Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '14

 
Kategori
Güncel
 

Yavuz Bingöl'ü nasıl bilirdiniz?

Yavuz Bingöl'ü nasıl bilirdiniz?
 

Geçtiğimiz hafta Yavuz Bingöl'ü taşlama günüydü.

Fırsatı yakalayabilen herkes, büyük küçük demeden eline geçeni ona doğru salladı, savurdu. Çünkü günümüzde, "İlk taşı, içinizde hiç günah işlememiş olan atsın!" diyecek bir İsa yoktu. Hoş, olsaydı ne yazardı. Ya da bu devirde onu kim dinlerdi. Sanki, hırsı bilenmişler kendi günahlarını hatırlayıp geri adım mı atacaktı. Nerde!

Çünkü durum çok ciddiydi ve karşımızda, taşlanmayı haketmiş bir günahkar yani Yavuz Bingöl vardı. O, eski başbakan, yeni cumhurbaşkanı Erdoğan'a saygısını esirgemeyerek kutsal davaya ihanet etmiş bir mürtetti. İşlediği suç büyüktü ve bağışlanası değildi. İşte tam da bu nedenle, eski yol arkadaşları yani itikadı sağlam mürşitler epey zamandır saldırmak için bir falsosunu bekliyordu. Ahmet Hakan'a verdiği röportajda sarfettiği bir kaç söz buna yetti. Duyar duymaz toptan harekete geçtiler. 

Bağırıp çağırdılar, eleştirdiler, tepki gösterdiler, ambargo koydular. Adını bir gecede, yazdıkları/astıkları yerlerden sildiler/indirdiler. Hakaret ve baskıyı çok abartmış olmalılar ki, twitter hesabını kapatmak zorunda bile bıraktılar. Bununla da kalmadılar. Uğur Dündar marifetilye babasına ulaşıp, "Yavuz'un psikolojisinin bozuk" olduğunu da söylettiler. Sanıyorum gezi olayları sonrasında zaten adının üstünü çizmişlerdi. Peki Yavuz Bingöl'e kazan kaldıranların gerekçesi neydi, diyorsanız açıklayalım.

Tayyip Erdoğan seçim mitinglerinden birinde konuşurken, Berkin Elvan ve annesiyle alakalı şunları söylüyor. Konuşmayı aynen yazıyorum: "

"... Terör örgütlerinin içine aldığı, ... yazık ki, yüzü poşulu eline sapan verilmiş, cebinde demir bilyayarla olan bir çocuk orada malesef bir biber gazına, o da muhatap olur. Kardeşlerim! polis orada yüzü poşulu, elinde sapanla demir bilyaları savuran o kişinin 15 yaşında olduğunu nereden ayıracak... Ama bu Kılıçdaroğlu, her zamanki gibi yalanını söylüyor. Ne diyor? "Ekmek almaya giden çocuk" diyor. Ve çok enteresan, annesi diyor ki, "evladımın katili başbakan!" diyor. ..."

Erdoğan karşıtı medya, işte bu sözlerden ve dinleyenlerin "yuh!" tepkisinden, "(eski) Başbakan, Berkin Elvan'ın annesini yuhalattı" sonucunu çıkarıyor. Sonra arkası geliyor ve karşıt olan herkes bu iddiadan yola çıkarak, süre gelen iktidar ve Erdoğan düşmanlığına katkıda bulunuyor. 

Doğrusu ben Erdoğan'ın bu sözleriyle, "Berkin Elvan'ın annesini yuhalatma" amacı taşıdığını düşünmüyorum. Yukarıya aldığım konuşma metninde de görüldüğü üzere o, "çocuk öldürdü!" diye polisin, "oğlumun katili Başbakan'dır!" iddiasıyla kendisinin suçlanmasının yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyor, yani bir nevi savunma yapıyor.

Evet konuşmasında Berkin'in annesini eleştiriyor. Ancak Erdoğan'ın, mitinglerde adını anarak eleştirdiği tek insan o değil ki!  Bu ifadelerden, "(eski) Başbakan Berkin'in annesini yuhalattı" şeklinde masum ve nesnel bir çıkarım yapılamaz. Ya da eleştiridiği herkes için aynı yargıya varmak gerekir. Eğer böyle yapılmıyorsa ben, mitinglerde adı geçenlerden yalnızca Berkin'in annesini öne çıkaranların belli bir niyeti olduğunu düşünebilirim

Küçük yaştaki Berkin'in eyleme katılmasına göz yumarak sebep oldukları faciayı, "ekmek almaya gidiyordu" yalanıyla örtmeye kalkanların bu konuda dürüst davranmadıkları ortadadır. Üstelik, rüştünü isbat etmemiş bir çocuğun şiddet üreten eylemin içinde bulunamayacağı, bulunursa sorumlusunun ebeveyn olacağı bilindiği halde aileye, "çocuklarına neden sahip çıkmadıklarıyla alakalı" bir soru yöneltilmemiştir. 

