Kemal, İnce Memed ’dir. Dünya, Yaşar Kemal’i İnce Memed ile tanıdı, sevdi.

İnce Memed yaklaşık 40 dile çevrilerek yayımlanmıştır.

İnce Memed kitaplarının yurtdışındaki baskısı 140’tan fazladır.

Romanın fikir kaynağı yazarın eşkıya olan ve vurulan amcasının oğludur. Eserde yer alan “Çakırdikeni” hikâyesi, aslında bir bakıma eşkıyalığın felsefesinin yapılmasıdır. (Habertürk.com)

Yaşar Kemal’in başyapıtı İnce Memed ’in ilk baskısı,1955’te yayınlanmıştı. O yıllarda ilk öğretmen okulu öğrencisiydim. İnce Memed, dilden dile dolaşıyordu. O yıllarda arada bir babamın gönderdiği 10 TL ‘nın bir bölümüyle İnce Memed’i aldım. Okumaya başladım. Kitabın girişindeki betimleme çok akıcı, canlı, büyüleyiciydi. Yazar, bu betimlemede beş duysunun ötesinde benliğinin derinliklerinde oluşan duyularını da çalıştırarak Torosları, Çukurova’yı canlandırmıştır.

Yaşar Kemal İnce Memed 1’de, olayların geçtiği Torosların, Çukurova’nın yapısını betimsel özellikleriyle taşır okuyucuya. Gözlerinizin önünde taşıyla, toprağıyla, çalısıyla, kamışıyla, böğürtleniyle, yaban asmalarıyla Toroslar, Çukurova canlanır, yaşam bulur…

“Toros Dağları’nın etekleri ta Akdeniz’den başlar. Kıyıları döven ak köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir. Akdeniz’in üstünde daima, top top ak bulutlar salınır. Kıyılar dümdüz, cilalanmış gibi düz killi topraklardır. Killi toprak et gibidir. Bu kıyılar saatlerce içe kadar deniz kokar, tuz kokar. Tuz keskindir. Düz, killi, sürülmüş topraklardan sonra Çukurova’nın bükleri başlar. Örülmüşçesine sık çalılar, kamışlar, böğürtlenler, yaban asmaları, sazlarla kaplı, koyu yeşil, ucu bucağı belirsiz alanlardır bunlar. Karanlık bir ormandan daha yabani, daha karanlık!

Sözcük örgüsünü, bölgesel ya da yerel sözcükler oluşturur. İçkonuşma, düşle gerçeği iç içe verme, somutlaştırma ve simgeleştirme; Yaşar Kemal’in anlatım çeşitliliğini ortaya çıkarmaktadır.

Ak, külrengi, boz, sarı renkler; yarpuz, reçine, püren, orman, toprak, deniz, kuru ot, nergis, saz ve bataklık… Kokuları ağır basmaktadır.

Sıralamalar, sayıp dökmeler; anlatımına şiirsellik ve müziksellik katar.

Halk ozanlarının ve destancıların söylemi, Yaşar Kemal’in şiirsel söylemine renk katar.

Öykülerindeki, romanlarındaki dilini, doğadan devşirdiği öğeler oluşturur. O,salt yaylaların değil; ovaların, dağların, koyakların, düzlüklerin, büklerin, bataklıkların, sazlıkların sesidir.

Ezberinde, yüreğindedir doğa. Hayvanlar, bitkiler, renkler, kokular… Tüm canlı ve cansız varlıklar,Yaşar Kemal’in dil evrenindedir. O,doğayı, kurdu kuşu, börtü böceği, bitkisi çiçeği, hayvanı insanıyla dil evreninde sergiler.

Yaşar Kemal’in neyi nasıl anlattığı, anlatılana göre değiştiği görülmektedir. Olgu ve eylemde: Düz anlatım, mitik anlatım. ironik anlatım. Doğada: Şiirsel anlatım, alegorik anlatım.Kişiler: Düz anlatım, alegorik anlatım, mitik anlatım.İnsan psikolojisi: Şiirsel anlatım, mitik anlatım, alegorik anlatım, ironik anlatım Özellikle olguyu işlerken, fantezi dile getirirken de şiirsel anlatıma başvurur. Psikolojiyi, miti şiirsellikle iç içe verir. (Alpay Kabacalı,Yaşar Kemal Günleri, 21-22 Mayıs 1993)

