Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '10

 
Kategori
Deneme
 

YAZABİLMEK VE OKUYABİLMEK İLE İLGİLİ NE VARSA BİLEBİLDİĞİM ....

YAZABİLMEK VE OKUYABİLMEK İLE İLGİLİ NE VARSA BİLEBİLDİĞİM ....
 

hayatın içinde yaşıyorum ve en önemlisi hiçkimsenin hayat hikayesini küçümsemiyorum...


Yazmamı tetikleyen çok farklı unsurlar vardır ;

***
* Bir filmin bir sahnesini bir saksının içindeki menekeşe ile özdeşleştirip bir anda " özlemek " ile ilgili bir yazı...

***

* Yolda yürürken gördüğüm iki gencin birbirlerine bakışından " aşklarının " nasıl geliştiğine ve gelişmekte olduğuna kurgular yapıp ; ondan mutlu bir ilişki ya da mutsuz bir ilişki ya da entrikarla dolu bir ilişki çıkarabilirm , tamamen gördüğüm yüzlerin ve seslerin çağrışımlarıyla olur bu ...

***


Doğruyu söyleyebilmek onu anlayabilmek ile mümkün bende iyi bir gözlemci olduğumu düşünürüm ve herşeyden önce her durum ve koşulda dürüstlüğü kendine ilke edinmiş , insan onuru ve haysiyetine değer veren ve bunu çok önemseyen biriyim dolayısıyle yazdıklarım elbette benim hayata bakış açımla şekillendirdiğim olaylar, olgular ve benim söylediğim nedenlerin tetiklediği hayal dünyam...

***


* İnsanlar , hayatlarını yazdıkları gibi yaşıyorlar diye bir sonuç çıkaramayız. Yazarken bir sürü şeyi sağdan soldan getirip devşiriyorsunuz , birgün bir cinayet, birgün hırsızlık ve kapkaç, taciz, tecavüzde yazabilir insan. Hem öyle bir yazar ki yazandan nefret bile edebilirsiniz ama birgün anlarsınız ki yazan pamuk gibi biridir ve sadece acımasız bir gerçeğin üzerine parmak basmıştır.

***

Aşkı, sevgiyi, insan ilişkilerini yazabilme yetisine sahip ve insanın yüreğine dokunan cinsten yazılabilmiş olması , bunu yazanın böyle yaşadığı anlamına da gelmiyor. Yazanlarda sonuçta hatalarıyla sevaplarıyla insanlar....


***


İyi yazıyor olmak iyi insanlar olunduğu anlamına gelmiyor ...

***


Aslında yazarken hep çaktırmadan çaktırmadan bizim için kanayan bireysel ekonomik ve sosyal yaralara parmak basmaya çalışıyorum. Ama bunu bir öykü tadında yazmaya çalışıyorum .

***


Her yazanın kendine göre geliştirdiği bir yazım tarzı var sanırım ve herkes yazdığı bu tarz ile anlatmak istediğini anlatmak istiyor.

***


Sosyo-ekonomik ve sosyo politik konuların dışında kalabilmek sosyal varlıklar olduğumuz düşünüldüğünde zaten pek mümkün değil...

***

* İnsan ne mutlu oluyor, yazdıklarına samimi ve keyifli yorumlar alınca...

***


Ahhhh şu tümceler ....

***


Size yaşamdan bir anektod anlatayım .

***


Birgün yazdım yazdım aldım yazdığımı kuzene yolladım, eee be kuzen dedi, ben yabancı dil biliyor muyum da bana yabancı dilde yazdığını yolluyorsun . Meğer ingilizce yazdığım bir metni alıp ona yollamışım .Türkçesini yolladığımda haa şöyle dedi gel yola , da kuzen madem bu kadar ciğerden ciğerden yazıyorsun ki öyle , arada bir nokta koy cümlelerin arasına demeyi de ihmal etmedi...

****


Ben ilk yazmaya başladığımda hani bize öğretilen düz cümleler vardır ya, onları kurmaya uğraşırken bakıyordum ki , yine hepsi devrik cümle olmuş. Düşünün ki bir yandan çeviri yapıyorum, bir yandan da hadi dök bakalım yaşamda görüp, izleyip, okuduklarını diyorum. Yeni yazılarda kısa tümceler var, eskileri artık düzeltmiyorum...

***


Sanırım ; beğenileri dile getirmek, güzellikleri övmek, başarıları takdir etmek bazı insanlar için yorucu olabilliyor. Dolayısıyle taktir, teşekkür ve övgü için harcayacakları enerjilerini yermek, suçlamak vs için harcamayı tercih edebiliyorlar, çünkü bu daha kolay ve üstüne bir de daha stress atıcı ve rahatlatıcı bir yöntem olabiliyor...

***


*Ben, kendi çapında , keyfe-keder aklıma geldikçe, yüreğime vurdukça, yaşam içinde gördüklerimi, dinlediklerimi, okuduklarımı birleştirip , yazmaya çalışıyorum sadece.

