Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

24 Ağustos '17

 
Kategori
Güncel
 

Yaz Günleri Ve İnşaat İşçileri

Yaz Günleri Ve İnşaat İşçileri
 

İnşaat işçilerine inşaat mevsimi bayram seyran


Onlar inşaat işçileri, sıcağın tüm bedeni sarmaladığı öğle saatlerinde bile harıl harıl bina yapıyorlar. Yaz mevsimi onların mesleği açısından aynı zamanda inşaat işlerinin yoğun olduğu zamanlar demek. 6 aylık bu sürede arı gibi çalışacaklar ki, kışın karınca misali yazdan kalan, dişten artırılanla biraz rahat yaşasınlar.

İnşaatta çalışanların pek çoğu doğru dürüst gıda da almıyorlar. Gazete üzerine yayılı sofrada salatalık, domates, belki karpuz, yahut çayın yanında bolca ekmekle karınlarını doyuruyorlar. Doğrusu hep birlikte toplanıp tıkınmaya talim ediyorlar.Yani karın doldurmaya yönelik beslenmeleriyle sıcağa adapta olamıyorlar. Vücutlarının bakımına zaman tanıyamıyorlar. Sebebi; işten değil, dişten artırabilmek. Yaz günlerinde ne kadar kazanırsa, kışın soğuğunda o kadar rahat edecekler; varsa borçları, ödeyecekler. Dolayısıyla inşaat mevsiminde doğru gıda almaktan ziyade, çok çalışıp emeğinin karşılığından alınandan, birikim yapabilme düşüncesinde olmalarından. Hayatla mücadele kolay değildir. Ekmek aslanın ağzından midesine yayılmakta, hastalık bazen ummadık anda karşıya çıkmakta. Malum, ülkemizde işsiz çok. Gayretliye bile aramazsa iş yok…

Onlar sabahın erken saatlerinden, akşamın geç saatlerine kadar sürekli beden güçleriyle çalıştıklarından; dinlenme adına âtıl olmak ne demek bilmiyorlar. Bacakları mı ağrıyor, kollarını mı, hissetmiyorlar. Ne gam, yaşam kalitelerini önemsemiyorlar. Kendilerinin oturamayacakları binaları birbiri üstüne yapıyorlar. Ellerinde malalar, kucaklarında tuğlalar, hep yukarı doğru bakıyorlar.

Onlar için her iş günü kutsal, Ekmeklerini taştan çıkaran, çalışmanın da bir ibadet olduğunu, rızkının peşinden gidilmesi gerektiğini bilen insanlar onlar. İçinde oturduğumuz evleri yapan, emeklerine şükürler katan, ekmeği karşılığında gerçek alın teri döken el sanatları ustası onlar…

İNŞAAT İŞİNDE BÜTÜN MESELE DÜRÜSTLÜKTE

MALZEMEDEN ÇALMAZSAN EV SAĞLAM OLUR

Bir ev temelden çatıya var olurken, pek çok değişik iş kolunda erbap gelip geçiyor içinden. Kalıpçısı, olukçusu, elektrik tesisatını döşeyeni, su tesisatı döşeyeni, sıvacısı, boyacısı, betoncusu, demircisi, telcisi, çivicisi. Ve bunlardan önce illa amelesi ve duvar ustası…. Temelden tavana herkes işini biliyor ve işin ustası sırası geldikçe inşaata girip işinin gereğini yapıyor. Onlar çalışırlarken de başlarında bir bekleyenleri oluyor. Daha doğrusu gözetleyenleri, inşaatın ve çalışanların eksiği gediği varsa temin edeni. Onun sıfatı da ‘taşeron’ oluyor.  Taşeron bina işini alan, yapımını üstlenen müteahhit in sağ kolu.  Yani müteahhit in işinin bir bölümünü yaptırmayı üstlenmiş kişi, müteahhitten sonraki ikinci üstenci. Sorumluluğu önemli. İşçilerin çalışmalarını denetliyor, aynı zamanda inşaatı ve müteahhidi de denetliyor. İşini doğru yapıyor mu, para kazanmak için yaptırdığı evler sağlam oluyor mu, diye. Nitekim inşaat bitip de oturulur ev haline dönüştüğünde içinde onlarca canı barındıracak…

Bizim bölgenin zemini deprem riski taşıyor, dolayısıyla evlerin çok sağlam temeller üzerine oturması gerekiyor. Bu yüzden de çimento ve çelikten ne kadar gerekiyorsa o kadar kullanmalı. Yaptım, sattım. Sonra da parasını kapıp kaçtım olmamalı evler. Bunu tam elli yıldır inşaat işleriyle uğraşan Zeki Kurnaz’da aynen böyle söylüyor.

Pek çok inşaatın, son yıllarda sıklıkla yapılan nice lüks dairelerin inşaatında taşeronluk yapan Zeki Kurnaz, bütün gün çalışanların başında gözetleme memurluğu yapıyor.

-“Malzemeyi bol kullanın abem, arkamızdan küfür değil, dua alalım” sözlerini sık sık tekrarlayarak. “Binayı ayakta tutan temelidir, temeli ne kadar çelik ve betonla sağlamlaştırırsan, bina o kadar uzun yıl ayakta durur. Tıpkı insan gibi düşünelim bir binayı. İyi beslenen insan dinç olarak uzun yıllar yaşıyor. Garibansa, karnı iyi doyurulmamışsa  gencecikken öte âleme göçüyor” diye misal veriyor.. “Bu zamanın insanları banka kredisiyle kolay ev sahibi olabiliyor. Hele karı koca çalışansa, birinin kazancı evin öte berisi için, ötekinin ki borçların ödemesine ayrılıp problemsiz yaşanabiliyor” diyor. Zeki usta, sonrasında şöyle söylüyor. “Süper lüks ve son teknoloji donanımlı, her bir kat ısı yalıtımlı, konforlu evlerde oturacak maddi imkanlı, şanslı kimseler, on şiddetinde depreme karşı dayanıklı şekilde yapılan kontrollü konutlarda gönül rahatlığı içinde; dünyada kaldıkları müddetçe huzurla yaşayacaklar. Bizlerin ömrü harap ahşap evlerde geçti. Tuvaleti, çeşmesi bahçelik yerlerde  olan evlerimizde analarımız konforun ne olduğunu öğrenemeden çilekeş yaşayıp şükrederek göçtü. Şimdi inşaat işinde çalışan amele dahi lüksü, binanın yapım aşamasında görebiliyor. Kimsenin artık bilmediği yok, bir sürü insan lükse ulaşmak için ahşap evlerini mütahhitlere veriveriyor. İnşaat ne kadar çok olursa, bizim işler de o kadar var olur. Kazanılanlar tüketime, dolayısıyla ülke ekonomisine yansır” diyerek gidişattan memnuniyetini belirtiyor.

Dedik ya onların işleri soğuklar gelinceye kadar. Kış yüzünü gösterdiği zaman onların yüzleri inşaata ters dönmüş oluyor.  Çünkü soğuk havalarda hem açıkta, çok katlı bina üzerinde çalışmak zor, hem de inşaatın betonu kurumuyor. Dolayısıyla bahar ayları ve yaz mevsimi aynı zamanda inşaat mevsimi oluyor. Ayfer AYTAÇ

ayferaytac.com

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..