Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '09

 
Kategori
Deneme
 

Yaz tatilim

Merhabalar,

Bana uzun gelen bir aradan sonra yine sizlerle birlikte olmanın heycanını yaşıyorum. Bu arada bütün blog dostlarımı, yorumlarınızı ve yazılarınızı keyifle okumayı çok özlediğimide belirtmeliyim. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.
Evet tam bir aydır tatil nedeniyle şehir dışındaydım. İlk kez bukadar uzun bir tatil dönemi oldu benim için. Ayrılırken geride hüzünlerimi, sevdamı, umutlarımı bırakıp herşeyden uzaklaşmak istemiştim. Bana acı veren herşeyden uzak, hayatımı sıfırlamak, yeniden başlamak, yok olan umutlarımı tekrardan yeşertmek ve bol bol dinlenmek...

Denizin masmavi rengiyle bütünleşen, doğanın bozulmadığı Muğlanın Akdeniz kıyısında yer alan küçük bir kasabasında Datçadaydım. Zeytin ve badem ağaçlarının eşsiz güzeliğiyle sessiz sakin dinlenmek için ideal bir yerdir Datça. Dünyada oksijeni en yüksek yerlerin içinde ikinci gelmektedir. Denize girdiğinizde dibini görebiliyorsunuz, taşların güzelliği renkleri gerçekten mükemmel. Elinize kitabınızı alıp kimsenin sizi rahatsız etmeden güneşlenebileceğiniz o kadar çok yer varki, benim gibi sizde arkadaşlarınıza küçük bir koyu kendime kapattım diye takılabilirsiniz. Benim en sevdiğim saatler sabahlarıydı, iş alışkanlığımdan olsa gerek hep erkenden uyandım, havanın temizliğinden olsa gerek hiç uyku sorunu yaşamadan yedibuçukta ayaktaydım. İstanbulda yapamadığım spor için benim için kaçınılmaz bir fırsattı. Her sabah yürüyüş yaptım, yürürken karşılaştığınız kişilere gülümsemeniz, sıcacık bir günaydın, inanın insanı okadar rahatlatıyor, mutlu ediyorki, işte huzur bu olmalı diyorsunuz. Bir saat yürüdükten sonra kendime ait koyumda denizin serin sularında yüzmek adeta detoks gibi insanı yeniliyor. Bazı sabahlar güneşin doğuşunu seyrettim, havanın yavaş yavaş aydınlanıp denize müthiş bir ışıkla yayılışını... Yaşadıklarım geldi aklıma zorlu sevdam, yok alan ümitlerim, unutmak istediğim anılarım.. Kimsenin olmadığı bu eşsiz koyda ağlamakta kaçınılmazdı... Söz vermiştim oysa kendime, bir daha ağlamayacaktım, kolay değildi vazgeçişler, yüreğin yanarken unutmaya çalışmak, yok saymak. Ve yaşanmış çok uzun yıllar varken bir anda herşeyi silip atmak.. Canım yanıyordu, güneşin bedenime yayılışı gibi her hücremde hissediyordum bu acıyı.. Ne zormuş güçlü olmaya çalışmak, ben onun gibi olmıycaktım ama, ben yürekliydim korkularım yoktu yalanların arkasına sığınacağım... Nasıl sevdiysem gitmesinide bilecektim, biletimi kesmiştim çoktan. Onun olmadığı bir yolda ilk adımlardı bunlar...

Neyse sevgili dostlarım, bugün hüzünleri değil sadece tatilden güzel anılarımı anlatacağım sizlere sonra bu konuyla ilgili yazılarıma devam edeceğim şimdi Datçadan devam edelim. Bal, badem, zeytin yağı datça yöresinin meşhur yiyecekleri. Her yerde zeytin ağçalarını görebilirsiniz, gerçi toprağı okadar bereketliki ne meyve ekerseniz hemen tutuyor, şeftali, nar, limon, portakal ne ararsanız hemen hemen her bahçede gözünüze çarpıyor. Gezip görebileceğiniz yerlerle ilgilide sizlere Mesudiye, Palamutbükü, Knidos, Aktur'u tavsiye edebilirim. Tabiki yel değirmenlerinide unutmayalım. Datçaya girmeden sağ tarafta bulunan yel değirmenlerinden biri öyle güzel restore edilmişki işletmecisini burdanda kutluyorum. Tanışdık kendileriyle, Zeynep hanım ve kardeşi Kurtul bey. Binbir çeşit baharatla yapılmış gözlemesi bir harika, eğer yolunuz düşerse mutlaka uğramanızı tavsiye ediyorum. İster sabah kahvaltısı ister ikindide gözleme ya da akşama harika yemeklerle karşılacağınızın garantisini verebilirim. İlgi süper okadar içten samimi davranıyorlarki bu ilgi karşısında şaşırıyorsunuz. Ve İşte işletmecilik budur diyorsunuz.

Bu arada Can YÜCEL'den de bahsetmeden edemeyeceğim. O güzel şiirleri nasıl yazdığını şimdi daha iyi anlıyorum, orda insan gerçekten yeniden doğuyor, atmosfer okadar huzur vericiki zaman bile farklı ilerliyor. Kuşların sesleri ağustos böceklerinin ötüşü, denizin rengi hafif esen rüzgarı sizi adeta büyülüyor. Bu yıl mezarını ve evini ziyaret etme imkanıda buldum, her zaman gittiği, şiirlerini yazıp dostlarıyla sohbetlerini paylaştığı eski Datçadaki kahvesinde bir duvar onun resimleri ve yazılarıyla donatılmış. Rahmetle anıyorum kendisini. Ve sevgili dostlarım satırlarımı çok sevdiğim bir Can YÜCEL şiiriyle noktalamak istiyorum. Bir yaz tatili dönüşümde bir yanım eksik, duygularım gözyaşlarımda saklıda olsa sizlerle olmaktan büyük keyif alıyorum. Dediğim gibi bu tatil benim için yeni bir başlangıç içindi. Sevgimi bıraktığım sonsuz denizde umutlarımı valizime doldurup, hayata kaldığım yerden tekrardan merhaba demek için burdayım. Bana acı veren herşeyden vazgeçtim ben,

İşte hayat budur!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin, bunuda öğren
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN....

CAN YÜCEL...

Sevgiyle kalın...
 
Toplam blog
: 27
: 6377
Kayıt tarihi
: 12.06.09
 
 

42 yaşında 2 çocuk annesi bir bayanım. Çalışıyorum, yazmaya dün karar verdim, nekadar başarılı oluru..