****


Şöyle bir laf vardı yalnış hatırlamıyorsam " Yüreğiniz kaleminize mürekkep olamıyorsa " edebiyat yapmış olursunuz" ve edebiyatı karartırsınız. Ancak yüreğiniz kaleminize mürekkep olupta, satırlar geliyorlarsa yola , işte o zaman " edebiyata ışık olurusunuz "...


***


* O kadar gerçektir ki yazılan, öylesine gerçektir ki yaşanan ve bir anda satırlar/mısralar arasında kaybolur insan, sanki o mısralara/satırlara yazılırken konu olan kahraman gibi kendini konuk hissedersin satırlara/mısralara .

***


Ev sahibi; güleryüzlü ve samimidir ve gerçektir, ellerini tutar kalbinin üzerine götürür ve der ki

***


" işte ben tüm bunları yüreğimle yazdım, yüreğim o zamandan da kalma olsa hala yangın yeri ve yaşamaksa benim boynumun borcu " , işte bunlara dokundukça ellerin, parmaklarının ucundan alev alır yüreğin, yüreğin acır o zaman.

***


* Hatırlar mısınız " dış kapının dış mandalı "adlı bir mizahi dizi vardı orda da bir tip , adı MAZLUM. İşte elimde benim bir kahramanım var , adı " MAZLUM ". insana dair, duygularına dair olumlu-olumsuz ne varsa hepsini yüklüyorum ona, inanılmaz güzel bir hamuru var çok iyi maya tutuyor, ben de MAZLUM'un üzerine giydiriyorum diktiğim herşeyi, bazen şöyle afillisinden artistik kıyafetler , bazen klasik ve kaliteli çizgilerde kıyafetler bazen grange ( benim giydiğim gibi) kıyafetler biçiyorum, adı üstünde MAZLUM işte hiç ses etmiyor bana ...

***


" Nasıl uygun gördüysen " diyor bazen bir asi, bazen bir devrimci, bazen sünepe, bazen acıları yoğuran, bazen sevinçlerle kuduran, bazen aşkı doyasıya yaşayan, bazen sevgisini kalbine gömen vs vs oluyor benim için. Çok iyi anlaşıyoruz biz MAZLUM'la , benim hamuruna maya çaldığım…

***


MAZLUM; benim hamuruna maya çaldığım...

***


Kızıyor arada bana mesela nefreti yakıştırdığım zaman ona, ya da ne bileyim, olmak istemediği, olmadığı, olmayacağı anlamsızlıkları ona yıktığım zaman, küsüyor benimle, bazen kendini gerçek sanıyor MAZLUM . şşşştttt ağır ol bakalım diyorum sen gerçek değilsin, bugün seninle "KÖTÜYÜ " yazacağız, kötüyü yazacağız ki "İYİNİN " değeri daha net çıksın ortaya, MAZLUM'da hemen İYİLİĞİ İYİLİKLE anlatsan olmuyor mu diye atılıyor, yok bazen kötüyü kötü kötü anlatmak lazım diyorum, iyi maden sen bilirsin diyor ama biraz biraz alınıyor....


****


Hadi MAZLUM bugün " aşkı " yazalım birkez daha diyorum hemen çözülüveriyor acısı-tatlısıyla gördüklerini anlatıyor, bazen yaşadıklarını da karanfil diye katıyor, anlatırken kah gülüyor, kah ağlıyor, sonra aaa yeter ama yoruldum biraz dinleneyim diyoorrr :).....

****

MAZLUUUUMMMMM, MAZLUUUMMMM, MAZLUUUUUMMMMM diye sesimin çıktığınca bağırıyorum gitmsein diye, ama mayasını ben atmış olsamda dinleneyim ki güzelleşeyim der..

***


Oysa ben gerçeğim , elimden geldiğince mutlu-mesut, sade yaşarım, dik dik dururum, yolda dik dik hızlı hızlı yürürüm ( hızlı yürüyorsan unutmak, yavaş yürüyorsan hatırlamak için denir yaa ) demek unutmak istediğim ne çok şey var... evet onurlu, azıcık aşım, kaygısız başım bir yaşamım , epey kaliteli ve geniş bir vizyonum (background)um var, sevgi dolu bir kalbim, hiç yalnız kalmadığım bir hayatım var . Aşktan yana hem sevinçlerim hem yaralarım var...

***

Ama MAZLUM'un yaraları benimkinden daha büyük, öylesine biriktirmiş ki hayattan gözlediklerini , öyle çok, öyle çok dinlemiş ve öyle çok öyle çok susmuş ki , mayası atıldıkça başlıyor konuşmaya. MAZLUM benim sevgilim, eşim,dostum, yoldaşım, hamuru kendinden menkul mayasını ben yapıp katıyorum içine geçinip gidiyoruz işte öyle.. Bazen kavga-gürültü, bağrış-çağrış, mücadele deyip yiyiyoruz birbirimizi...Ben ise gerçeğim...


***


 
Toplam blog
: 43
: 1843
Kayıt tarihi
: 24.06.07
 
 

72 istanbul doğumluyum.  Yağmur yüklü buluttan pamuk şekeri, Yağmurdan sonraki gökkuşağı, to..