Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '11

 
Kategori
Tarih
 

Yavuz Sultan Selim Usulü Satranç

Yavuz Sultan Selim Usulü Satranç
 

yavuz Sultan Selim


Yavuz Sultan Selim Han, şehzadeliğinde Trabzon valisiydi. Osmanlı Devletinin komşusu, İran’daki Safevi hükümdarı Şah İsmail’in; Osmanlı devleti için büyük bir tehlike teşkil ettiğini anlamış ve bunu defalarca İstanbul’a bildirmişti 

Şehzade Yavuz sultan Selim, İran’ı yakından tanımak, İran da olan bitenler hakkında bilgi sahibi olmayı arzuluyordu. 

Şah İsmail çok iyi satranç oyuncusu idi. Şah usulü satranç diye, satranç oynama usulü vardı. Aynı şekilde şehzade Selim de, çok güzel satranç oynardı. 

Tebdili kıyafet eden Yavuz, İran’ın o zamanki başşehri olan Tebriz e gider. Bir süre handa kalarak, çevreyi tanımaya çalışır. Handa satranç oynamayı bilenlerle satranç oynar. Böylece çevre edinir. Şahın kiminle satranç oynadığını sorduğunda, “Tebriz’deki meşhur bir kuyumcu ile şahın sık sık satranç oynadığını” söylerler. 

Yavuz’un sanatı kuyumculuktur. Kuyumcuya giderek, kuyumculuk sanatını bildiğini, dükkânın da çalışmak istediğini söyler. Kuyumcu Yavuzu dükkânın da çalıştırmaya başlar. Dükkânın yanında da kendisine yatacak bir yer gösterir. Yavuz iyi bir sanatkârdır. Çalışması ve gayreti ile kısa sürede kuyumcunun gözüne girer. Kuyumcu dükkânı Yavuza emanet edip, dışarıdaki işlerini takibe gidiyor. Haftanın belli günleri ve şahın çağırdığı zaman da; saraya şah ile satranç oynamaya gidiyor. 

Yavuz ustasına; “kendisinin de satranç oynamayı bildiğini, kendisi ile satranç oynamayı” teklif eder. Usta Yavuz ile satranç oynamayı kabul eder. Yavuz ustasını pek sıkıştırmaz ama ustası Yavuz'un karşısında zorlanır. Kuyumcu bir gün şah ile satranç oynarken, Yavuzdan bahseder. “Benim çırak Yavuz usulü satranç oynuyor. Onunla oynarken, sizin ile oynadığım gibi zorlanıyorum.” Der. Yavuzu merak eden şah kuyumcuya; “bir gün Yavuzu da saraya getirmesini” söyler. Şah kuyumcu ustası ile satranç oynadıktan sonra, Yavuz ile de oynar. Şah Yavuzun satranç oyununa hayran kalır. 

Artık şah; Yavuzla da, ustasıyla da satranç oynamaktadır. Yavuzun ünü de Tebriz’e yayılır. Yavuz bu arada çevrede olanları takip ediyor, olayları izliyordur. Edindiği bilgiler bir gün kendisine yarayacaktır. 

Dükkâna gelen bir acem vatandaş; Yavuz ile özel konuşmak istediğini söyler. Yavuz konuşmayı kabul edince; “Oğlunun kadılık imtihanını kazandığını, uzun bir süre geçmesine rağmen, kadılık görevine başlatılmadığını. Yavuzun uygun bir şekilde şaha rica ederek, oğlunun atamasını sağlamasını” rica eder. 

Yavuz şah ile satranç oynadıktan sonra “Şahım elçiye zeval olmaz. Bir kulunuz, oğlunun kadılık imtihanını kazandığını, kadılık görevine başlatılmadığını söyledi. Göreve başlaması için, size konuyu arz etmemi rica etti.” der. Bunun üzerine şah; söylenen kişinin ismine Yavuzdan alarak, ilgililerden bu konuda bilgi ister. 

Hemen cevap gelir. ”Şahım belirttiğiniz kişinin soyunu araştırdık. Üç göbekten ötesi Acem çıkmadı. Bunun üzerine kadılığı uygun görülmedi.” derler. 

Yavuz bunu duyunca şaşırır kalır. Osmanlı sarayında, göreve geleceklerde böyle bir araştırma yapılmamaktadır. Osmanlı sarayında vezir bile olmuş, gayri Müslimler bulunmaktadır. Şahın yanından ayrılıp, dükkâna gelerek durumu vatandaşa iletir. Yavuz duyacaklarını duymuş, göreceklerini görmüştür. 

Yavuz yattığı odada, yatağının baç ucuna yastığın altına tespihini koyarak, o gece atına binip yola çıkar. Ertesi günü ustası dükkâna gittiğinde, dükkânı kapalı bulur. Yavuzun yattığı yere gidince; yatağının hiç bozulmadığını görür. Merakla odaya bakarken, yastığın altındaki tespihi bulur. Tespihte Yavuzun arması vardır. Usta konuyu anlar. ”Tüh be kuşu kaçırdık.“ Der. Şaha giderek konuyu iletir. 

Yavuz Trabzon’a ulaşır. Tahtta oturan Yavuzun babası 2. Beyazıt, yumuşak tabiatlı birisidir. Yavuz’un kafasında bulunan şeyleri babasının yapması mümkün değildir. Yavuz Sultan Selim Çevresine topladığı askerleri ile birlikte İstanbul’a giderek; uzun bir maceradan sonra 24 Nisan 1512 günü, tahttan vazgeçen babasının yerine padişah oldu. 

Yaptığı ilk iş, sarayda bulunan bütün görevlileri gözden geçirip, uygun olmayanları görevden alıp, ortadan kaldırmak olur. Artık saraya güvenli bir yönetim ile düzen gelmiştir. 

Hemen, Osmanlı Devleti için en büyük tehlike olan, İran üzerine sefer hazırlıklarına başladı. Nihayet büyük bir orduyla yola çıktı. 23 Ağustos 1514 günü Çaldıran da iki ordu karşılaştılar. Savaşı mutlaka kazanacağını sanan Şah İsmail savaşı kaybetti. Hızır adlı seyisinin kendisini feda ederek, atını ona vermesiyle harp meydanından kaçan Şah İsmail, canını zor kurtardı. 

Bu tarihi hikâyeyi 1975 yılında; Şiranlı Mustafa efendinin torunu, mimar Ahmet Şiranlıdan dinlemiştim. Aradan geçen 36 seneden sonra sizlerle paylaşıyor, vefat etmiş olan Ahmet abiye Allahtan rahmet diliyorum. 

Mustafa yolcu 

 
Toplam blog
: 172
: 1405
Kayıt tarihi
: 26.06.09
 
 

1953 Yılı Çorum iskilip doğumluyum.  inşaat mühendisiyim. Ankara'da ikamet ediyorum Yazılarım baz..