Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşayın gitsin

Sanırım çok mükemmeliyetçiyim. Hep herşeyin en iyisi, en kusursuzu olsun istiyorum. Okulun en iyisi, işin en iyisi, eşin en iyisi... Yenilgilere hiç tahammülüm olmadı, kaybedişlere de. Hep benim istediklerim olsun istedim. Bir türlü öğrenemedim ikili ilişkileri, hep ben hükmetmeye çalıştım. Evet ilişkilerimin ardından eğilmedim ya da onursuzlaşmadım, kendimi küçük düşürmedim. Hatta ardıma bile bakmadan gittim, ihanete uğradığımda. Ama yine de istediğim gibi olmadı hiçbirşey. Hep olmak istediğim 'ben'i yaşamaya çalıştım, yaşayamadıkça, hatalarım oldukça çok hırpaladım kendimi. Hep hayalimdeki ben. Bir türlü akışına bırakamadım kendimi, yüreğimi. Oysa biraz rahat bıraksaydım belki şimdi çok daha farklı olurdu herşey, yapamadım...

Hep kurallar, mesafeler, güvensizlikler, kaygılar, korkular... Bir yaştan sonra insan seçici oluyor, herşeyin en iyisini istiyor, bir takım şeylere katlanması zor oluyor, rahata, özgürlüğe alışmış oluyor. Çocuk yapmak, tanımadığı bir insanla aynı evi paylaşmak, ona alışmak istemiyor, sorumluluk istemiyor. Hele bir de ekonomik özgürlüğünü elde etmişse çok daha zor biriyle evlenmesi ya da yaşaması.

Evet yalnızlık da zor bir tercih. Yalnız yaşlanmayı, yalnız bayramları, herkes ailesi ile evine çekildiğinde koca evde bir başına kalmak da kolay bir tercih değil. Çok cesur ve güçlü olması gerek insanın.

Hayat öğretiyor gerçi acıya dayanmayı, acıyı dindirmeyi. Eğer 30-40 yıl görmeye alıştığı bir insanın ölümüne katlanıyorsa insan, hele sevdiği, tutkuyla bağlandığı birinin ölümüne tüm acılar vız gelir.

Nasıl bir ruh ile yaratmış ki tanrı bizi, herşeyi çabuk kabulleniyoruz. En sevdiklerimizin, ''Onsuz yaşayamam'' dediklerimizin acısını bile ne kadar kolay kabulleniyoruz. Bir bakıyorsunuz mezarına bile uğramaz oluyoruz. Çok güçlü olduğumuzdan mı çabuk kabulleniyoruz, yoksa zaman mı en iyi ilacımız?

Nazım Hikmet in en sevdiğim şiirlerinden, 'Karıma Mektup'ta olduğu gibi; ''En fazla 1 yıl sürer 20. asırda ölüm acısı.''

Hayat çok kısa. Boşverin çok sorgulamayın, suyu biraz olsun akışına bırakın. Öyle de böyle de bitecek zaten, madem bu hayat bir kerelik bir şans ve kimse kimse için yaşamıyor. Rahat bırakın yüreğinizi ve beyninizi. Zaten siz göçtükten sonra kim hatırlayacak ki sizi.

Yaşayın gitsin

 
Toplam blog
: 147
: 1030
Kayıt tarihi
: 01.07.07
 
 

14/02/1973 İstanbul doğumluyum.İstanbul Üniversitesi Turizm İşletme mezunuyum.İngiltere ye gittiğim ..