Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Yatak odası anıları

Yatak odası anıları
 

Yatağım. Ah yatağım... Seninle ne ateşli gecelere birlikte tanıklık etmiştik. Nefes nefese geçen onca gece. Hepsinin tanığı sensin. Söz veriyorum... Bütün yaşananları anlatacağım. Ve seni bu heyecan dolu anılarla sonsuza dek yaşatacağım.

Yatağım karga tulumba götürülürken ben bu tarihe geçecek sözü vermiştim. Avukat hamallara, "Dikkat edin bir tarafını kırmayın" diyor ve bana dönüyordu.

"Yatağınızı diğer eşyalarınızla birlikte satışa çıkaracağız."

Ev sahibim bir taşla hem iki kuşu hem de beni vurmuştu. Kuşların durumunu bilmem ama ben gerçekten çok yıkılmıştım. Adam bir hamlede hem alacağını tahsil etmiş hem de evi boşaltmıştı.

Yıllar akıp geçti. Şimdi yatağıma verdiğim sözü tutuyor ve onunla yaşadığım anıları tüm çıplaklığı ile anlatmaya başlıyorum.

Yatağımı ilk paylaştığım insan bir İngiliz'di. Siyahi bir bayandı. Bizi Caz Bar'da müzisyen arkadaşım Basgitar Yaşar tanıştırmıştı. Uzun boylu, ince yapılı alımlı bir kadın. Çat pat Türkçe konuşuyordu. Barda tanışmış ve kısa sürede muhabbeti ilerletmiştik. Onu evime davet etmiştim. Kabul etmişti.

Birlikte eve gittik. Son kadehlerimizi de evde içtik. Sonra yatma zamanı geldi. Ben misafirperver adamım ya. Ona benim yatağımda yatmasını söyledim. Sevindi. Nasıl olsa beni de yanına davet edecekti. Etti...

"Kemal... Kam hiyır... Gel... Gel üşüyorum."

Ben yanıyordum. O üşüyor.

Bir an düşündüm... Ben bir uzay araştırmacısıydım. Seks benim için büyük zaman ve enerji kaybıydı. Tarihin akışını değiştirecek olan insanların hayatında sekse falan yer olamazdı. Bir yataktaki siyahi İngiliz hatuna baktım bir de yatağın yanındaki Jules Verne romanlarına...

Ve düşündüm, "Tarihin akışını başkası değiştirsin. Ben bu gece kendi hayatımın akışını değiştireceğim."

Yatak odamda dört ayrı ışık düzeni vardı. Dört ayrı renkteki ışık. Hepsinin yanına uyarı yazıları yazmıştım.

Sarı ışık: Gelecekle ilgili rüyalar için bu ışığı yak.

Mavi ışık: Uzay araştırmaları için bu ışığı yak.

Kırmızı ışık: Her an evden atılabilirsin uyumamak için bu ışığı yak.

Pembe ışık: Yatağında ikinci bir kişi varsa bu ışığı yak. Yatağa gir ve ona öylesine yaklaşki dışarıdan bakan biri yatakta bir kişi var zannetsin ve kendi kendine şöyle düşünsün.

"Yatakta bir kişi var. Şınav çekiyor. Yo yo ritmik jimnastik hareketleri yapıyor. Avrupa Şampiyonası'na hazırlanıyor olmalı. Kesin altın madalyayı alır."

Şimdi zenci İngiliz hanım ile yan yana idik. Yorganın altında idik. Başını omzuma koydu. İyice sarıldı bana. Yanağımdan öptü. Tam o sırada baldırıma bir şeyin battığını hissettim. Yatağın yaylarından biri çıkmış olmalıydı. İngiliz hatuna çaktırmadan tutup yerine koyayım dedim....

Hışımla tuttum ki. İngiliz hatun bağırdı...

"Aaaaaaaahhhhhh....."

Ben de bağırdım...

"Aaaaaaaaaaaaaaah..."

Bağırma sebeplerimiz farklıydı.

O bir organı koparılırcasına çekildiği için bağırıyordu.

Ben ise kaderime bağırıyordum.

Elektrik çarpmış gibi odayı terk ettim.

Demek ki barda tanıştığın kişileri cinsiyetlerinden emin olmadan eve getirmeyeceksin.

Efendim ikinci anım benim yakışıklılığımı da içeren bir anı. Yine bardayız. Alpaslan yanımda. O sıralar Alpaslan kira karşılığı benim evde kalıyor. Seri aşk hikayesi anlatıcısı Alpaslan üç bira içip kafayı bulduğu için lafları pek toparlayıp aşk hikayesi falan anlatamıyor. Keyfim yerinde. Aynı barda üç gündür aynı sarışın kızla kesişiyorum ki o gece kız dayanamadı yanıma geldi.

"Üç gündür burada görüyorum sizi. Tanışalım mı? "

İşte bu kadar. Kızlar bizden daha medeni vallahi.

Tanıştık. Biz dans ettik Alpaslan bizi seyretti. Belki de Alpaslan o anlarda benim dans ettiğim kızla aşk yaşadı bilinmez. İleride anlatırsa öğrenirim. Kız bana dans ederken.

"Çok yakışıklısın Kemal. Gözlerin çok çekiyor insanı" dedi.

"Sen de çok güzelsin" dedim.

"Evin var mı" diye sordu.

"Elbette" dedim.

"Seninle sevişmek istiyorum evine gidelim" dedi.

