Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşlanmak mı? O da ne?

Yaşlanmak mı? O da ne?
 

Zile bastım. Kapı açıldığında annemin ağlamaklı yüzüyle karşılaştım. Her zaman beni gülerek karşılayan gözlerine sıkıntılı bir bulut çökmüştü adeta. Hiç alışkın değildim bu duruma. “Ne oldu annişim?” dedim. Ona hep böyle seslenirdim. “Çok yorgunum” dedi; “Anneannen mahfetti yine bugün beni” diye de ekledi. Antalya daha ılık olduğu için kışı geçirmek üzere anneme gelmişti.

Oturma odasına geçtik birlikte. Anneannem salonda pencerenin kenarında bir sandalyeye oturmuş, birine de ayaklarını uzatmış, klima çalışırken üzerinde kocaman bir battaniye yığınıyla oturuyordu. Dışarıda hızla akan trafiği ve gelen geçenleri izliyordu. Televizyondan bir türkü programının sesi geliyordu. Ara sıra da yanındaki sehpanın üzerinde duran açık limonlu çayından minik yudumlar alıyordu. Dilimlenmiş meyvelerle dolu tabak da yanıbaşındaydı.

Annem derin bir “Offf!” çekerek oturdu. Dizleri şişmişti ve ağrıyordu. Çok yorgun olduğu belliydi. Birden annemin de artık genç olmadığını farkettim. Sonra hızla bu düşünceden uzaklaştırmaya çalıştım beynimi. Elimi uzanıp tuttu; sonra alçak sesle anlatmaya başladı. Sabah erkenden uyanıp kahvaltıyı hazırlamıştı. Anneannem kalkıp kahvaltısını yapmaya başladığında da öğle yemeğini hazırlamaya girişmişti. ”Akşamdan kalan yemek yok muydu?” diye sordum. Her öğün yeni bir şeyler yemek istediğini söyledi. Bu yüzden de her öğün farklı yemekler yapıyordu, çorbasından pilavına kadar…Sonra ortalığı toparlamıştı. Öğlene doğru, canı sıkılan anneannemi aşağıda dolaştırmak üzere dışarı çıkmışlardı. Annem ağrıyan ayağından dolayı topallayarak yürüyordu ama yapması gerekeni yapıyordu. Öğle yemeğinden sonra anneannem biraz uyumuştu. Sonra da annemden onu yıkamasını istemişti. Annem bir arkadaşına uğrayıp döndüğünde, onu götürmediği için hastalanmış gibi davranarak ortalığı telaşa vermişti. Aslında annemin onsuz bir yere gitmesi de mümkün değildi.

Bir ara içeri gidip yanaklarından öptüm. Nasıl olduğunu sordum. Beni gördüğünde gözleri ışıl ışıl bir şekilde ne kadar hasta olduğundan ve leblebi gibi yuttuğu ilaçlarından bahsetti. Sürekli bir yerlerinin ağrıdığından yakınıyor ve onu muayene etmemi heyecanla bekliyordu. Bazen de arabamla gezdirmemi istiyordu canı sıkıldığı için. Çevresinde olan biten hiçbir şey ve hiç kimse ilgisini çekmiyordu. Onun dünyası sadece kendi etrafında dönüyordu.

Akşam hep birlikte yemeğe oturduğumuz sırada, haberlerde huzurevinde zulüm gören yaşlılarla ilgili görüntüleri izlerken hepimiz donup kaldık. Oradaki yaşlı insanların da birer ailesi vardı mutlaka ama aynı zamanda da yoktular.Hepsi savunmasız ve düşkündüler. Sonra , ne yaparsak yapalım bir türlü mutlu olmayan anneannemi düşündüm. Annemin yaşını büyütüp evlendirdikleri ve okumasına izin vermedikleri için, annem hala affetmiyordu onu. Büyük bir sevgi duyduğunu da hiç zannetmiyorum. Sadece iyi bir evlat olarak yapması gerekeni yapmıştı her zaman. Belki de böylece kendi vicdanını rahatlatıyordu. Çocukluğumla ilgili hiçbir anımda da bana ya da bir kardeşime herhangi bir sevgi duyduğunu fark ettirecek hiçbir davranışı olmamıştı. Hani bir çok insanın anlattığı nineli çocukluk öykülerini ben anlatamam ne yazık ki...

Düşündüm... Bir tarafta hakaret ve aşağılanmalarla dolu bir yaşlılık dönemi geçiren insanlar, bir tarafta her türlü olanak kendisine sağlandığı halde hala söylenen anneannem... İzlediğimiz insanların en düşkün zamanlarında içinde bulundukları çaresizlik ve kimsesizlik, izlerken canımızı yakıyor, kanımızı donduruyordu. Anneannem de merakla izliyordu olan biteni “Vahh vahh “ nidalarıyla… Ama biraz sonra bunları unutacağını biliyordum. Yanılmadım da...

Haber bittikten biraz sonra anneme dönerek: “Ayla , bu yemek biraz tuzlu olmuş, başka bir şey pişirmedin mi?” diye homurdandı. Bir yandan da odanın sıcaklığından yakınıyordu hırkasını çıkartırken. O anda annem ve ben göz göze geldik ve aynı şeyi düşündük: ” Bazı insanlar, hangi yaşta olurlarsa olsunlar hayatta ellerine geçen şansları fark edemiyorlardı ne yazık ki”.

 
Toplam blog
: 78
: 1658
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

30 yıldır Antalya'da yaşıyorum. Akdeniz Üniv. Tıp Fakültesi mezunuyum. "Tıbbiyeden her şey çıkar, ar..