Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşlı sokak köpeğiyim...

Yaşlı sokak köpeğiyim...
 

Akıp giden insan selinin farkında olmadığı, dünyanın siyah beyazlığında kaybolmuş, yaşlı bir sokak köpeğinin yorgun gözlerinden anlamaya çalışıyorum hayatı...

Arnavutkaldırımı, dar, tek katlı evlerin süslediği çıkmaz bir sokağı mesken tuttum kendime... Briketten, yıkılmak üzere bir bahçe duvarı ile akasya ağacının arasına kıvrılıp uyuyorum gündüzleri... Mahallenin haylaz çocukları işten gelen babalarıyla evlerine girip, titrek sarı ışıklar nemli odaları aydınlatmaya başladığı zaman, kuyruğum bacaklarımın arasında ürkek adımlarla şehri gezmeye başlıyor, çöplerin altını üstüne getiriyorum...

Kovalamaya mecalim olmadığı için kedilerle arkadaş olmayı tercih ediyorum, aralarında beni alaya alanlar çıkıyor... Köpek kocayınca pisinin maskarası oluyor işte, ne yapacaksın? Gülüp geçiyorum ister istemez... Tepkisizliğim, ciddiye almayışım mahallenin diğer köpekleri tarafından acizlik olarak algılanıyor... Türlü aşağılamalara katlanmak zorunda kalıyorum...

Yıllar önce peşinden gittiğim bir çocuk salya sümük ağlayarak kabul ettirmişti beni ailesine... Babası giriş kapısının yanına tahtadan bir kulübe yapmış, altıma eski bir şilte atmış, önüme bir tas suyla, akşam yemeğinden arda kalanları koymuştu... Çocuk okuldan geldiğinde en sevimli hallerimi takınıyor, attığı terliği geri getiriyor, beni sevsin diye kuyruğumu sallaya sallaya türlü şaklabanlıklar yapıyordum...Yırttın oğlum diyordum içimden, bundan sonra bir patin yağda diğeri balda... Akşamları evin önünden geçen bir iki yabancıya havlayınca... Babadan aferini kapıyordum... Bildiğin bekçi köpeğini oynuyordum en haylaz halimle... Evin ışıkları sönünce herkesten önce uyuyordum... Hey gidi günler hey... Canım sıkılınca şehri gezmek istedim bir akşam... Boynuma bağlı ip buna izin vermeyince, ilk fırsatta kaçtım...

O gece bir parkta, parlak beyaz tüylü bir arkadaşla tanıştım... Ev köpeğiymiş! Adamın biri yavruyken almış, boynuna kırmızı bir kurdele bağlayıp hanım arkadaşına hediye etmiş... Bizimkini görünce çığlığı basmış kadın, kucağına almış, öpmüş koklamış, mıncık mıncık etmiş her yerini... Kadın adamdan ayrılana kadar iyiymiş her şey... Akşam gezmeleri mi istersin, sahil turları mı? Elbiseler diktirmişler buna, kuaföre götürmüşler, adını da “Love” koymuşlar... Bir sabah kapının önünde uyanmış, saatlerce ağlayıp havlamış ama kadın oralı olmamış!

Çok gezdik beraber, ben ona çöplerin nasıl karıştırılacağını öğrettim o bana insanların nasıl yaşadığını... Bir gece karşıdan karşıya geçerken kamyonun altında kaldı... Saatlerce can çekişti garibim... Gözlerimde yaşlar, kuduz gibi ağzımdan salyalar aka aka, nefesim kesilene kadar havladım yol kenarında... Hayvanlardan geçtim, bir insan evladı görmez mi? Durmaz mı?

Görmedi, durmadı kimse... Onlarca araba geçti, parlak beyaz tüylü arkadaşımın üzerinden...

“Bir tas su hayat kurtarır ”deyip vicdanınızı rahatlatıyor... O kadar basit zannediyorsunuz!

 

  

 

Not : Yazının sonuna koyduğum ünlem işaretinden sonra yaşlı köpeği unutmaktı niyetim... Gün boyu alışılmadık bir şekilde eş, dosttan gelen telefonların ardından, gece Sevgili Hakan Karaduman da “devamı olsun bu yazının duvara çarpmış gibi bitmesin” deyince... ‘Yaşlı Köpek Günlüğü’ isimli bir bölüm açmaya karar verdim... Çoğu zaman anlamak da zorlandığım hayatı, yaşlı bir köpeğin gözlerinden ne kadar yorumlayıp anlatabilirim, bilmiyorum... 

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..