Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '13

 
Kategori
Tarih
 

Yavuz Sultan Selim’in emirlerine itiraz eden Şeyhülislam

“Mevlânâ Sûfî Ali Cemâlî”

ZENBİLLİ ALİ EFENDİ

*

Ölüm döşeğindeyken yanındakilere; Vefât edeceğini, Mûsâ aleyhisselâm’ın rûhâniyetinin sabahleyin gelip, kendisini âhırete da’vet ettiğini söylemiş.

*

Zenbilli Ali Efendi; İkinci Bâyezîd Hân, Yavuz Sultan Selim Hân ve Kanunî Sultan Süleymân Hân devrinde olmak üzere 24 sene şeyhülislâmlık yaptı.

*

Yavuz Sultan Selîm Hânın tahta çıkmasından sonra da vazifesine devâm eden Zenbilli Ali Efendi, hak severliliği ve doğruluğu ile dikkati çekmiştir.

Pâdişâhın her hareketinde İslâmiyete uymasında yardımcı olmuştur.

1516 (H. 922) de yapılan seferler için fetvâ vermiştir.

*

İslam âlimlerini okuduğunuzda, araştırdığınız veya benim gibi yazma imkânınız varsa yazdığınızda o kadar çok güzellikleri görebiliyorsunuz ki. Ufkunuz açılıyor. Yüreklerinin büyüklüğüne hayran oluyorsunuz. Neticede o da insan ve zaaflarının kurbanı olmamış, bunu nasıl başarmış? diyorsunuz.

Tabiki âlim kelimesinin ağırlığının içinde saymakla bitirilmeyecek değerlerin olduğu muhakkaktır.

Yüksek birikimler, muhteşem faziletler, yüce yürekler, ilim, irfan olmzsa âlim olunamaz.

İslam âlimi olmak için de İslami bilmek gerekir.

İslamin yüceliğinin farkına varmak gerekir.

Şeyhülislam olarak sorumluluklarının bilincine varmak, herşeyi göze almak hatta ölümü bile ve sultana karşı gelmek!

Haksızlıkların karşısında durmak!

Üstelik bunu her iki taraf içinde yapmak!

Halkı kolladığı kadar padişahı da düşünmek!

Ona da hem bu dünyada hem öte dünyada zarar gelmemesi yönünde hareket etmek ve yönlendirmek!

Bu nasıl bir mücadeledir?

Bu nasıl bir yürektir?

İşte bunu bilmek gerekir.

Boşuna âlim olunmuyor, asırlar sonra bile yaptıklarının kutsallığından söz ediliyor.

Örnek alınıyor, ruhlarına dualar okunuyor…

Nur içinde yatsınlar…

&

 

Zenbilli Ali Efendi Osmanlı âlimlerinin önde gelenlerinden. Sekizinci Şeyhülislam…

Ona Zenbilli Ali Efendi denmesinin nedeni:

Evinin penceresinden bir zenbil sarkıtırmış. Zembil; hasırdan örülmüş kulplu torbaymış.

Sorusu olanlar sorularını bir kâğıda yazar zenbilin içine atarlarmış.

Zenbilli Ali Efendi’de zenbili çeker, sorunun cevabını yazar tekrar aşağı sarkıtırmış.

Zenbilli Ali Efendi ilim ve tahsilini çok iyi almış. Hocalarından biri de Molla Hüsrev’miş.

Başka ünlü alimlerdende dersler almış.

Çeşitli medreselerde müderrislik yapmış.

Yavuz Sultan Selim döneminde Padişahın her heraketinin İslama ugun olması için çabalamış…

Bunun için zaman zaman padişahı karşısına bile almış.

Bazende aklı ve kıvrak zekâsı sayesinde istediklerini padişaha yaptırtmış.

İstekleri İslam’a ve vicdana yakışır şeylerin oluşuydu…

Yavuz Sultan Selim’le ilgili birkaç olayı aktarmak istiyorum sizlere.

