Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail; Sünnilik ve Alevilik; Türkiye ve İran...

Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail; Sünnilik ve Alevilik; Türkiye ve İran...
 

Dersimli milletvekilinin başlattığı "Dersim'de ne oldu", tartışmaları kızıştıkça, tartışan taraflar sürekli tarihe referans vermeye gayret ettiler.

Başbakan Erdoğan'ın, 1937'de Dersimde devletin devirdiği çamlar için özür dilemesi, Alevilerin bir kısmı tarafından olumlu bulunurken, bazılarını daha da kızdırdı.

Bu ikinci kısım, Başbakan'ın özrünün anlamsız olduğunu, yapılması gerekenin ta Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran seferinden ve Ebussud fetvalarından başlayarak, Sivas ve Maraş olayları gibi içinde "Alevi" geçen yakın geçmiş olaylarının hesabının verilmesi olduğunu söylediler.

Bütün bu hesaplar için de tek adres gösterdiler: Sünni Başbakan Recep Tayyip Erdoğan!...

Bu hesap nasıl verilecek peki!...

Şöyle: Yavuz Sultan Selim'i çağrıştıran tüm isimler kaldırılacak (yerine Şah İsmail konsun diyen yok şimdilik), Ebusuud fetvaları toptan iptal edilecek... Maraş olaylarında, Sivas olaylarında yargının dokunmadığı ama bir kısım Alevilerin dokunulmasını istediği herkese dokunulacak...

Pek açıkça söylenmese de, bir kısım CHP'nin Suriye yönetimine destek ziyaretinden anladığımız kadarıyla, "Siyasi Alevilik", iyice sıkışan Alevi kökenli Esed'e destek olunmasını da istiyor.

Bu formülasyon içinde geriye bir tek şey kalmıştır: Şah İsmail'in ülkesi İran'a destek verilmesi...

Türkiye Alevilerinin bir kısmı, Yavuz Sultan Selim'İ ve onun devleti olan Osmanlı'yı sevmezken, Şah İsmail'le birlikte onun devleti olan İran'ı sevmeleri beklenir. Ancak, burada garip bir çelişki vardır; o da bugünün siyasallaşmış Aleviliği İran'dan haz etmez...

Bunun nedeni, İran Aleviliğinin (Şiilik),  bugün adamakıllı modernize olmuş Suriye ve Türkiye Aleviliğinden daha farklı oluşudur. Elbette, Humeyni'nin İslam devriminden sonra, Türkiye Cumhuriyetinin İran'a karşı ideolojik savunma duvarlarını yükseltmesinin de bunda payı büyüktür.

Türkiye, bulunduğu bölgede, özellikle son yıllarda kazandığı konumla tüm dikkatleri üstüne çekerken, İran gibi bu bölgenin köklü devletlerinden birinin de kıskançlığını çekiyor. Özellikle yakın zamanlarda  tüm uluslararası alanlarda İran leyhine duruş belirleyen Türkiye, Suriye'deki Esed zülmüne karşı çıkınca, Suriye yönetimi ile mezhepsel dayanışma içinde olan İran'ın tepkisini çekmeye başladı.

Bu cümleden olarak, PKK terörünün Kandil'deki yetkilisi Karayılan'ı ele geçirdiği halde, Türkiyeye karşı kullanmak üzere salıvermesi( bunun bir iddiadan öte bir gerçek olduğu sadece Bülent Arınç'ın ifadeleriyle değil, Hukumetin İrana karşı son günlerdeki  tutumu ile de doğrulanmıştır) İran'ın bu "ince" hesaplar içinde olduğunu göstermeye yetiyor. Hatta, Tahran'daki İngiliz büyükelçilğinin işgalinin, Türkiye Cumhurbaşkanına nerdeyse bir "imparator" ilgisi gösteren İngiltere'ye, bir "İran mesajı" olduğunu bile söylemek mümkün..

Yani, bir bakıma tarih tekerrür etmek istiyor. Bölgesinde ve dünyada giderek etki alanını genişleten ve bu özelliği ile "Osmanlı misyonunu" yeniden yüklenen Türkiye karşısında, etki alanın daralması kaygısını güden İran çıkabilir, tıpkı geçmişte olduğu gibi...

Elbette bunu istemeyiz ama eğer tarih tekerrür ederse, Türkiye'deki bazı Alevilerin Yavuz Sultan Selim yerine hiç düşünmeden Recep Tayyip Erdoğan'ı koyacakları kesin...

Bu kesin de, Şah İsmail yerine kimi koyacaklar bu hiç kesin değil... Ahmedinejad olabilir mi, olamaz çünkü günümüz Türkiye Alevilerinin günümüz İran'ı ile hiç bir tensel ve tinsel bağı yok. Beşar Esed desek o hiç olmaz, çünkü Esed'in günleri sayılı zaten...

Demek ki, "Padişah"ı sevmeyenlerin gideceği bir "Şah" yok ortada...

Yoksa var da biz mi bilemiyoruz, müstear isim kullandığı için...

Birileri de çıkıp Kemal Kılıçdaroğlu demez herhalde...

 

 

 

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..