Döne döne, döne döne. Hele Yemene Yemene diye diye. Döne döne kollarını açmış, semah döner gibi. Büyülü, acılı. Yitirmiş, hiç gelmeyecek, acımalı, çığlığa kesmiş, öfkeden delirmiş. Pişmanlık olmuş. Sarı sıcağın altında, kış yaz dememiş. Soğuk saban demirinin toprağın demirinde giden ışıltı olmuş. Kavrulmuş, uzun beli bükülmüş. Uzun yüzlü, avurdu avurduna geçmiş. İnce bacaklı bükülerek, kocaman tabanları alışkın, toprağın üstünde sürünerek aşınmış, nasırı kabarıp aşınmış. Bir kartal gibi, uçmayı unutmuş. Kanadının biri düşük. Ya da üşümüş, tüyleri ıslanmış, boynunu içeri çekmiş bir kuş. Döne döne. Bükülen dizlerle, durup soluklanarak, döne döne. Kabarmış, kaynamış bataklığa doğru…(Demirciler Çarşısı Cinayeti’nden)

 “Ben, Torosların gizemini de  Yaşar Kemal’de fark ettim”derJülide Gülizar ve devam eder:

Amma ille Çukurova,ille de Çukurova… En çok orayı yazdı Yaşar Kemal, en çok orayı sevdi.Yaşar Kemal’i, Çukurovasız, Çukurova’yı Yaşar Kemal’siz düşünmek mümkün değil. Çukurova’nın feodal yapısını, bu yapının yarattığı ve sürdürdüğü çarpıklıkları ve acıları, halkın dört elle sarıldığı değerleri ve inaçları… İşçisini, köylüsü, kentlisiyle doğasını, bütün güzelliğiyle gözler önüne serer Yaşar Kemal.(Yaşar Kemal Günleri,21-22 Mayıs 1993)

Doğa betimlemeleri İnce Memem 3’te de geniş olarak ele alınır. Baharın gelişinden bahsedilir. Çukurova enine boyuna yansıtılır.

“Çukurova’ya bahar birdenbire indiği yıllar, dağlara da birdenbire yağmurlarla, sellerle, fırtınalarla gelir. Çayları taşıran, kuru dereleri, koyakları dolduran seller, inanılmaz bir hızla yamaçlardaki, koyaklardaki küçücük düzlükleri toprağı sökerek aşağılara, ovaya, Akdeniz’e alır götürür. Ve dağ insanları bu erken gelen bahardan sonra, birdenbire bin bir rengiyle fışkıran çiçeklerin, kokuların, yunmuş arınmış yıldızların, nennilenmiş dağların esrikliğinde kalırlar, ne yapacaklarını, ne edeceklerini bilemezler.”3

İnce Memed’2de doğa özelliklerinin betimlenmesiyle başlar. Romanlarında sık sık geçen Anavarza Kalesinin görünümünü ise yazar şöyle bir benzetmeyle işler: 

Anavarza kalesinin kayalıkları kuzeyden güneye uzanmış bir gemiye benzer. Üstündeki eskimiş, dökülmüş örenleri, yıkıntılarıyla. Anavarza gemisi her zaman durgun bir denizde hiç sallanmadan ağır ağır ilerler.”2

İnce Memed’in 4’üncü cildinde Müslüm ve İnce Memed gece yarısı yapacakları bir yolculuk esnasında aralarında geçen konuşmada; Müslüm gece yola çıkmanın sakıncalarından bahsederken yılanları bir tehlike olarak gösterir. İnce Memed’in tepkisini yazar eşsiz bir benzetmeyle aktarır: 

O senin dediğin narlar çiçek açtığında olur. Narlar çiçek açtığında Çukurova'nın kara yılanları da narçiçeği gibi kızarır, sevişirler, narlar daha çiçek açmadı.”9

Yaşar Kemal; İnce Memed’e, Abdi Ağa’ya, Hatçe’ye, Süleyman’a, Kara Ahmet’e, Mustafa’ya kimliklerini verir. Onlarla birlikte Toroslar’dan Akdeniz’e uzanan Dikenlidüzü’ ndeki beş köyden birisi Değirmenoluk ’tadır. Bu köyün insanları köylerinden dışarıya çıkmazlar. Onun için buraların kendine özgü yasa ve töreleri vardır. Bu kanun ve töreleri Abdi Ağa koyar ve uygular. Dışarıdan kimse gelmez ve karışmaz. Bu baskıya İnce Memed direnir.

Ülkemizde ve dünyada İnce Memed yaşadığı sürece Yaşar Kemal ölmez.

Hüseyin Başdoğan,2.03.2015 Ankara

 

 

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..