Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

28 Mayıs '15

 
Kategori
Güncel
 

Yaşayan ülkenin eskisi olmaz...

Yaşayan ülkenin eskisi olmaz...
 

Bu ülke, kurulduğu 1923’ten bu güne kadar Türkiye Cumhuriyetidir ve bundan böylede Türkiye Cumhuriyetidir.


Herkesin bildiği gibi, herhangi bir şeye eski diyebilmemiz için mutlaka onun yerine yeni bir şey koymak gerekmektedir.

Mesela, yeni telefon alırsın, önceki eski olur ve onu kaldırıp bir yere koyar veya atarsın. Çünkü artık o yok hükmündedir.

Bu durum, yenilenen ve yerine bir şey konulan her şey için geçerlidir.

Son günlerde miting meydanlarında, propaganda çalışmalarında  “Eski Türkiye, Yeni Türkiye” tartışması kafaları karıştırmaktadır.

Dağıtılan gazetelerde, broşürlerde “Eski Türkiye’den” bahsedilmekte “Yeni Türkiye” ile kıyaslanmaktadır.

Bu “eski ve yeni” karşılaştırmasının kimseye bir fayda sağlayacağına inanmıyorum.

Çünkü bazılarının “Eski Türkiye dedikleri “Türkiye’miz”  kuruluş aşamasından, bu günkü gelişme aşamasına kadarki süreçte demokratik parlamenter sistem ile yürüten ve vatandaşlarının refahı için var olan ülkemizdir.

Şu anda, bu ülkemizin ne rejimi ne yönetim sistemi ne de anayasası değişmediğinden ve yeni bir adla yeni bir ülke kurulmadığı için, ülkemiz olan Türkiye’mizin eskimesi söz konusu değildir.

“Eski Türkiye”yerine şunu diyebiliriz;

 Şu geçmiş yıllarda üretimimiz şu kadardı, şimdi bu kadar olmuş. Geçmiş yıllarda Türkiye’nin büyümesi yıllık şu kadardı bu gün kadardır. Bu da apayrı bir tartışma konusudur. Nedeni ise geçmiş imkanlarla bu günkü imkanları, insan kaynaklarını kıyaslamak kesinlikle doğru değildir.

Örneğin, 2.Dünya savaşının başladığı 1939’dan 1945’e kadar geçen süreç tüm dünyanın kan ve gözyaşına mahkûm olduğu, ülke ekonomilerinin çöktüğü, açlık ve sefaletin tüm ülkelerde hüküm sürdüğü yıllardı.

O dönem, Genç Türkiye Cumhuriyeti daha önceki savaşların maddi ve manevi etkilerinden kurtulmaya çalışırken yeniden böyle bir dünya krizinde fiziki olarak rol almadı. Ama tüm dünyada hüküm süren savaş ekonomisine bağlı ekonomik krizler Türkiye Cumhuriyetini de doğal olarak etkilemiş bunun sonucunda da, ekmek, gaz, şeker gibi bazı temel ihtiyaçlar karneye bağlanarak vatandaşa verilmiştir. Nedeni ise; olası bir savaşın içine girildiğinde insanlarımızın, askerlerimizin açlıktan perişan olmaması içindi.

Günümüzde bunun propaganda aracı olarak kullanılması  “bu zihniyetin milleti 1945 yılında aç bıraktığı, ekmeği vatandaşa karne ile dağıttığı” söylenmesi ve bununla ilgili olarak o zaman ki belgeleri “ibret vesikası” olarak meydanlarda, medyada, sosyal medyada pazarlanması insan zekâsı ile dalga geçmekten başka bir şey değildir.

1945’li yılları 2015’le kıyaslamak ne vicdana sığar ne de mantığa.

Günümüzde bırakın 70 yıl öncesini, bir yıl öncesini bile kıyaslayamayız. Her gün, ABD’deki Silikon Vadisi denilen teknoloji üretim yerinde on binlerce icat ve tasarımlar yapılmakta önümüzde ki 50 yılın 100 yılın ürünleri tasarlanmakta ve peyderpey hayata geçirilmektedir.

Şimdi kalkıp “Ey 1945’te ki iktidar bakın ibret alın, biz şimdi kendi uydumuzu uzaya gönderiyoruz, siz ne yaptınız sadece uyudunuz” dersek buna kendimiz bile inanmayız. Çünkü o yılların teknolojisi ve gelişmişliği bu günle kıyaslanamazdı.

Durum böyle olunca ülkelerin gelişmişlik boyutunu ülkelerin eski ve yeni olarak tanımlanmasında her hangi bir rolünün olmadığını görüyoruz.

Bu ülke, kurulduğu 1923’ten bu güne kadar Türkiye Cumhuriyetidir ve bundan böyle de Türkiye Cumhuriyetidir.

Cumhuriyetimizin “eskisi, yenisi” olmaz. Nasıl ki dünya devletlerinde “eski ve yeni” tartışması yoksa bizde de olmaması lazım diye düşünmekteyim.

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

 

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..