Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '08

 
Kategori
Doğum Hikayeleri
 

Yaşasın dokuzuncu ayım da bitti

Yaşasın dokuzuncu ayım da bitti
 

Geçenlerde ablamı çok güldürdüm. Zavallım benim; psikolojim ve ne vaziyette olduğumla öylesine ilgili ki. Bir an boş bulunup özetleyivermişim kendimi: “Abla içimde bir yaratık var!” İkimiz de kahkahalarla gülmeye başladık. Tam bir şebek oluyorsun son ay. Galiba iş ciddiye bindikçe heyecan da artıyor mudur, nedir?

Hamileliğimin son ayı da bitti Allah’a şükür ve bebeğim artık ufak hareketlerle değil büyük vurgularla benliğini selamlıyor karnımın içinden. Dolayısıyla hareket etmeye başladığında göbeğime bakıyoruz ve bir kütlenin oradan oraya harekete geçmiş olduğunu görüyoruz. Karnımın bir yanı şişiyor, öteki tarafı yamuluyor. Bu durumun en hoş tarafı, oğlumun hareketlerini her gördüğünde dehşete kapılan eşimin de artık hamile olduğumuzun tam olarak farkına varması. Bu aya kadar kendisi büyük bir başarıyla hislerini doğru düzgün belli etmemekte direnmişti sağ olsun. J

“Hamile olduğumuzun” diyorum çünkü artık birçok hareketi ancak onun eşliğinde yapabiliyorum. Otururken sorun yok ama kalkması zor oluyor. Benim iki kolum da eşime doğru otomatikman uzanıyor. Emir büyük yerden ya, garibim hemen yetişip bana yardım ediyor. Yanlışlıkla uflarsa filan başı epey bir ağrıyor ya artık öğrendi, hiç ikiletmiyor. Kendisine cin cin bakan bir çift yeşil gözün de etkisini yabana atmayalım şimdi. Canım benim. Ne yapsın, babası da oğlumuzu taşımama yardım ediyor işte. Hele yatakta sağdan sola dönmek bazen tam bir işkenceye dönüşebiliyor. Karın artık resmen kocaman ve zorlanmaya hiç gelmiyor. “Hayatım sırtımdan iter misin?” Şu kendini doğuma hazırlayan bel altı kemikleri de insanı canından bezdiriyor doğrusu. Ama ben onun da yolunu buldum. Resmen huyuna gidiyorum kemiklerin. En ufak bir ters harekette hatırlatıyorlar zati dünyanın kaç bucak olduğunu. “Hayatım biraz masaj yapsan ölür müsün?” Bir de hep söylenirdi son aylarda ayakkabıları giyerken ne kadar zavallı olunduğunu. Ama ben ayakkabılarımı büyük zafer nidalarıyla hâlâ kendim bağlıyorum da, oturduğum sandalyeden eğilerek onları yerden almak zor. Dolayısıyla ayakkabı giymek de artık çoğul bir hareket. Hayat bizim için bu aralar hakikaten müşterek.

Sevgili oğlum da hiç boş durmuyor ve aksiyona kendince katıldı. Son ayına girdiğinde sanırım olayın ciddiyetine vardı ve mevcut keyfinden vazgeçmemek babında kendini sağlama almak adına ters dönerek kafasını kalbime dayadı. Bu hiç de beklenmedik bir gelişme doktorum ve benim için. Şimdilik fazla takılmıyorum bu mevzuya ama ilk öğrendiğimde sevgili bebeğime baya bir kırılmış olduğumu itiraf etmeliyim. Bu durum düzelmez, oğlum aşağıya dönmez ise doğum mutlak sezaryen olacak Sezaryen doğumu normal doğuma tercih eder miyim etmez miyim bilemiyorum. Doktorum fikrimi sorduğunda “Valla bilmiyorum şekerim. Sen ne dersen o olacak. İstersen amuda kalk doğur de, ben sözünü dinleyeceğim.” demiştim. Etrafta ne çok yorum yapan var. Yine de ben bu konuda hiçbir şekilde ahkâm kesmek istemiyorum. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.

Can’ın mobilyaları üç dört hafta önce geldi. Odasını havalandırma işlemi bu aralar bitmiş gibi görünüyor. Artık bu hafta yavaş yavaş odasını yerleştireceğim. Babamızla birlikte doğum-hastane için hem bebeğe hem de bana bir valiz hazırlıyoruz. Eksiklerimizi neredeyse tamamladık. ( Arzu edenlere internet ve tecrübeli arkadaşlar yardımıyla hazırladığım hastane ihtiyaç listesini gönderebilirim.) Ne kadar doğru bir hareket bilemiyoruz ama planımız valizleri arabada tutmak. Bakalım randevulu bir doğum mu yoksa “Gene maymuna döndük - Final Bölüm” ayarında bir doğum hatıramız mı olacak.

Henüz sancı vb. bir belirti bende yok. Hastaneyi doktorumun kendisini en rahat ve en iyi hissettiği hastane olarak seçtik. Ne de olsa işi yapacak olan o. Bana göre, asıl önemli olan otelcilik hizmetlerinden ziyade doğumda oluşabilecek herhangi bir kötü sürprize karşı hastanenin tam teşekküllü olması. Aletti, techizattı, doğum ekibiydi vs. bunların hepsi doktorumun işini ne kadar büyük başarıyla tamamlayacağını etkileyen unsurlar. O kendini rahat hissetsin de, gerisi o kadar mühim değil. Sanırım ona güvendiğim nispette son derece rahatım. Çünkü her ne olursa olsun bana iyi bakacağını ve güvenli ellerde olacağımı biliyorum.

Doktora da arktık haftada bir gitmeye başlıyoruz. Bu düşünce bile içimi rahatlatıyor. Tekme saymak ve vücudumda ne olup bittiğini anlamaya çalışmak gerçekten ayrı bir stres kaynağı. Hamileliğin her döneminde, hamilelikle ilgili her konuda olduğu gibi burada da “Aklında olsun ama kafana takma” mantığı geçerli. Şu anda kesin olarak tek bildiğim şey; zaman artık daha yavaş ilerliyor.

<ı>Not:Bu yazı “Bebeğimi Beklerken” yazımın devamı niteliğindedir. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=89273

 
Toplam blog
: 86
: 3134
Kayıt tarihi
: 09.10.06
 
 

Marmara İng. İşletme mezunuyum. Pazarlama bölümünde uzmanlaştım. Reklamcı olmak istiyordum. Olmad..