Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yaz tatilsiz olur mu?

Benim gibi henüz işyerinizde bir yılınızı doldurmadıysanız, tatil için her fırsatı değerlendirmek farz gibidir. Küçük bir boşluktan yararlanıp anlayışlı patronunuzdan koparabildiğiniz iki günü haftasonuna ekleyince hiç de küçümsenmeyecek bir kaçamak yapabilirsiniz.

İşte böyle kaçamak tatillerin ideal mekanıdır Bozcaada. Eğer bu tatili kaçamak olarak değerlendiriyorsanız başınıza gelebilecek felaketlerden biri internetten bulduğunuz otelin kötü çıkması ki zengin ve ekonomik çeşitliliği ile adada bu felaketle karşılaşmanız çok ender bir rastlantı olacaktır. Bir diğeri ise havanın kötü olmasıdır. Otel konusunda bir sıkıntımız olmadı, Lefkofris merkezin biraz dışında olmasına rağmen internetten bulunabilecek ideal mekanlardan biri, bir göz atarsanız siz de bizim gibi bahçesine tav olabilirsiniz. Her ne kadar adalılar sevmese de burada araba elzem, en azından çok güzel olan sahillerini gezebilmek için. Araba sayesinde merkezden uzak olan otel konusunda hiç dertlenmedik. Otelden yırtmıştık ama hava konusunda şansımız pek de yaver gitmedi. Bütün Ege’yi saran en rüzgarlı günlerinde, rüzgarıyla ünlü adada harika olmasına harika ama bol ayazlı Ayazma plajında, her açıklığa olanca hışmıyla dolan kumlarla cebelleşmek yeterince heves kırıcıydı.

Tatiller böyledir, dinlenmeye, eğlenmeye, gezip görmeye geldiğiniz için günlük hayatınızda katlanamayacağınız şeylere ses çıkartmayabilirsiniz. Rüzgara ve buz gibi suya rağmen plajda oturmak, dostlarla sohbet etmek, en önemlisi şehirden ve bütün tantanasından uzak olmak sıkıntıyı alıp götürür. Biz de bol bol güneşin tadını çıkarttık doğrusu. Bu yazıyı kaleme almamın sebebi sadece tatil anılarını anlatmak değil. Öncelikle herkesin adanın güzelliklerine kendini kaptıracağına kesin gözüyle bakıyorum. Bozcaada büyülü bir yer. Öyle çam kokulu ormanları falan yok, adına yakışır bir bozlukta. Ama o küçük limanı, şarapları, üzüm bağları, bağ evleri, tepeden aşağı inerken gözünüzü kamaştıran muhteşem denizi… ve de insanları… Yunus Amca gibi insanları. 45 yıllık İstanbulu’nu terk edip adaya yerleşmiş, Meydan Cafe’nin aşçılığını yapan Adanın Yunus Amcası. Ayazla sersemleyip güneşin etkisini yitirmesiyle de üşümeye başlamış, guruldayan karınlarımızın sesini dindirmek için şehre indiğimizde sağda solda dolanadurur ve midye tava-bira ile yetinmeyi planlarken karşımıza çıktı Meydan Cafe. Sade ve sıcak dekoruyla son derece davetkar olması yetmiyormuş gibi ev yemeklerine duyulan özlemi de giderebileceğini öğrendiğimizle kendimizi bir masa bulmamız bir oldu. Yunus Amca tezgahın arkasında, ocakların başındaydı. Sevecen gülümsemesiyle verdiği tavsiyeye uyarak mercimek çorbası ve karnıyarıktan birer tabak aldık. Birbirinden lezzetli olan yemekleri bize müşterileri değil de evine gelen misafirleriymişiz gibi sundu. Soframızı sohbetiyle de tatlandırdı. Annem duymasın ama hayatımda yediğim en güzel karnıyarıktı. Akşam yemekleri için tek bir mekanımız vardı artık. Son gecemizi bizim için özel olarak pişirdiği nefis lipsos buğulama, soframızı donattığı çeşit çeşit mezeler ve rakı ile şenlendirdi.

Yunus Amca’yı, bize gösterdiği misafirperverliği, geceleri battaniyelere sarınarak otelimizin bahçesinde izlediğimiz deniz manzarasını ve ailesiyle işlettiği otel sahibimizin ev yapımı şaraplarını geride bırakırken Bozcaada’nın her defasında beni süprizlerle şaşırtmasını, her türlü aksiliğe rağmen yüzümü güldürüşünü düşündüm. Bunları üç yıldır tatillerime musallat olan Bozcaada hastalığının semptomları olarak görüyorum. Tedavisi ise yalnızca ilk fırsatta adaya dönmek…

 
Toplam blog
: 5
: 3223
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü mezunuyum. İTÜ'de Sanat Tarihi Yüksek Lisansımı "1945-1..