Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

07 Şubat '10

 
Kategori
Blog
 

Yazan

Yazan
 

sevgili narçiçeği'ne saygımla...


Buradaki tüm yazılarımı silip yeni bir sayfa açmak istiyorum. Beni avlamak isteyenlerin üç yıl önceki yazılarıma dönüp, yaptığım imla hatalarına bakıp aşağılamaya çalışmalarından bıktım. Ama bir yandan da kendi gelişimimi görebilmek adına onların gösterge tablolar olmalarını da istiyorum. Arafta kaldım açıkçası.

Söylemek istediğim nedir? Özgün üretim!

Bu çağ çok fettan ve aynı zamanda öğütücü. Birbirinin tekrarı, ufak farkındalıkları ve değiştirilemeyen kaba saba hayat gerçekleri. Gereksiz şişen kelimeler heybesi.

En sevmediğim şeydir, kelime çöplüğü! Bir mırıltı, kelimelerin yığılmasından beklenen. Roman denir, öykü denir; ama en çok anlatımdaki “mırıltıdır” dünyadan çekip alacak okuyucuyu. Yazarsa bir anlamda okuyucuyu avutacak, ona hoş zaman geçirtecek konsomatris gibi olmalı, ki, hem çok okunsun hem de sevilsin. Yok öyle yağma!

Benim dünyaya söyleceklerim var. O yüzden dinamik anlatımı seçtim kitaplarımı yazarken. Şiirler içinse söylemek istediğim şu olacak: Sadece birikim, olması da faydalı ama, hiç bir şey ifade etmez, içine girilen, neden olduğu da bilinmeyen esrikliğin ürünüdür çoğu kez. Bu tüm yazdığım yazılar için geçerlidir aslında.

Yazar mı? Ne yazarı? Bütün bunlar için yazar olmaya sizce gerek var mı? O yafta kimlere verilir ki, gölgesi bile dayanılmaz ağırdır. Beni esirleştirecek, düşüncelerimi kendi yönüne çevirecek bir tür meslek olmalı. Mesleğim şükür ki var; ama herkese söyleyecek sözlerim de var.

Yazmanın hiçbir konusunda tam değilimdir, aksine her konuda birazımdır. Bir konuda herşey olmak sıkıcılığına girmedim yaşamımda. Üstelik -bu konuda- çabuk sıkılan yapım nedeniyle başarılı da olamazdım. Ama şunu biliyorum; yaşamımızı etkileyen ne varsa herşeyden beslenirim. Meselelere yanıtlar ararken tek yönden bakılan açı bizi körelteceği gibi, gerçeklerin de üzerini kara bir şalla örter. Ve gariptir, biz bu şalı çok severiz. Çünkü altındakini istediğimiz gibi yorumlayıp her yöne çekeriz.

Matematikleşelim demiyorum ama ruhun derinliklerinde aramamız gerekenlere de saygı duyalım. Düşünce tembelliğinden çıkmanın en iyi yolu bu olsa gerek.

Yarımlıklarsa gerçeğin üzerindeki şalı alarak onu ışığa çıkarmanıza daha çok yardımcı olacaktır. Merak edilmemeli, bu yarımlılık çok bilmişlerin gözünde çoğalır; ama meraklarından da kaçmaz.

***

Tasvir, yazarlığın en büyük silahı. Gözlemlediğinizi –insan, herhangi bir obje- iyi anlatmak işin sırrı denir. Romanda iyi tasvir, bolca ev önü çiçek isimleriyle anlatma hali, adamın kaşı gözü yüzündeki değişimler, kadının dolgun dudakları mutlaka kırmızı… sizin yazım gücünüzü belirler. Ancak okuduğunuz bir romanda kişiler konuşurken ne kadar birbirine benziyorsa yetenek kıtlığınızı açığa vurur. Yazar bu yönünü mırıltılı anlatım-tasvirlerle aşmaya çalışır. Ama eğer ki, hayatın her yönüyle içine girebiliyorsanız kahramanlarınız birbirine karışmaz. Çok sevdiğim bir dostum, Düşeyazmak adlı romanım için şöye demişti: “İnanılmaz! Onca roman kahramanı birbirine karışmadığı gibi her biri için bir kişilik belirdi kafamda. Zor olan budur işte.”

Daha yazılmayı bekleyen onca birbirinden farklı kişilikte roman kahramanları varken, neden sn.Orhan Pamuk taklitçisi olayım? Onun işinin yazarlık olması bir yana, ben asla mırıldanan bir “yazan” olmayacağımı biliyorum.

Bir romanı veya bir şiir kitabını elime aldığımda beni etkileyecek, düşünce kıvrımlarımdaki elektrikleri yakacak bir tümce veya söz bulmayı beklerim. Beş yüz sayfa kitabı onca zamansızlık içinde değer ver oku, ama bende en küçük bir değişime yol açmasın. Hoş karşılayamam bunu.

***

Bu yazımı blog kategorisinde yazmış olmamın nedenlerine gelince.

Sayın Süleyman Ekim son yazımdan ötürü sanki bana alınganlık göstermiş gibi geldi. Kendisinden özür dilerim. Ayrıca çok sevdiğim bir yazar olduğunu söylemek isterim.

Yine çok değerli bulduğum Alev hanım, taraflı yazmayı ne anlamda kullandığımı sormuş. Taraflı yazmak kısaca kendini yazmak diyebilirim. Yukarıdaki yazım tipik bir taraflı yazı örneğidir. Arada sırada olur. Bu insanın kendini anlatabilmesi açısından ip uçları verir. Ama sadece kendinden, kendin gibilerden, çevrenden bahsedersen işte o tam taraflı bir yazıdır. Yanılgılara daha çok götürür insanı.

At gözlüğüne sadece atlara takmalı.

İyi pazarlar.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..