Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '15

 
Kategori
Blog
 

Yazı uğraşında mastürbasyon ve sakıncaları

Yazı uğraşında mastürbasyon ve sakıncaları
 

Mutlu olmanın bir yolu da “tatmin olmaktan” geçer… Karnı doyurulan bir bebek ağlamayı keser zira tatmin olmuştur. İşkence gibidir “şehvet yoksunu” sevişmeler, tatminsizliği katmerler. Deposu her daim dolu araba gibidir “ilgi” gören insanlar!

Ve en rezil açlık, beğeni açlığıdır!

Yoksa Tanrı vergisi bir yetenek, güzellik veya yakışıklılık… Ve yoksa birikimlerin dopinglediği bir “yaratıcılık”, ister istemez “vitrine” ağırlık verilir.

Bu durumda Porsche’ye, Ferrari’ye veya Mercedes’e “taşıt aracı” denmez artık!

Bilmem kaç bin Dolara alınan o marka çantaya “çanta” denmeyeceği gibi!

Ve başlar “mastürbasyon”… Ve inanın gayet insanidir!

Yazıyoruz, yazıyoruz, yazıyoruz… Biliyor ve anlıyorum. “Bu yazı şu kadar kez okunmuştur” diyen “sayaç” bizi pek tatmin etmiyor. Usulen yazılmış o beğeni yorumları da pek bir anlam ifade etmiyor artık. Mercek altına alınıp incelenmek, araştırılmak ve mümkünse övgü dozu yüksek bir “değerlendirmeye” maruz kalmak istiyoruz yazdıklarımızla.

Bu gerçekleşmeyince de iş başa düşüyor tabii. Yazı uğraşında insanın kendini “izah” etmesi oldukça hüzünlü bir şey! Ne oranda “tatmin” sağlıyor bilmiyorum ama bu da bir nevi “mastürbasyon” sonuçta.

Üzgünüm ama öyle!

İnsan klavye başına oturunca elbette “kendinden” yola çıkabilir ve hatta yazıya “ben” diye birinci tekil şahıs başlayabilir ama anlatmak istediği bir şeyler olduğu için seçer bu yolu! Kendinden yararlanır ama “başrole” soyunmaz. “Öz yaşam öykülerinde” bile geçerlidir bu kural. Geçmişte kalmış zaman diliminde olup bitenlerin “şahidi” olarak anlatım yapılır!

-Ben, ben, ben…

-Ne anlatıyorsun sen?

-E kendimi!

Ne yapayım ben seni? Yaşam pencerenden benim ilgimi çekecek neler gördün sen onu anlat! Hoş; bu da yetmez! Öyle maç anlatır gibi anlatma! Anlatırken tut elimi ve götür beni de o “pencerenin” kıyısına… Kurduğun tümcelerdeki sözcükler dans etsinler birbirlerinin ayağına basmadan! Mümkünse ağızda çürük diş gibi bir görüntü veren “imlâ” hataları olmadan!

Ne yapayım ben seni?

Sen beni ancak anlattıklarınla “hüzünlendirebilir, güldürebilir, bilgilendirebilir ve düşündürebilirsin”… Kendine özgü bir üslupla bunu başarabiliyorsan eğer “kendini” de anlatmış olursun zaten! Yoksa sırf “Sen”… Ne kadar anlatırsan anlat hiçbir şey ifade etmez!

Salam ve sosis… Ve bir de seks gizli yapılır… “Mastürbasyon” da öyle!

İşte böyle sayın değerli üye “Eric Von Buyten”!

Ne “anlattığımız” kadar…

Nasıl “anlattığımızdır” bütün mesele!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..