Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '06

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Yaygın yönetici tipleri

Yaygın yönetici tipleri
 

Her dönem iş dünyası şikâyet edeceği bir konu muhakkak bulur. İnsanın tabiatındaki yetinmemek duygusu, bu alanda da ister istemez biraz daha kabarık vaziyette oluveriyor. Tatlı bir sonuç gibi gözüken paranın büyüsü yetinmeme kötümserliğini kışkırtmaya yetiyor.

Yöneticilerinden ve çalışanlarından şikayet eden patronların nesli de zor tükenir. Çünkü insanoğlunun damarlarında tahammül edememe duygusu dolaşır. Herkesle tanımını yapmadığımız bir yarışın içinde olmayı marifet sayarız.

Önce şu aşağılık kompleksinden kurtulmalıyız ki diğerlerine sıra gelsin. Yönetici insanları yönetmenin hiç kolay olmadığını bilmek de bir marifettir. Çünkü yönetim kademesindeki her insan oraya bir kabiliyetinin sonucu gelmiştir.

Yöneticiyi yönetmenin zorluklarından biri de burada ortaya çıkıyor zaten. Çünkü yapılan nihayetinde bir ticaret. Ticaret risk almak demektir. İşin başında olan yönetici her zaman patron için bir risktir. Açık kapıları patron kapatmazsa kapatan mutlaka çıkar… Ya gider bir süre deneyim kazandıktan sonra kendi işini kurar ya da belli bir süre sonra boşvercilikle çalıştığı müesseseyi çiftliğe çevirir (patron olmadığı zaman çay-pasta-maç sohbetleri yapan kıdemli idari personel her tarafta var).

Ya da artık cesareti kırılmıştır girişimci olmaya ama yeni bir fikir de üretemiyordur sadece patronun goygoyculuğu ve rutin işlerinin devamı ile meşguldur ( belli bir yaş üstüne çıkmış ama sadece iş korkusundan o işletmede çalışanlar çevremizde yeterince mevcut).

Bunlar yanında o işletme için varını yoğunu sarf eden genç (sadece yaş itibariyle değil) ve dinamik yöneticiler yok mu? Var tabii ki… Ancak bu istenen seviyede bir çoğunluğa mı sahip? Hayır…

Ben bu temel başarılı yönetici tiplerini iki kategori de toplamayı uygun buluyorum. Alt kategorileri var muhakkak bu sınıflamanın da. Bu sınıflamayı yaparken işverenlere birazcık da olsa fikir verme niyetini taşıyorum. Unutmamalı ki hayatında bir patronla hiç çalışmamış bir patronun yöneticilerin dünyasında hüküm sürmesi çok kolay olmaz.

Projeciler ve İcraatçılar; Projeciler…

İnsanlar vardır iş ortaya çıkartırlar. Proje adamlarıdır. Aksayan bir ünitenin başına tam yetkiyle koyarsanız aşamayacağı sorun yoktur. Yönetmeyi severler. İktidar sahibidirler. İktidar olma bir hırstır onlar için. Bazen kaybettiren bir hırs…
Özgürlüklerine düşkündürler. Bir çamurdan tepsi çıkartıp kıymetli eser olarak satma maharetlerini taşırlar.

Sorunlu bir atölyeyi koyarsınız önüne. 3 ay inceler. Bakar, işi tanır, not alır. Projelerini şekillendirir. Ekip profili ortaya çıkartır. Sorunu çözer… Şikâyetçi olmaz… Elindeki malzemeyle iş yapmasını bilir. Onun işi evvela düşünmektir.
O sadece odaklandığı sorununun çözümü için kafa yorar. Kendine hedefler koyar ve bu hedeflerde yürümeye çalışır. İdealisttir.İdealistliği ona ticari kazanç anlamında kayıplara yol açmasına neden olur. Umursamaz.

Tamir eder onarır, test yolculuğu yapar, yola çıkarır. Son kontrolleriyle beraber bir süre kaptanlığı yürütür. Aksaklık çıkmaması gerekir çünkü…

İşin rayında olduğunu görünce yeni bir heyecan aramaya başlar. Rutin bir işi yönetmeyi değil denetlemeyi sever sadece. Yeni bir proje de bulamazsa çalıştığı kurumdan yollarını ayırır.

Aklı ve zihni toy, pazarlığı içinden yapan, kelimeleri içinden konuşan numunelik patronlar bu kategorideki insanlar için istikrarsız söylemini küçültücü ve yerici bir anlam yükleyerek kullanırlar. Sanki ağızlarından çıkan sözler patronluğun gücüyle (!) doğru olarak algılanacak yanılgısına kapılırlar.

İş bitirici yöneticiler başlattıkları ve başarıyla geliştirdikleri projeleri çocukları gibi algılarlar. Özenle titrerler üzerine… Kıskançtırlar… Takdir edilmek isterler… İstikrarın tarifi onlar için başarıdan başarıya koşmaktır. Yıllık izin kullanmazlar hiç… Ama en fazla 2 yılda bir proje (veya popüler deyimiyle iş) değiştirdiklerinden, bu dönemde 1 ay kadar dinlenme fırsatı bulurlar. Çevreleri her ne kadar bu dönem için onlar için işsiz yakıştırması yapsalar da, onlar ‘’tatildeyim’’ sözcüğünü daha çok severler.