Burada eylemcileri tümden masum ilan ederek, bütün suçu polise ve iktidara yükleme kolaycılığına kaçmanın  ahlaki bir tutum olmadığı açıktır. Kendileri dışındaki herkesi suçlu gören bu insanlara, polisin asayişi temin etmek gibi bir görevi olduğu, kimsenin protesto hakkını istismar ederek çevreyi ve eşyaları ateşe verme yetkisi bulunmadığı nasıl anlatılır bilmiyorum. Anlatsan, anlayacaklarını da sanmıyorum.

İşte bu olaydan uzunca bir zaman sonra hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Yavuz Bingöl'le bir röportaj yapmış. Nereden icabettiyse sorulardan biri, "Berkin Elvan'ın anesinin meydanlarda yuhalatılması... Bu konuda ne düşünüyorsunuz" olmuş!. A. Hakan soruya verilen cevabı da aşağıdaki gibi düzenlemiş:

"Burada da Tayyip beyin duygusallığı rol oynuyor. Sokaklarda ölmüş annesine küfredildiği zaman ertesi gün o da Berkin Elvan'ın annesini yuhalattı. Bu çok insani bir şey... İşte duygusunu işine karıştırmak bu."

Halbuka konuşmanın orijinali aşağıdaki gibiymiş:

"Şöyle söyleyeyim: Mesela Tayyip Bey’in ölmüş anasına küfür edildiği zaman, ertesi gün o zaman Berkin Elvan’ın annesi yuhalattığı zaman… İşte o zaman sonuç ne? Yani bu çok insani, işte duygusunu işine karıştırmak!"

Burada yayına verilenle asıl konuşma arasında fark olduğunu görebiliriz. Birinciden, yani A. Hakan'ın yaptığı düzenlemeden "yuhalatanı haklı görmek" gibi bir sonuç çıkarabiliriz.

İkinciden yani konuşmanın aslından ise Bingöl'ün, olayı sebep sonuç ilişikisi biçiminde yorumladığını okuyabiliriz. Burada, A. Hakan'ın yayınladığı kısma almadığı, "İşte o zaman sonuç ne?" ibaresi anlamın düğüm noktasıdır. Eğer insanları tahrik ve ifsat etmek isterseniz sözleri, istediğiniz anlamı yükleyecek biçimde düzenleyebilirsiniz.

Bingöl'e, "Berkin Elvan'ın annesinin yuhalatılması... bu konuda ne düşünüyorsunuz?" şeklinde bir soru yöneltmenin anlamsızlığı ortadadır. Çünkü ortada, böyle bir yuhalatma durumu yoktur. Asılsız kavramlar üzerinden soru üreterek karşıdaki insanın aleyhinde gündem oluşturmanın gazeteciliğin gereği olduğunu düşünmüyorum. Bu tür sorular zihinlerde, tahrik amacı güdüldüğü şüphesi doğurmaktadır.

Tayyip Erdoğan ve onun düşüncesindekilerin gezi, kobani vs. eylemcilerinin ölümüne üzülmediği ne kadar doğruysa, direnişçilerin na hak yere katlettiği insanlara, yandaşlarının zerre kadar acımadığı da o kadar gerçektir. Doğru ve hakkaniyetli insan ayaklarına yatıp humanist görünmeye çalışmayalım. Mürailik hepimizin yüzünden akıyor ama maalesef o kadar pişkinleşmişiz ki, hiç bir yerimiz kızarmıyor.

Boşuna kendimizi, ait olduğumuz taraftakilerin iyilik meleği olduğuna inandırmaya çalışmayalım. Zira bu ülkedeki herhangi fanatik taraf, kendi dışına kalanlar için pek te müsamahakar değildir. Sıradan bir vatandaşın bile merhamet duyugusunu yitirmiş olması, Tayyip Erdoğan için açıkça, "ben o adamın ölmesini istiyorum" diyebilmesi zihinlere ne kadar güçlü bir kin pompalandığının göstergesidir.

Netice olarak Yavuz Bingöl de herkes kadar insandır. En az kendini taşlayanlar kadar düşünebilmekte, anlayabilmekte, yorumlayabilmekte ve kavrayabilmektedir. Belki de onun, kendini hedefe koyanlardan basiret sahibi olmak, geleceği iyi okumak gibi bir farkı vardır. Sanıyorum taşlayanları kızdıran da onun bu tarafı olsa gerektir. 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..