Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '07

 
Kategori
Blog
 

Yatak odası sırlarım.

Yatak odası sırlarım.
 

Paylaşımdan yanayım ben, şeffaflıktan yanayım. İstiyorum ki her şeyi olduğu gibi anlatabileyim hiç çekinmeden ve korkmadan. Tüm sırlarımı ifşa edeyim, bilinmeyen bir yönüm kalmasın. Biliyorum ki bunun bir tek çaresi var... Yazmak, yazmak, yazmak! Ve hangi konuda olursa olsun paylaşmak.

Öncelikle belirteyim ki, pasaklının biriyim ben. Öyle değildim ama oldum işte. Özellikle de son üç aydır. Milliyet Blog üyeliği hayatımı alt üst etti. Evim çöp evine döndü dostlar, söyleyin, ben ne edeyim?

Yakınlarım evlenmemi tavsiye ediyorlar, tınmıyorum tabii. Karşı dairede oturan Hacer Hanım teyzem de aynı kanıda. Ne zaman beni yakalasa, "Evlensen ya oğlum, çamaşırın yıkanır, sıcak yemeğin önünde olur her akşam" diyor. "Evlenmeye daha vakit var Hacer teyzem, acelesi yok" diye atlatmaya çalışıyorum. Yutmuyor tabii.

Eskiden böyle değildim ben. İşten geldiğimde banyomu alır ve hemen mutfağa geçerdim. İşkembeli nohut mu canım istiyor, hemen yapardım... Ispanak kavurma(yumurtalı), bol domatesli bamya, biber dolma, lahana sarma, çılbır, lahmacun, mantarlı bonfile. Aklınıza ne gelirse.

Üç aydır sıcak bir yemeğe hasretiz işte. Pizzaya talim ediyoruz. Arada sırada da ekmek arası döner. Hep bu Milliyet blog yüzünden tabii. İşten gelir gelmez açıyorum bilgisayarı ve hemen soyunuyorum. Yarım yamalak bir duş alır almaz hemen çörekleniyorum bilgisayarın başına, ıslak ıslak.

Yorumlar, mesajlar, diğer blog yazarlarına laf sokuşturmalar derken, bir de bakıyorum ki gecenin yarısı olmuş. Sabah 5'de de kalmam lazım.

Yatak odam olduğu halde hep oturma odasındaki kanepede yatardım ben. Elimde kitap kıvrılır uyurdum. Mostralık tı yani o koca Fransız yatağım. Var mı var işte. Adet yerini bulsun diye. Hanım arkadaşım (Türkiye'de bayan diyorlar) bir kerecik bile yatamamıştır o yatakta. Daracık kanepede benimle yer kavgası yapa yapa uyumuştur geldiğinde.

Son üç aydır durum farklı tabii. Yatak odasına kurmuşum karargahı... Bilgisayar masası yatak odasında. Masanın yanına getirmişim çekyatı, mutfaktaki ufak masayı da çekyatın yanına yerleştirmişim. Hani pizza falan yemek için.

Boş şarap şişeleri elbise dolabının yanında istiflenmiş durumda... Boş pizza kartonları üst üste yığılmış pencerenin altına... Yerlerde Milliyet, Hürriyet, Sabah gazeteleri çarşaf çarşaf, yer halısı görünmüyor. Kül tablaları silme dolu sigara izmaritleriyle.

Hep bu Milliyet Blog yüzünden işte.

Bazen iş icabı Berlin dışında çalışmam gerekiyor. Bazen bir, bazen de iki hafta eve gelemiyorum. İş yoğunluğundan bir internet kafeye de gidemediğimden rüyalarıma giriyor bizim çarşı. Gecenin bir vakti eve geldiğimde hemen açıyorum bilgisayarı. Logini verdiğimde "Blog gir" sayfası çıkıyor ya hani, üst tarafta "Yorumlar"(27), "Mesajlar"(17) diye yazıyor. Öyle bir seviniyorum ki, hani sanki sayısalda altıyı tutturmuş gibi oluyorum.

Benimki "Ya ben, ya blog" dedi ve resti çekti. İki aydır görüşmüyoruz. Küstü bana. Ona gittiğim zaman bilgisayarını kullanabiliyorum ama tepemde dikilip duruyor. "Aşk ve evlilik " kategorisinde yazmam yasak. O yarım yamalak Türkçesiyle (ben öğrettim Alman'dır kendisi) yazılarımı da takip ediyor. En son "Blog'da aşk başkadır" yazımı okumuş. Telefon edip bir güzel badanaladı beni. "Bak ben şimdi ne yapıyor, ben de blog yazıyor, hem de aşk yazıyor" diye tehdit etti.

Değerli editörlerime güveniyorum. Almazlar onu Milliyet Blog'a, biliyorum. Türkçe konuşuyor ama yazamaz hanımefendi. Ama cazgırdır, gelir bana düzelttirir yazısını. İşte ondan korkuyorum.

Yaa, işte böyle değerli blogdaşlarım. Ayda yedi, sekiz yazı yazdığımıza bakmayın. bana kalsa her gün yazarım ama bulaşıkları kim yıkayacak? Evi kim temizleyecek? Üstelik en yetenekli olduğumuz kategoride de (Aşk ve evlilik) yazı yazdırmıyorlar. Şimdi anladınız mı neden Blog kategorisinde yazdığımızı?

Şimdi bu yazıyı yayına vereceğim. Hanımefendi açacak yine telefonu badanalayacak bizi. Yazının yanına koyduğumuz resme itiraz edecek. Sanki kendisi editör!

Yani demem o ki, hayatımız allak bullak oldu bu Milliyet Blog sayesinde. Şikayetçi miyim? Asla! Geçenlerde kendisine de söyledim zaten..." Beni seven Milliyet Blog'u da sever" diye.

Üyelik başvurusunu yapmış hanımefendi. Onu bekliyor. "Aşk ve evlilik" kategorisinde yazacakmış. Çok da umrumdaydı sanki.

Ona tek yorum yazarsam namerdim. Bana ne!


Resim: Masumane bir yatak resmi işte, üstelik "tek" kişilik! Lütfen yanlış anlaşılmasın.
 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..