Anlayacağınız üzere risk alırlar. Yüksek riskle çalıştıkları için işsiz kalma oranları daha yüksektir. Bu tipler ya hızlarını alamayıp fırsat yakaladıkları anda patron olurlar ya da durulur ve aşağıda anlatacağım kategoride çalışmaya devam ederler…

İş Götürücüler

Bu kişiler daha ziyade var olan bir sistemin işlemesinde kendilerini daha rahat isterler. Sistem vardır. Yürütülmesi gerekir. Aksaklıklara müdahale ederler. Kontrolcüdürler. Patronlarla ters düşmezler. Aylık rutin maaşlarını hesap ederler. Bu tipler kendi içlerinde farklı kollara ayrılır. Ama en çok göz çarpan iki tür vardır.

1) Heyecanlarını kaybetmiş fırlama tiplerdir bunlardan bir grubu. Proje insanı olarak nitelendirilen bu insanlar sönmüş bir volkan gibidirler. Her zaman bir potansiyel taşırlar içlerinde. Ama durulmuşlardır artık. Genelde bir ticari girişimcilikte yaşadıkları hezimet sonrası sağlam, sürekli ve maaşı düzgün alabilecekleri bir işe girerler. İşlerini iyi takip ederler. Düzenlidirler. Çok başarılı işleri gece-gündüz zaman harcayıp terleriyle yoğurdukları işlerin -meyvesini toplayamadıkları için olsa gerek- çoğu zaman kırgındırlar.

Bir patronla nasıl çalışılması gerektiğini bilirler. Ast-üst saygıları vardır. Kendilerine örnek olarak seçtikleri ulusal veya uluslararası firma tepe yöneticilerini aylık iş dergilerindeki heyecanlarını, geçici bir heves olarak tozlanan sayfalardaki eski anılar olarak terk etmişlerdir. Ama gözlerinde her an bir ışık taşırlar. İyi bir yabancı dilleri vardır. Entelektüel birikimleri olagelmiştir.

Dönemsel hedefler koymayı ve sonuçları irdelemeyi severler. Sayıları az da olsa vefalıdırlar. Vefasızlar bu özelliklerinin kabahatini patronlarından bilirler.
Patrondan önce işyerini terk etmekten korkmayacak kadar kendilerinden emindirler. Bu onların aleyhine olur çoğu zaman. Çünkü cehaleti belinden sarkmış patronların çokluğu onları goy goycular arasında istemeden de olsa rekabete zorlar. Bu haksız rekabet her zaman yaralar onları.

Şikayet etmezler çözüm bulurlar. Üretkendirler. Silik tipler değillerdir. Renklidirler. Hiç beklenmedik anlarda gökkuşağı gibi farklı alanlarda farklı işlerin başında lider olarak yer alırlar. Doğuştan taşıdıkları kabiliyetleri sayesinde, her ortamda lider pozisyonunda ön plana çıkmaları kaçınılmaz olur. Haliyle biraz ukaladırlar. Ama eskiyen yılların ağırbaşlılığı çökmüştür üzerlerine. Bu tipler büyüyen firmaları taşıyan beyin takımlarıdır her zaman…

2) Adamın yokluğunda adam yerine konulmuş çelebiler olarak bilinirler. Eski patronlarımdan Halil Aydın’ın sık kullandığı ve benim de sevdiğim sözlerinden biri aklıma gelir bu tipler için… ‘’Adamın olmadığı yerde keçi Abdurrahman Çelebi olur.’’

İkiyüzlü olduklarını övünerek anlatacak kadar bayağılaşmışlardır. Patron varken hır-gür çalışırlar. Kan-ter karışır. İş yapmaktan ziyade patronun gözünü boyamaktır amaç. Ağızları iyi laf yapar… En büyük marifetleri dilleridir. Çok laf konuşurlar. Haliyle inandırmak için bol yalan söylerler.

Genelde patron değiştirmek istemezler. Çünkü öğrendikleri patronlara nasıl yalakalık yapılacağını bilmeleri hayli zaman almıştır. İş değiştirmeyecekleri için de vazgeçilmez olurlar. Güvenilir olurlar. Kendilerini ve kurumlarını bir adım öteye götürecek kabiliyetleri yoktur. Gelenekçidirler. Yenilik onlar için tehlikedir. Çünkü öğrenmek çaba gerektirir.

Dirayetsizdirler. Günlük mesailerinin üçte birini muhabbete ve dedikoduya ayırırlar. Patrondan evvel çıkmaz için izin istemeye dahi korkarlar. Ama patronların yokluğunda gemiyi ilk terk edenler onlardır. Bürokrat gibidirler. Çok yönetici görmüş geçirmişlerdir. Bir onlar kalmıştır baki.

Devirmek için çok kuyu kazmışlar ve itmişlerdir sevmediklerini. Patronların en çok yakındıkları kişilerin başındadırlar. Ama patronların en yakın adamları olarak bilinirler. Üretkenlikleri yoktur. Çözümün parçası olmaktan ziyade sorunun bir parçası olurlar… Ama şikâyetleri de hiçbir zaman bitmez.

Sonuç:

Yukarıdaki anlattıklarımın çoğu bilinen gerçeklerdir. Ben sadece bir kısmının fotoğrafını çekmeyi istedim. Çünkü ihtiyaç duyulan yöneticiler, mecbur kalınan yöneticiler ve aranan yöneticiler iş hayatımızın birer gerçeği. Hepside olmazsa olmazlarımız. Ve unutmamalı bu üç grupta birbirleriyle hiçbir zaman geçinemez.

 
Toplam blog
: 12
: 1129
Kayıt tarihi
: 05.09.06
 
 

İktisat eğitimi aldım. 6 yıldır fabrikalarda yöneticilik yapıyorum. Ortadoğu ve yakın tarih okumalar..