Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '17

     
    Kategori
    İstanbul
     

    Yatay şehirleşme ve İstanbul

    Yatay şehirleşme ve İstanbul
     

    YATAY ŞEHİRLEŞME NEDEN GEREKLİ?


    Merhabalar herkese; Öncelikle bu blog sitesinde ilk yazım olacak. İstanbul Üniversitesi İnşaat mühendisliği 3.sınıf öğrencisiyim. Bugün elimden geldiğince yatay şehirleşme konusunu ele almaya çalışacağım.

    Öncelikle yatay şehirleşme şehrin gelişen yapısını enine gelişmesini kapsıyor. Yani bu da demek oluyor ki; uzun uzun binaları yan yana dizip şehrin silüetini bozup, görsel hafızamızda sadece uzun uzun binaların kalmaması demek. Yatay şehirleşme konusu denince tabi ki akla ilk önce İstanbul geliyor. Özellikle İstanbul un nüfusu göz önüne alındığında aslında başka çare yokmuş gibi gözüküyor. Tabi bunun içinde bir sürü etmen var. Sürekli göç alması, bütün iş merkezlerinin burada olması, iş imkanlarının burada olması, istanbul a öyle ya da böyle bir şekilde gelen insanın gidememesi gibi bir sürü neden sıralayabiliriz. Sıkıntıları ve çözümleri paragraf paragraf ayırmak bence mantıklı olacaktır.

    Sosyolojik olarak ele aldığımız zaman; Gerçekten İstanbul'da komşuluk ilişkileri baya bir zayıflamış durumda. Ben kendi apartmanımda dahi görmediğim, bir kere selamlaşmadığım insanlar bile var diyebilirim. Ama yatay şehirleşmede bu olguyu düzeltmek gayet mümkün. Daha yaşanabilir, insanların birbirine nefret ve soğuk gözle bakmadığı bir İstanbul için bence bu biraz gerekliden ötürü zorunluluk. İnsanların yaşadığı bölgede aidiyet duygusu uyandıracak şeyler olması lazım. Bir ağaç, bir renk, bir hayvan barınağı... Bu insanların biraz daha yaşadığı çevreye uyumlu olmasını sağlayacaktır. Koca koca binalar yapıp tam merkezine koca bir park yapacağımıza yeşili daha fazla görmemizi sağlayabiliriz.

    Sağlık açısından ele aldığımız zaman gerçekten de sosyolojik ilişkiler bir yerden sonra ruhsal bunalıma sürükleyebiliyor insanları. Sokaklarda parklarda bile insanlar güneşi göremeyecek, rahat bir nefes alamayacak konuma geliyorlar. Özellikle kente uygun malzemeler kullanılması, o bölgenin cografik koşullarının ele alınması hem yapı güvenliği hem de kullanılabilirlik açısından sıkıntının aşmasına yardımcı olacaktır. Bu büyük binaların sadece betonarme yapılar olduğunu varsayarsak bu beton un rodon gazı ürettiğini eklemek gerekir. Rodon gazı kimyasal olarak tepkimeye girmeyen kokusuz, renksiz ve tatsız doğal bir radyoaktif gazdır. Önemli derece kanserojen etkisi vardır. Sigaradan sonra en önemli etkendir akciğer kanserinde.

    Son zamanlarda sıkça ele alınan inşaat sektöründe sürdülebilirlikte yatay şehirleşmeyle beraber ele alınabilir. Sürdürülebilir binalar yani yeşil binalarda çevreye karşı sorumlu,enerji tüketiminde verimliliği esas almaktadır. Eğer bu iki konu birlikte ele alınabilirse çok verimli çalışmalar ortaya çıkabilir.

    Son olarak ben kendi kanaatim olarak uzun uzun binalar ,gökdelenler görmek her sabah enerjimi belirli oranda düşürdüğünü söyleyebilirim. Etrafta gülen bir yüz görmemek, robotlaşmış insanlar görmek ve ister istemez bu hayata katılmak zorunda olmak insanı demorilize edip,performansında ciddi düşüşler meydana getiriyor. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim....

     
    Toplam blog
    : 1
    : 328
    Kayıt tarihi
    : 16.04.17
     
     

    >>İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği ..