Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

05 Nisan '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Yavaş yavaş kızlar

Yıllar önce bir film seyrettim “Piano Piano Bacaksız”. Hala hatırımdadır bordo kadife perdeler açılınca salona yayılan sevginin, o katı, bal tadındaki yoğunluğu. Müşfik Kenter’in sevgi dolu sesiyle anlatılan filmde Rutkay Aziz, filmin esas çocuğuna İtalyanca Piano Piano Bacaksız diye tembihte bulunuyordu ara sıra, koşarak hareket etmesin diye. Çocuk bunun ne anlama geldiğini soruyordu merakla, Rutkay Aziz o herzamanki ukala mı yoksa gerçekten her duygunun üstüne mi çıktığı asla belli olmayan o sakin, dingin ve muhteşem ses tonuyla “Yavaş Yavaş Bacaksız” diye Türkçe tekrarlıyordu cümleyi.

Şimdi üstüme vazifeymiş gibi hemcinslerime Yavaş Yavaş Kızlar diyerek dikkatlerini çekmek istiyorum. Uzun yıllardır insanları inceleyip hangi davranışlar karşısında ne kadar yaralanıyorlar, sevinçlerini hangi ölçüde nasıl belli ediyorlar, sahip olduklarına ne kadar özen gösteriyorlar, nelerden vazgeçmeye hazırken nelere yapışıyorlar, üzüntülerinin sonucunda oluşan depresyonlarından kurtulmak için nelerden faydalanıyorlar….. diye. İş branşımın dışında sadece merak ve ilgiden oluşan saptamadan ibaret bir uğraş bu.

İnsan, hala sırrı çözülememiş, bütün güzel anlamların dışında daha derin daha özel ve uğraşılması-anlaşılması asla sonuçlanmayacak canlı türü bana göre.

Uzun süredir ne olduğunu anlayamadığım, çözümünü netleştiremediğim için beni sıkıntıya sokan bir şey görüyorum; cinsiyet ayırmadan herkes mutsuz ve memnuniyetsiz. İlişkilerde bir yüzeysellik ve yapaylık söz konusu. Çabuk başlanılmış, çabuk yıpratılmış, kolay vazgeçilmiş, emeksiz ilişkilerin kırık kalpli insanlarıyla dolu toplumlar. Kadın-erkek-çocuk-aileler dairesine hangi cepheden bakarsanız bakın bir acınası durum. Özellikle paçalarında asla vazgeçemedikleri, bırakmaya kıyamadıkları çocuklarıyla görüntülenen kadınlar ve çalışan yalnız kadınların çocuklarına bakmak zorunda kalan aile büyükleri.

İki kelime laf söyleyebilmek için saatlerce peşimizde dolaşan erkeklerin tersine bugün klavye tuşlarında aşk yaşadığını zanneden, aşkını hissettiği kişinin yerine tonlarca alternatifi bulunan, sorumluluk-güven-sevgi duyguları eksik erkeklerin bu durumlarının gerçek suçlusu kim? Cep telefonu ve bilgisayar bulundu mertlik bozuldu galiba.

Bacaklarını sıkı yan yana tut, eteğine dikkat et, kızlar işte böyle otururlar, kızlar kendilerini biraz naza çekmeliler ki değerleri artsın, kız kısmı o saatlerde sokakta olursa adını çıkarırlar, aman kızım dikkatli ol erkek kısmı doyumsuz olur seni yatağa attı mı hevesi kaçar kalırsın ortalıkta………….. Belki biraz yenilenmeye, açılmaya, biraz nefes almaya ihtiyacımız vardı ama dozunu kaçırıp abarttık galiba. Fazla cesur, herşeyi üstlenen, üstlenirken biraz erkekleşen (kaçımızın dantelli jüponu var?), erkekleşirken kadınlığımızı kanıtlayan göbeklerimizi açalım da ayrımımıza varılsın dedik ve sonuçlar ortada.

Bir el tutmanın hele öpmenin hayaliyle günlerce ayakları çarpık vaziyette havalarda dolaşan erkeklerin yerine bugün gerçek anlamda tembel bir nesilin ortaya çıkmasının nedeni bizleriz kızlar. “Gak” deyince su “Guk” deyince et verdik, gel demeden koştuk gittik, temizledik-toparladık, o daha dile getiremezken kendimizi sunduk, evli olmaları umurumuzda olmadı yuvalar yıktık umursamadık, bizden olanları kendi ellerimizle taşladık “Erkeğine sahip çıksaydı” diyerek, birgün bizimde erkeğimizin bizlerden biri tarafından elimizden alınacağı aklımıza gelmeden belkide kucağımızda bebeğimizi emzirirken ve……….. Göbek görmekten, çamaşırlarımızı seyretmekten bıkkınlık gelebileceği aklımıza gelmedi herhalde. Ne kırmızının anlamı kaldı ne beyazın, ne güvenin gücü kaldı ne sevginin. Samanlığı birileri ateşe vermiş seyran edemiyoruz.

Her iki taraf bunca rahatlık ve ferahlık karşısında yalnız ve aradığını bulamamış vaziyette bir kamyon elmanın içinde kendi yarısını bulmaya çalışıyor. Sahi biz ne arıyorduk ki!?

Her önünüze çıkana hemen hediyeler alıp, telefonlarınızla-mesajlarınızla-maillerinizle bütün vaktimizi beraber geçirelim parolasından, kucaklayıp pamuklara sararak üç gün içinde herşeyi paylaşıp, iki-üç ayda biten ilişkiler yöntemi çok da mutluluk vermedi bize. Etrafımızdaki insanlara bakın hepsinin ağzında sakız gibi aynı nakarat “Doğru ve ciddi insan kalmadı”. Peki biz ne kadar ciddi ve doğruyuz?

Genç kızken anneannemin ve annemin söylediği ve benim duyunca gıcıklıktan isilik döktüğüm lafların doğruluğu bugün benim dilimde. “Kızım, herşeyin yarısını söyle yarısını göster sende sana ait saklılar kalsın” derlerdi. Rahmetlinin kendisine hak verdiğimi görmesini isterdim bugün.

Birileri beylerde cesaret yok diyor. Nayır nolamaz beylerde cesaret var da biz bizi beklemelerine-özlemelerine fırsat vermiyoruz ki. Nur içinde yatsın “Kızım, çok sevdiğini belli etme hamurlarının mayası eksik bunların sevildiğini anladılar mı çekip giderler” derdi ananem.

Değerli-özel olduğumuzu hissetmek istiyoruz değil mi? Değerimizin kıymetini önce biz bilelim.

Yavaş yavaş kızlar, yavaş yavaş.

Kevser Şekercioğlu

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..