Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

13 Nisan '13

 
Kategori
Güncel
 

Yazık olacak (Kalıcı bir barış ve silahsızlanma olmazsa)

Düşünüyorum da “siyaset” üzerine yazdığımız yazılarda hangi noktaya işaret edersek edelim siyasetten nefret eden bir toplumda yazdıklarımız anlatmaya çalıştıklarımız hiçbir işe yaramıyor. En iyisi siyaset yazmamak…

İnsanlık tarihine bir göz attığımız da dikkat çeken iki unsur var “Savaş ve Barış”

Yaşamınız boyunca ne kadar çok mücadele ettiğinizi düşünün, dikkat ederseniz insanlık tarihine yön veren unsurların başında da “kavga” nın geldiğini kavgaların “savaşları” körüklediğini görürüsünüz…

Yerleşik düzen kurulmadan önce hayvanlarını önlerine katan, yetecek kadar azığını heybesine koyanlar daha verimli daha yaşanır alanlar bulmak için yola çıkar kendilerine engel olmak isteyenlerle ölüm kalım savaşına girerlerdi.

Uygun buldukları yurtları sahiplerinin ellerinden alıp onları başka yerlere sürer, gitmeyenleri ise tutsak alırlar her türlü “özgürlükten” yoksun bırakırlardı.

Zaten bizim tarihimizi de okuduğunuzda Asya’dan Batı’ya doğru birçok akın yapıldığını “akıncıların” önceleri buralarda kalıp bir süre sonra buraları yakıp yıktığını, talan ettiğini ve sonra geldikleri yerlere döndüklerini görürsünüz…

İnsanlık bu gelip gitmelerden usanmış olmalı ki “yerleşik düzene” geçmeye karar vermiş. Ancak savaşlar kavgalar asla bitmemiş. Bu kez sahneye dinsel savaşlar çıkmış. Aynı inançtan olmayanların baskıları, dinlerini değiştirmeye zorlamaları yıllarca sürecek kanlı savaşların tohumunu atmaya yetmiş de artmış bile. Bazıları çok kızıyor hatta alınıyor ama iyi okurlarsa göreceklerdir ki “İslamiyet’in Doğuşu” da kanlı savaşların sonrasında olmuştur.

Bir minik notu yazmam da fayda var; Müslüman toplumunda İslamiyet’in kabul edilme mücadelesine “CİHAT” denir…

21 nci yüzyıla girdik, aslında bizim nesil iki asırı yani hem 20 nci yüzyılı hem de 21 nci yüzyılı yaşayacak. 20 nci yüzyılda yapılan savaşların çoğu bağımsızlık savaşlarıydı. Birinci ve ikinci dünya savaşlarına Avrupa kıtasındaki toplumların yer edinme amacını taşıyan güç gösterme savaşları da denilebilir.

Hangi amaçla yapılırsa yapılsın dünya ve insanlık tarihine baktığımızda savaşları kinin nefretin kin ve nefretin ise savaşları daha fazla körüklediğini görüyoruz. Ne garip bir kısır döngüdür ki bu neredeyse insanlık tarihinden bu yana sürüp gidiyor.

Belki silah tüccarları kızacaktır ama gerçek şu ki silahlardan korkmak silahları amaçsız hatta isteksizce bırakmak “barışın” tesisi için yeterli bir şey değildir. Önemli olan insanların savaşın kavganın içinden çekip almak ve onlara birlikte yaşamanın güzelliğini öğretmektir. Sorunlara kavga ederek savaşarak değil de konuşarak anlaşarak çözümler üreteceğimizi ilke olarak benimsemek zorundayız.

Çağımızın geldiği noktaya bakınca muhteşem bir teknolojik dönemi yaşamaya başladık. İnsanın ve insanlığın hemen hemen bütün ihtiyaçlarına yanıt verecek verilerle birçok ürünler ortaya çıkarıldı. Uygarlık gelişti akıncıların yerini “uygar insanlar” topluluğu aldı. Yakıp yıkmanın dökmenin şiddetin kavganın öldürmelerin önemi kalmadı. Buna rağmen teknolojinin nimetlerinden yararlanan “silah üreticileri” kan dökmenin savaş çıkarmanın yollarını yoksul ülkelerde denemeye başladılar.

Bu insanlık adına teknoloji adına çok büyük bir utanç kaynağıdır. Teknolojinin gücünü ölümün emrine vermek ve çıkar ummak büyük bir gaflet insanlığa ihanettir…

Şimdi hem bizim ülkemizde hem dünya da insanlık ve insanlar gelişen bu teknoloji sayesinde savaş ve barışın sağlam temeller üzerine ödünsüz oturtulmasını bekliyorlar. Dünyadaki çağdaş toplumlar teknolojinin üstünlüğünün yanı sıra duyguların düşüncelerin ve ortak sosyal yaşam biçimlerinin oluşturulmasının savaşlara son vereceğine inanarak geleceklerini bunlar üzerine inşa etmeye çalışıyorlar. Neden çünkü bu savaşlara anlamsız kavgalara engel olamadıkları sürece biliyorlar ki, hem insanlığa hem de teknolojiye “yazık olacak…” O yüzden var güçleri ile silahsızlanmaya odaklanmışlar.

Ancak güzel ülkemize baktığımızda son zamanlarda toplumun içine atılan hurafelerle beslenmiş dini inanışların yanı sıra etnik ayrımcılıktan ve terörden beslenen gurupların adı konulmamış yeni bir savaş başlattıkları ve her iki tarafında gün geçtikçe akan kanlardan beslendikleri görülmektedir. Anlaşılan o ki; Dünyadaki silahsızlanma çabaları ülkemizde “silahlanmaya” dönüşmüştür.

Ne acıdır ki kendilerini akıncı sanan; ortak yurdumuzda ayrı bir devlet kurma hevesindeki teröristlerle din sömürücülerinin el ele vermesi sonucunda “isteksiz zoraki silahsızlanmanın” bile kalıcı bir barışı getirmeyeceği

“cihat” hevesinde olanların da “İslamiyet’i kurtaramayacağı” anlaşılmıştır. Kim ne derse desin çoğumuz ve onların birçoğu bugün var yarın yoklar ve yokuz, bize değil olan çocuklarımıza ve onların geleceğine olacak ve şuna inanın gerçekten çok “yazık olacak…”

Daha gerçekçi daha doğru insanlardan kurum ve kuruluşlardan tek beklentimiz; sorunlara daha vakur yaklaşmaları önemsemeleri ve isabetli doğru kararlarla teknolojinin bir başka nimetlerini de yanlarına alarak “yazık olmadan” kalıcı çözümler üretmeleridir. Ancak bunu yapacakların önce “siyasi maskelerinden” arınması gerekiyor…

Bunlar herkesin bildiği düşündüğü şeyler ama emin olun siyaset ve siyasetçilerden öylesine nefret etmeye başladım ki, elim günün öne çıkan siyasi konularını yazmaya gitmedi, belki işe yarar diye bu makaleyi hazırladım…

İyi bir Cumartesi ve tatil geçirmenizi diliyorum…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..