Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '15

 
Kategori
Blog
 

Yazarlarımız durgun,suskun ve yorgun.

Yazarlarımız durgun,suskun ve yorgun.
 

Görsel alıntı


MB da özellikle birkaç aydan beri bir durgunluk, suskunluk ve yorgunluk belirtileri zuhur etti.

Aynı şekilde yazarlar arasında da iletişim ve paylaşımın azaldığını görüyüruz. Evet, her canlının bir durgunlaşma, bir suskunluk, bir yorgunluk dönemi vardır.

Bazıları kısa sürelidir, bazıları orta vadeli ve bazıları da uzun vadelidir.

Beyin işlevi haricinde her dönemin, durgunluğun, suskunluğun ve yorgunluğun çaresi vardır.

Benim tahminim MB yazarları çaresiz olamazlar. Çare yine yazarlarımızın kendilerinde bulunmaktadır.

Durgunluk:

Tüm insanlar, tüm canlılar belirli bir süre için sakin, neşesiz, keyifsiz, sessiz olurlar. Bunun içinde siyaset, ülke meseleleri, huzur, güven, hal ve gidişatı da dahil edebiliriz.

MB yazarlarımızın durgunlukları ise ilk tahminim ülkemizin sorunları karşısında “ Acaba “ engelleridir.

Bilindiği üzere acabalar çoğalınca durgunluk olur, acabalar azaldıkça hareketlilik başlar. Bu durgunlukta geçicidir. Dileğimiz yazarlarımızın en kısa sürede yeniden eski, hareketli günlerine dönmeleri olsun. 

Suskunluk:

Suskun kalmak, az konuşmak, sessiz, sakin ve sükûnetli olmak bazen yararlıdır. Suskunlaştırmak kötüdür.   

Dostoyevsky şöyle diyor” Konuşarak anlatılmaz her şey bazen susmak yeter aslında”  

Birde iç dünyamızın genel muhasebesi var. Sevapların, veballerin hesabı tutunca suskunluk biter. Benim inancım MB daki yazma, yazışma ve konuşma hareketliliği yeniden başlar.

Yorgunluk:  

Birçok nedenleri vardır, beden ya da zihin etkinliği yavaşlamış olabilir. MB yazarlarımızın yorgunluğunu iklim değişikliğine, mevsimlerin de etkisine bağlamakta yarar var.

Bilindiği üzere kış yerine bahar, bahar yerine yaz, yaz yerine sarı hazan yaşıyoruz insanlar yorgun argın düşebilir. Yani böyle iklimin, böyle mevsimlerin varlığı hiç hesapta yoktu.

Çok önemli sözler: ( Alıntı )

Benim Hayatımı yargılamadan önce /benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç/ Hüznü, acıyı ve neşeyi tat/ Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl, yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. 

Yüce yaratan insanı demir dökümden imal etmedi. Et ile kemik karışımı yarattı. Dünya artık öyle güllük gülistanlık değil, acılarla, hüzünlerle kaplandı. İnsanoğlu demirden yaratılsaydı demir paslanırdı, çürürdü. Esas mesele et ile kemik bunca acılara, hüzünlere nasıl dayandı. 

Bazı kurum ve kuruluşlarda bunlar olabilen durumlardır. Geçicidir, gelir geçer. Bizim de dileğimiz bu durgunluğun, suskunluğun ve yorgunluğun geçici olması olsun.  

Bu sonbaharda acıları, hüzünleri rüzgâra verelim alsın götürsün. Bütün gücümüzle sağlık ve sıhhati yakalayalım. Hayat bütün hızıyla devam etsin.

Durgunluğu, suskunluğu ve yorgunluğu bir kenara bırakalım. MB bağ ve bahçemizdeki meyvelerin sayısını artıralım, eskisinden daha çok hareketlenelim, yazalım ve yazmaya devam edelim.

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..