Bu kadar. Bu. Bu. Bu. Bu.

Fırtına gibi gittim Alpaslan'ın yanına.

"Hocam biz çıkıyoruz. Benim eve gideceğiz."

Alpaslan hafif ayılmış olacak.

"Ben de geleyim mi? " diye sordu.

"Gelme Alpaslan. Bu gece eve gelme." dedim.

"Ee ben ne yapacağım abi tek başıma. Nereye gideceğim ben? "

"Bilmiyorum Alpaslan. Başka bir bara git. Başka bir şehre git. Hatta başka bir ülkeye git. Cehennemin dibine git Alpaslan."

"Cehennem mi? Bar mı? Nerede abi? "

"Cehennemin dibinde."

Alpaslan'ı bırakıp kızı kapıp kaçtım. Kanım kaynamıştı kıza. Onun da kanı bana kaynamıştı. Gözlerim... Uzun boyum, uzun saçlarım. Bakışlarım. Nihayet bir kız görmüştü içimdeki ışığı, enerjiyi, ateşi.

Sarışın dünya güzeli bir kızla bir gece. Yatakta. Bütün hayatım değişecekti. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Vücudum bir gece olsun yatakta farklı bir işlev görecekti. Eve gider gitmez kız kendi elleriyle iki kadeh içki doldurdu. Yatağa uzandık. Kadehleri içtik. Ben koptum...

Uyandım... Yüzüme vuran güneş ışığıyla uyandım. Kız... Rüya olamazdı. Beraber içtiğimiz içkinin kadehleri hala odadaydı. Ayağım sıcacık ayaklara dokundu. Aman Allahım sızıp uyuyakalmış olmalıydık. O hala buradaydı.

Döndüm sıkı sıkıya sarıldım ona.

"Abi manyak mısın bi uyutmadın yaaa" diye bağırdı Alpaslan. Alpaslan koynumdaydı.

"Alpaslan. Kabusum. Ne işin var senin burada? "

"Sabaha karşı geldim. Sen sızmışsın burada ben de yanına iliştim abi."

"Kız... Kız ne oldu peki? "

"Kız falan yoktu abi. Ben gelmeden yüz kere aradım cebinden seni cebini kapatmışsın."

Cep. Cebim açıktı. Cep telefonumu aradım. Yoktu. Cüzdanım da yoktu. MP3 çalarım. Saatim de yoktu. Soyulmuştum. Kız ilaçla uyutup soymuştu beni.

Alpaslan, "Abi senden ayrıldıktan sonra dün gece bir kızla tanıştım" dedi. Boğazına yapıştım Alpaslan'ın...

"Anlatma.... Anlatmaaaaaaa..."

...

Size anlatacağım son yatak odası anım içlerinde en ateşli ve en heyecanlı olanı. Gecenin bir yarısı ben teleskopumu tamir ederken kapım çalındı. Açtım. Son derece güzel bir kız. Esmer güzeli... Türkan Şoray'ın ilk filmindeki hali. Kızın arkasında Tahir... Bizim okul tayfasından.

İkisi de içkiliydi. Tahir tanıştırdı bizi. Kız öğrenciymiş.

"Abi lafı uzatmayalım. Funda yurttan atıldı. Bu gece sende kalacak. Ben kalamıyorum Hale bekliyor beni."

"Hiç sorun değil" dedim.

Giderken kapının önünde Tahir'den rapor aldım.

"Arkadaş freemi? "

"Aynen. Yalnız. Sevgilisi yok. Ama dul."

"Dul mu? "

"Evlenip okulu bırakmıştı. Bir ay önce ayrılmış okula geri döndü. Ama sen de sarkma kıza oğlum."

"Tövbe" dedim. "Sadece ben araştırmacıyım ya. Ondan merak ettim."

Tahir gitti. Kızla yemek yedik. İçki içmek istediğini söyledi. Benim yatak odası sıcak olduğu için orada yatağın üzerinde içtik. Epey bir içtik. Ben gece hali üstümde tişört altımda şort vaziyetlerindeyim. Kızda kazağını çıkardı hafif dekolte. Aramızda bir elektrik olursa pek çok aşamayı geçmiş durumdayız direk yatabiliriz. Merakımdan,

"Niye atıldın yurttan yani merat ettim? " dedim.

"Atılmadım. Kocam izimi buldu" dedi.

"Ayrı değil miydin? "

"Hayır. Ben onu bırakıp kaçtım. Ayının teki o" dedi ki kapı çalındı. Kırılır gibi çalındı kapı ve bir bağırtı.

"Açıl ulan kapıyı."

"Eyvaaaaah bu o? Kocam" dedi kız.

Kızın yüzündeki ifadeye bakılırsa kapıyı çalan postacı olamazdı zaten.

Adam tekmeliyor kapıyı. Kıracak.

"Bu ikimizi de öldürür. Saklan" dedi kız. Saklandım. Ayı kapıyı kırarak içeri daldı.

Ben ancak sesleri duyuyorum.

"Nerede o? Kiminlesin? "

Gürültüler...

Her yeri arıyor olmalı ama beni bulması mümkün değil.

Epey bir patırtı gürültü...

Sonra kızı alıp gitti.

Ben cebimden itfaiyeyi aradım hemen.

"Apartman boşluğundayım. Burası çok karanlık. Kurtarın beniiiiiiiiiiiiii......"

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..