Yavuz Sultan Selim, Topkapı Sarayı Hazine görevlilerinin sorumsuz davranışlarına çok kızmış 150 kişinin idamına karar vermiş.

Zenbilli Ali Efendi bunu duyunca hemen Padişahın huzuruna çıkmış.

Ona bunun doğru olmadığını söylemiş ama bunu yapmamasının yaparsa ahirette büyük günah işlediğinden dolayı azap çekeceğini ve Şeyhülislam olarak Padişahı uyarmanında kendi görevi olduğunuda ilave etmiş. Bütün bunları karşılıklı sorular ve cevaplar içerisinde anlatmış, Yavuz’un keskin zekâsına ve hiddetine karşılık oldukça sakin ve bir o kadar akılane cevaplar vermiş.

Çok sinirli ve oldukça sert bir sultan olan Yavuz Sultan Selim onu dinlemiş ve 150 kişiyi affetmiş.

Hatta affetmekle bırakmamış, eski işlerine geri dönmeleri içinde söz almış. Ceza olarak azarlanmalarının yeterli olacağına koca sultanı ikna etmiş.

Elbette bu çok önemli ve büyük bir olay!

Yavuz Sultan Selim’in ona ne kadar inandığı ve ne kadar saygı duyduğu da ortada…

Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’la ilgili iki olayı da aktarmak istiyorum…

Yavuz Sultan Selim Hân bir defasında Edirne’ye gidiyordu.

Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi de pâdişâhı uğurlamak üzere gelmişti.

Pâdişâhı uğurlayıp dönerken dörtyüz kişinin elleri bağlı olarak îdâm edilmek üzere götürüldüklerini gördü.

Bunların niçin îdâm edileceklerini sordu.

Pâdişâh, ülkesinde ipek alınıp satılmasını yasaklamıştı.

Bunlar bu yasağa uymadıkları için yakalandılar ve îdâm edilecekler dediler.

Zenbilli Ali Efendi derhal geri dönüp, Yavuz Sultan Selim Hân’a yetişti.

“Bu elleri bağlı dörtyüz kişinin öldürülmesi helâl değildir. Bu husûsta Allah indinde sorumlu olursun. Sakın bunları îdâm ettirme!” dedi.

Pâdişâh bu sözler karşısında kızıp;

“Halkın üçte birinin ahvâlini düzeltmek için üçte ikisinin bile öldürülmesi caiz iken, böyle bir avuç kimsenin kanının dökülmesini çok görmek yersiz değil midir?” dedi.

Zenbilli Ali Efendi;

“Bu iş büyük bir kargaşada mübahdır, yapılabilir” deyince,

Pâdişâh;

“Hükümdârın emrine karşı gelmekten daha büyük kargaşa olur mu?” dedi.

Zenbilli Ali Efendi şöyle cevap verdi:

“Bunlar senin emrine karşı gelmemişlerdir. Zîrâ senin ipek emîni ta’yin etmen, ipeğin alınıp satılmasını gösterir. Bu bir ruhsattır, açıkça izin vermen demektir, ipek alınıp satılmayacaksa niye ipek emîni ta’yin ettiniz, onun vazîfesi nedir?” dedi.

Pâdişâh ona:

“Senin saltanat işlerine âit bu gibi şeylerde söz söylemen vazîfen değildir!” dedi.

Zenbilli Ali Efendi:

“Bu husûs âhıret işlerindendir. Buna karışmak benim vazîfemdir” diyerek selâm vermeden pâdişâhın yanından ayrılıp gitti.

Bu durum pâdişâhı son derece kızdırdı.

Bir müddet atının üstünde sessiz ve hareketsiz kalıp, derin bir düşünceye daldı. Sonra yürüdü.

Yanında bulunanlar, pâdişâhın bu hâline şaşdılar. Pâdişâhın yanına toplanıp onu ta’kib ettiler.

Neticenin ne olacağını düşünüyorlardı.

