Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

Yayın yasağı ve yargı reformu

Yayın yasağı ve yargı reformu
 

Almanya’da sonuçlanarak, kesin hükme bağlanmış olan Deniz Feneri davasının Türkiye ayağında çıt yok, farkında mısınız? Ne oluyor; ne bitiyor?.. Kimsenin haberi yok.

Peki, niçin böyle? Çünkü, bu davanın Türkiye ayağı ile ilgili soruşturmada “Yayın Yasağı” var… Ama Ergenekon, Kafes ve Erzincan soruşturma dosyalarının içinde ne varsa gazete manşetlerinde, televizyon kanallarında… Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının kodese tıkıldığı davanın iddianamesi, başsavcının avukatından önce medya organlarına servis yapılabiliyor… Haydi, hepsinden geçtik… Devlet’in en gizli arşivi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sırlarının saklandığı oda ile ilgili haberler, her gün her saat yayında… Kozmik oda hâkimi geldi, kozmik oda hâkimi gitti… Sayın yargıç ne yedi?.. Niçin evinden sefertası getiriyor, filan… Hepsi yandaş medyanın kilerinde, bozdurup bozdurup harcanıyor… Olmuyor, yeniden pişiriliyor.

Bu ne biçim hukuktur? Bu nasıl işleyen bir mekanizmadır?.. Hukuku [ve dolayısıyla adalet mekanizmasını] bu hale getirenlerin yapmaya kalkıştığı “Yargı Reformu”nun niteliği bugünden bellidir. Çünkü güdülen amaç açıktır; apaçıktır. Hedef, yargı erkini, tümü ile yürütme organının, yani Hükümet’in, yani kendilerinin şartsız egemenliğine geçirip, emrine vermektir. Bağımsız yargıçları, hükümet’in alelade memurları haline getirmektir. Niçin Deniz Feneri davası ile ilgili bilgilerin halka ulaşmasına engel olunmaktadır? Niçin ve nasıl bu dava ile ilgili bilgilere yayın yasağı konabilmektedir? Bir tarafta Devlet sırrı niteliğindeki bilgiler medya organlarına servis edilirken; öte yanda, bu ülkenin en üst düzey komutanları hakkında yalan/yanlış sürdürülen bir bilgi kirliliği ile halkın gözü boyanabilmektedir. Çeşitli çıkar vaatleri ile hapishanelerden devşirilerek “gizli tanık” yapılan PKK itirafçılarının itirafları ile teröre karşı 20 yıldır savaş veren üst düzey komutanlar suçlanabilmekte ve bu kişilerin kimlikleri “ustaca” halktan gizlenebilmektedir. Ama çeşitli adi suçlarla ilgili dokunulmazlık dosyaları meclis başkanlığının arşivindeki sumenin altında küflenmeyi beklemektedir. Hangi sağduyu ve vicdan sahibi yurttaş böyle bir adaletsizliğe isyan etmez ki?.. Bu adaletsizliğin mimarı olanlar bugün “Yargı Reformu’ndan söz etmektedirler… Kendi siyasi partilerinin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı “ olduğu gerçeğini hükme geçiren Anayasa Mahkemesi’ni etkisiz kılabilmek için Anayasa değişikliği yapmak istemektedirler…

Dikkatli bir gözle bakıldığı zaman şu gerçek apaçık ortaya çıkmaktadır: Adalet ve Kalkınma Partisi, hemen hemen tüm siyasal eylem [ve işlem]’lerinde kendisi hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan hükmün ne kadar gerçek olduğunu doğrulamaktadır… Eylül rejiminin siyasal ve ekonomik anlamda devamı ve ideolojik mirasçısı olanlar bugün, taktiksel anlamda işlerine yarayacağını düşündükleri için 12 Eylül karşıtıymış gibi görünmeye çalışmaktadırlar… 1980 sonrasının a/politik ortamında yetişen genç kuşakların ve hafızaları “nisyan ile malul” olduğunu düşündükleri halk sınıflarının bu yalancı dolmayı yutacağını sanmakta ve daha doğrusu, ummaktadırlar… Oysa derelerin altından çok sular akmıştır. 12 Eylül’ün sindirerek köreltmeye çalıştığı halk kitleleri ve özellikle de genç kuşaklar, ak koyunu kara koyundan ayırabilecek bir siyasi bilince erişmiştir. Türkiye halkının öncü kesimi, İktidar partisinin ismi içinde yer alan ak sözcüğünün, egemen kılınmak istenen karanlık düşüncenin üzerini örtmek için kullanıldığını farkındadır; bilincindedir. Şapka düşmüş, kel görünmüştür… Şapkanın demokrasi söylemleri ile üstünü örtmeye çalıştığı düşüncenin esası deşifre edilmiş ve ülkenin en üst mahkemesi tarafından kesin hükme bağlanmıştır. İşte altını üstüne getirmek istedikleri şey, bu bilinç ve bu sosyal olgunluktur… Cumhuriyet hukukunu korumaya çalışan yargı kurumları ve üniter devleti kollamakla görevli olan Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..