Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Yazarlık meslek midir?

Ey simurg! Yazarlık mesaisi, kuralları olan, süreklilik ve disiplinlik isteyen bir sanat ve meslektir. Yazarlık, keyfi yapılan ve yapılacak bir iş değildir. Emek, özveri ve alın teri ister. Uykusuzluk, yorgunluk talep eder. Yazarlık, canın istediği zaman kalemi eline almak değildir. Bazen masa başında bir satır yazamadan saatlerce beklemektir. Yazarlık, başıboşluğa yanaşmaz, ilgi ve merak ister. Yazarlık, fedakârlık ve yalnızlık ister.

Yazarlık da, normal iş hayatının gerekliliklerinin aynısı; belki daha fazlası gerekir. Nasıl günde insanlar sekiz on saat çalışıyorsa, sen de iyi bir yazar olmak için sekiz on saatini okuma ve yazmaya ayırmalısın. Yazarlık öyle bir iki saatle zamanla yapılacak bir iş değildir.

Yazarlık, sürekli araştırmayı, farklı yazarları ve farklı türde okumaları gerekir. Bir konuyla ilgili yüzlerce belki binlerce sayfa okuman gerekecektir. Canın bunu okumak istiyor, bunu sevmedim okumayayım deme lüksün yok. Aynı şeyleri tekrar okuma, not alman gerekecektir. Belki onlarca kez altını çizdiğin satırlara dönecek, üzerinde dakikalarca, saatlerce belki günlerce düşüneceksin. Rüyalarına girecek, bütün gün zihnini meşgul edecektir. İşte yazarlık budur, yani senin bir parçan olmasıdır.

Araştırmalar için, belki şehir şehir, kütüphane kütüphane dolaşacaksın, basit bir şey için gerekirse birçok insanlar görüşeceksin. Çünkü yazarlık, hafife alınacak bir meslek değildir.

Yazarlık, tatil anlamaz, hastalık dinlemez. Nasıl ki normal iş hayatında bunları keyfine göre yapamıyorsan, yazarlıkta da yapamazsın. Dedim ya disiplin şarttır. Nasıl diğer işlerde bahanelere yer yoksa, yazarlıkta da bahanelere yer yoktur. Bu söylenenlere bakarak yazarlığı bir zorunluluk olarak algılama aksine severek ve heyecanla yapman gerekir. Zorunluluk hissi ya da anlatılanlar gözünü korkutuyorsa demektir ki sen hala yazarlığa hazır değilsindir.

Ey simurg! Unutma yaşadığın ülke de yazarlığın ne olduğunu bilmeyen insanlarla dolu. Yazarlık mesleğini birçok insana anlatma ve izah etme durumuyla yüzleşecek ve derdini anlayacak insanlara nadir rastlayacaksın. Çoğu insan yaptığının anlamsızlığı üzerine sana nutuk çekecek, yaptıklarını önemsemeyecektir. Seni görmemezliğe gelebilirler ya da doğrudan yüzüne vurabilirler.

Ey simurg! En iyisi mi seni yaptığın mesleği insanlara izah etme derdine düşme; çünkü kendini yoracak, gereksiz tartışmalara, sürtüşmelere girmek zorunda kalacaksın. Bin dereden su getirip, yaptığın işin önemini uzun uzun anlatma bir şey değiştirmeyecektir. Bunlar seni hem yoracak hem de çok zamanını alacaktır. Moralini bozacak belki etkisinden çıkman günlerini alacaktır. Zihnini bu insanlara durumu nasıl izah eder, bunlar beni nasıl anlar diye meşgul etme. Sonuç alamayacaksın. Seni dinlemeyen, önemsemeyen insanlar seni hiç anlar mı? Belki en yakınlarınla bunu yaşacaksın. Olsun be simurg, nadir bulunanların en önemli derdi zaten bu değil midir?

Özellikle, insanlar senin ilk dönemlerde yazarlıktan para kazanmadığını gördükleri zaman daha çok üzerine üzerine geleceklerdir. Çünkü işin ya da mesleği göstergesi paradır. Para yoksa yapılan iş boştur. Bu bakış açısıyla sürekli karşılaşacaksın. Bir de geçim derdin varsa, bu cümleler insanı derinden yaralar. Morali alt üst eder. Görüyorsun değil mi? Hep engeller var ve engeller yakınlardan geliyor. Hâlbuki seni eleştiren ve beğenmeyenler zamanla para kazandığında yüz seksen derece bir dönüş yapıp, seni övmeye, takdir etmeye başlarlar. Ben dememiş miydim sen yaparsın cümleleri bu defa etrafında uçuşmaya başlar. Ve insanların ne kadar değişken olduğunu görüverirsin o an.

Ey simurg! İnsanlara kendini kanıtlamaya çalışma, sadece yapmak istediklerine odaklanan ve üzerinde çalış. Bu seni başarıya götürecektir. Basit insanların, yüzeysel anlayışlarla hayallerine ket vurma. Başkaların söylemleriyle kendine bir hayat inşa etme. Kendi inandıklarınla bir hayat inşa et, ama içinde senin hayallerin olsun. Eğer hayalin yazar olmaksa, bırak toplum seni kınasın, eleştirsin, zoruna gidecek dedikodular yapsınlar. Sen bildiklerinden şaşma. İlerde pişman olmak istemiyorsan, keşkeler ile derin ahlar çekmek istemiyorsan, başkalarına göre değil, kendine göre yaşamayı öğrenmelisin. Zora düştüğünde ya da üzüntü ve kedere düştüğünde, mutsuz olduğunda o başkaları yanında olmayacaktır.

Osman Tatlı

osmantatli@gmail.com

https://twitter.com/tatliosman63

 
Toplam blog
: 90
: 382
Kayıt tarihi
: 02.08.14
 
 

2004 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Üniversite yılla..