Pâdişâh Yavuz Sultan Selim Hân yolda meâlen,

“Eğer affedersen, bu, takvâya daha yakındır”

Buyurulan âyet-i kerîmeyi düşünerek, elleri bağlı dörtyüz îdâm mahkûmunu affetti. Edirne’ye varınca da Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi’ye bir ferman gönderdi. Bu fermanda şöyle diyordu:

“Dîni ve tıynî (yaratılış) istikâmetin (doğruluğun) ma’lûmum olup kazayı tarafeyni cem ettim (Anadolu ve Rumeli kadıaskerliğini birleştirdim.) ve kelâm-ı Hakkı sem’ettim (işittim, uydum) ve dahî seni oraya (bu iki kadıaskerliğe) nasbettim (ta’yin ettim).”

Böylece o dörtyüz kişiyi affedip îdâm etmekten vazgeçtiğini ve Zenbilli Ali Efendi’yi takdîr edip, ayrıca ilmiye sınıfı için, şeyhülislâmlıktan sonra en yüksek makam olan kadıaskerlik vazîfesini, hem de her iki kadıaskerliği birleştirerek onu ta’yin ettiğini bildirdi.

Zenbilli Ali Efendi bu teklifi önce nezâketen kabûl etti. Sonra da şöyle bir cevap yazıp gönderdi:

“Velâkin hazret-i Hak ile ahdim vardır ki: Söz veya kaleminden (Hükmettim!) kelimesi çıkmaya... Ol ahdimizi korumak yüzünden, vukûbulan kusurumuzu af buyurmak, bu duâcınızın sonsuz recâlarıdır...”

Yavuz Sultan Selim Hân, Zenbilli Ali Efendi’nin dünyâya, dünyâ malına ve mevkiine rağbet etmediğini, âhırette kurtuluşu istediğini görerek çok sevindi ve ona beşyüz altın hediye gönderdi.

&

Zenbilli Ali Efendi, Kanunî Sultan Süleymân Hân devrinde de vazîfesinde kalıp Rodos seferine katıldı. Rodos’un fethinden sonra orada imamlık ve hatiplik yapıp, İslâm müesseseleri kurdu.

Nakledilir ki: Kanunî Sultan Süleymân Hân, meyva ağaçlarını karıncaların sarması üzerine, karıncaları kırmak için mes’eleyi Zenbilli Ali Efendi’ye güzel bir beyitle sorar ve şöyle der:

“Dırahtı (ağacı) sarmış olsa eğer karınca
 Zarar var mı karıncayı kırınca.”

Zenbilli Ali Efendi zarif bir ifâde ile sorulan bu suâlin altına şu beyti yazarak cevap vermiştir:

“Yarın divânına Hakkın varınca
 Süleymân’dan alır hakkın karınca.”

Ömrünü, ilme, talebe yetiştirmeye ve İslama hizmete harcamış, kıymetli hizmetler yapmıştır. Üstün hâlleri, ahlâkı, başarılı hizmetleriyle meşhûr olup, tasavvufta da kemâle ermiştir.

Kendisine “Mevlânâ Sûfî Ali Cemâlî” de denilmiştir.

Şakâyik müellifi şöyle kaydetmiştir

“Zenbilli Ali Efendi ölüm döşeğinde iken, babamla birlikte ziyâretine gittik. Babamla gizli birşeyler konuştular ve babam ağlamaya başladı. Ziyâretinden ayrıldıktan sonra babama, ağlamasının sebebini sordum. Vefât edeceğini, Mûsâ aleyhisselâm’ın rûhâniyetinin sabahleyin gelip, kendisini âhırete da’vet ettiğini söyledi” dedi.

Babam böyle deyince ben de dayanamayıp gayri ihtiyâri ağladım.”

Zenbilli Ali Efendi’nin

“El-Muhtârât” adlı eseri bir fıkıh kitabı olup, çok kıymetlidir. Bundan başka; “Muhtasar-ül-hidâye”,

“Âdâb-ül-evsiyâ” ve

“Risale fî hakk-ıd-Deverân” adlı eserleri vardır. (alıntı)

 

Nazan Şara Şatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....