Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşlı kaçığın notları...

Yaşlı kaçığın notları...
 

Bu defteri diğerlerinin yanına koyma zamanı geldi. Daha içindeki kelimelerin mürekkebi kurumadı ve benim onları yeniden okuyacak halim yok. Henüz değil. Henüz çok taze o kelimeler. Belki sonra çok sonra okuyabilirim ama şimdi değil. Diğer defterler odanın en kuytu köşesindeki dolapta duruyorlar. Anılar bazen böyle kuytu köşelerde durmalı. Zamanı geldiğinde ve sen hazır olduğunda onlarla yüzleşmelisin. Şimdi bu defter orada yerini alacak.

Kapağı açar açmaz üzerime dökülüveriyor diğer defterler. "Neden bu kadar dağınığım?" diye mırıldanıyorum. Cevap gerektirmeyen sorulardan biri. Dağınığım işte hepsi bu. Bu defterlerin o dolap içinde düzenli bir biçimde durması düşünülemez zaten. Aklımda nasıl duruyorlarsa orada da öyle duruyorlar. Belli bir sıraları yok düzenleri de. Pat pat sesler çıkarıyorlar yere düşen defterler. Mutfakta sebze doğrayan annemin tahta üzeride bıçakla çıkardığı kırt kırt sesler kesiliyor ve annem sesleniyor: "Yine ne oldu?" Başımı kapıya doğru çevirip sesleniyorum. "Birşey yok. Defterler düştü." Kırt kırt sesler yeniden başlıyor. Annem alışık birşeyleri düşürmeme. Gülüyorum.

Defterlerin hepsini yatağımın üzerine yığıyorum. Ne çok defter biriktirmişim. "Sanırım yaşlanıyorum." diyorum "Ya da çok fazla yazıyorum." Herhangi birini, şu lacivert ve küçük olan defteri alıyorum. Ne çok sevmiştim bu defteri. Ve başlarken içine hep güzel şeyler yazmayı dilemiştim. Ama her zamanki gibi deli saçması şeylerle doldurmuşum içini. Aslında seviyorum ben saçmalamayı. Saçmaladıklarıma sonradan gülmeyi. Evet seviyorum bunu. Kitaplardan alıntılar, filmlerden diyaloglar ve düşündüğüm, hissettiğim pek çok şey. İnsanın eski ruhuyla buluşması ne garip. Nelerden etkilendiği ile neler hissettiğiyle ve nasıl bir gözle hayata baktığıyla yeniden karşılaşması... Başka bir defter, bir başkası, bir diğeri derken saatler geçiyor. Ben, 19 yaşındaki halim, 25 yaşımdaki halim, 30 yaşımdaki halim hep birlikte burada bambaşka insanlar olarak birbirimizin gözlerine bakıyoruz. Özlemişim o hallerimi.

Şimdi bu koca defter yığını ortasında otururken aklımdan ben öldüğümde bu defterleri bulup okuyacak kişinin kim olacağı geçiyor. "O kişiyi seçmem gerekse sanırım onun torunum olmasını isterdim" diye düşünüyorum. Çünkü anneannem ya da babaannem bana böyle birşey bıraksa çok mutlu olurdum. Bir torun fikri beni güldürüyor. Henüz bunu düşünmek için çok erken ama yine de hoşuma gidiyor. Genç bir kadın ya da genç bir adamın bu defterlerin başında hafifçe gözleri dolmuş ama gülümseyerek bunları okuduğunu hayal ediyorum. O genç kalbin içinden benim kelimelerimin süzülüşünü damla damla akışını gülümseyerek düşünüyorum. "Seni yaşlı kaçık" dediğini duyar gibi oluyorum mesela. Onun hep ak saçlı anımsadığı ninesinin bir zamanlar nelerle uğraştığı hep böyle bir koltukta akıllı uslu oturup mırıl mırıl gazetesini ya da kitabını okuyan kadından çok daha başka biri olduğunu şaşkınlıkla okusun istiyorum. Yaşadıklarımdan kendi yaşamı ile benzerlikleri, farklılıkları bulup çıkarsın istiyorum. Yıllar sonra ben bu dünya üzerinde değilken biri beni anlasın istiyorum belki de.

Defterimin birinin başına şunu yazıyorum: "Yaşlı kaçık, bunu yazarken henüz yaşlı değil ama kaçık... ve senin bunları bulup okumanı çok istedi. Yaşadığı o koca hayatı sana küçük bir armağan olarak vermek istedi. Ve onu anlamanı umud etti. Hepsi bu..."

Fotoğraf: http://www.thewritersworkshop.net/writing-2.jpg
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..