Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Yaşasın Her Günüm Pazar

Yaşasın Her Günüm Pazar
 

makinemden anılar


Pazar yani tatil ohhh ne güzel. Keyifle dilediğini yap, dilemediğini yapma canım kim karışır sana.

Çalışma hayatım yirmi yılın sonunda emeklilik maaşıyla son bulmuştu bir veda yemeğiyle sekiz yıl önce. Ben yorulmamış olacağım ki emekliliği yakıştıramadım kendime, canım daha yaşım, başım kaç ki? Emeklilik de neymiş çalışma hayatıma devam ettim elbette.

Devlet babanın verdiği o kocaman maaşı reddetmedim tabi ki. Fazla para, göz çıkarır mı hiç…

Aynı iş yerinde dile kolay ondört yıldır çalışıyordum, çalışıyordum diyorum da, mayıs ayının başına kadar.

Mayıs ayı biliyorsunuz işçinin hakkını talep ettiği, bir sürü arbededenin sonunda her şey yoluna girmiş gibi ertesi gün yine işbaşı yaptığımız ay. İki yıldır işler kesat, şirkette, ayıp söylemesi mali işler müdürü ben. Yeni bir iş alınamamış, patronlar (beş altı kadarlar yani) burunlarından soluyorlar. Haklılar tabi kazanç yok ve ödeme çok. Kar Zarar durumu kötü görünüyor gibi ancak bundan önceki yıllarda ki kazançlar bankada repo yapılmış ne haber. Benden kaçar mı ya her şey elimin altında desem de patronlarım geçen senelere bakar mı hiç, bu yıl kötü işte ekonomik kriz söylemindeler işte.

Mayıs ayı bir sıcak bir sıcak anlatamam, ter topuktan aşağı yol almış vaziyette iş başı yapıyoruz her sabah. Yahu beş dakikanın ne önemi var azıcık geç kalsak suratlar birkaç karış daha sarkıyor.

Akşam geç çıktıklarımızı görmüyorlar ama.

Gün içinde işler kesat dedik ya sinek avlamaktansa Facebook da çilek yetiştirmek, İnek yetiştirmek, kelimatör de kelime haznemizi geliştirmek var. Birini atlatsak bir diğerine yakalanıyoruz tabi, suratlar yerde işinizi yapmıyorsunuz karışmam ha…

Of ya bana fenalık geldi vallahi. Yakayı ele verdiğim bir gün bana öyle pis bakışını yakaladım ki küçük patroncuğumu tıpkı leşe bakar gibiydi ya da böceğe bakar gibi.

Sıcak bir yandan, bakış karşısında ki ruh halim bir yandan kalk kızım büyük patrona git, İşten

Ayrılmak istediğini söyle dedi. İçim söyleyince durmadım tabi öğle yemeğinden sonra patronun

Ofisine seğirttim, arkadaşların yapma, dur demelerini duymadım bile.

Çaldım kapıyı tık tık da tık tık içerden tok bir ses gel diye çağırdı. Kendimi patronun karşısında deri koltukta (pek rahattır her zaman söylerim bu koltuğu severim) oturur buldum.

—Efendim ben ayrılmak istiyorum,

—Neden Meral Hanım? Bir yanlışımızı mı gördüm?

—Yok, canım ne yanlışı, ben artık şiirlerimle daha yakın ilgilenmek istiyorum.

Yahu adam ikilemedi, muhasebeye git hesabını çıkarsınlar demez mi? On dört yılın sonunda, biz çıkmanı istemiyoruz. Yıllarımız beraber geçti bizimle devam et demedi biliyor musunuz?

Nerden bileceksiniz yanımda değildiniz.

İşlemler bitti. Ondört yıldır bir birimize hak geçmiştir ve helalleştik, sarılıp öpüştük. Arkadaşlarımla birazcık ağlaştık her ayrılık gibi anlayacağınız. Canım işten ayrılıyorum İstanbul’dan değil ki!

Ve ikinci balayı pardon dilim sürçtü ikinci emeklilik hayatı başladı. Haziran ayında Allah’ım gökyüzü delindi Mayıs ayında ki kavuran hava Arap kızını camdan baktırdı ya helal olsun. Keyif çatıp gezeceğim, tozunu atacağım İstanbul’un, görülmedik müzeler var bir bir gezilecek, fotoğraf çekilecek. Dışarı adım atılmıyor.

Çalışma hayatında hafta içi yıllarca sabahın köründe kalktım. Bir tek Pazar sabahları da geç vakit kalkıp kahvaltı yapmaya alışmışım Pazar günü sohbetlerini hep özlerdim her gün yapalım, tabi araya da dedikodu sıkıştırıvermeyi(!)

Şimdi, her günümü Pazar gibi yaşıyorum. Oh sefam olsun. Sabahları saat on gibi kalkıp kahvaltı yapmak ne güzel ya anlatamam. Şöyle mükellef bir kahvaltı sofrası hem de balkonda, ince belli de tavşankanı çay, nar gibi kızarmış ekmek üzerine tereyağı sürülmüş, okunmayı bekleyen gazetem, radyodan gelen hafif bir melodi… Of evimiz deniz kenarında olsaydı ya, ballı, kaymaklı keyif olurdu değil mi?

06/07/2010

 
Toplam blog
: 74
: 832
Kayıt tarihi
: 26.12.06
 
 

Şiir yazmaya çalışan, müzik dinlemeyi seven, Fotoğraf çekmeyi seven, Doğayı ve içinde barındırdık..