Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yazılımcıların takıntıları...

Yazılımcıların takıntıları...
 

Düşünceli bir yazılımcı(diyelim...)


Bu makalemde özellikle kendimden örnekler vereceğim. Yazılımcıların takıntılarını biraz irdeleyeceğim.

Öncelikle 'yazılımcı' kavramını açıklama gereği duyuyorum. Halk arasında genelde 'Bilgisayar Mühendisi' olarak bilinirler. İyi İngilizce bildikleri de söylentiler arasındadır. Ancak ben bu düşünceyi komple yıkma taraftarıyım. Şöyle ki; çevremde çok fazla yazılımcı bulunmakta. Ancak Bilgisayar Mühendisliği mezunu oranı %45'i geçmez. Genelde ya Meslek Yüksekokulu mezunudurlar ya da 'işletme'. Aslında çoğunluk işletmedir. Neyse bu konuya başka bir makalemde değineceğim.

Yazılımcı:'Hayatı bilgisayar olan, her işini bilgisayarla yapma isteği ve çoğunlukla yeteneği olan, analitik düşünce sahibi(sonraki 10 adımda yapacaklarını planlayan), sistematik düşünce yapısında, oldukça rahat yaşamayı seven, büyük risklerin en iyi dostları olan, zamanla problemi olan kişilerdir.'

Asıl konumuza dönelim: Yazılımcıların takıntıları...

İlk takıntı: 'Yapamam' diyemeyiz...

Önüme her hafta başka bir proje gelir. Henüz öğrenci olmama rağmen, bir şirketin 'dıştan destek' görevini sürdürmekteyim. Her hafta farklı bir konuda ararlar. Hatta haftada kaç kez aradıklarını bilmem. Bazen derste ararlar, bazen evde... Online olarak çalışmayı severim. Yanımda bilgisayarım ve her an internetim olduğu sürece, gezmeyi severim. Bazen reddetmem gereken bir proje gelir önüme. Ya mantıksız olduğunu düşünürüm(şirketin yönetimini de düşünürüm), bazen de uzun zaman alacağını düşünürüm. Hemen şöyle bir soru yöneltirler:'Yapamayacak mısın?' İşte bu soru benim bittiğim noktadır. Bir yazılımcıyı çığrından çıkarmak istiyorsanız, kullanabilirsiniz. 'Henüz öğrenciyken nasıl bir şirketin bilgi işlemini tek başına üstleniyorsun?' diyebilirsiniz. Benim yazılıma başlama tarihim ilkokul yıllarıma dayanır. Neyse...

Hiçbir şekilde 'yapamayacaksan bırak!' gibi cümlelere tahammül edemem. Mantıklı bir açıklama yapıp, bu projenin hayata geçirilmemesi gerektiğini anlatırım. Elbette 'yapamayacağım projeler' değil bunlar. Asıl sorunda orda zaten. Ancak bazen gerçekten 'ilgisiz' olduğum konuyla ilgili projeler gelir. Hatta öyle ki; hiçbir yazılımcının uygulayamayacağı nitelikte projelerdir, bunlar... İşte 'yapamayacak mısın?' sorusu burada geldiğinde daha kötü olurum. Çalıştığım şirketin yöneticisi tanıdık:'Babam...' Ancak ben bir personelim. Ve düzgün bir dille bu durumu anlatmak durumundayım. Lütfen siz bir yazılımcıya karşı bu soruyu sormayın...

İkinci takıntı: Resim kullanmayız...

Bu blogdan da bilirsiniz. Resim kullanmıyorum. Sanki kendimizi saklama amacı güderiz. Ben tamamen psikolojik olduğuna eminim. Örneğin ilk Hacker, Kevin Mitnick dahi yıllarca takma isimle sanal alemde sörf yaptı. Resim kullanma durumu onda da olmadı. Her yazılımcı bir 'hacker' değildir. Ancak her hacker bir yazılımcıdır. Resim kullanmama takıntısını kendim de çözümleyebilmiş değilim. Ancak dostlarıma da söylerim:'keşke sizin gibi resimlerimi heryerde kullanabilsem...' Nedenini sorduklarında onların anlayacağı dilden bir cevap veremiyorum. Veremeyiz de... Facebook'da dahi resmime rastlayamazsınız. MSN' de de kullanmayız. Bazen bir adım atarım. Tam resmi ekleyeceğim sırada, vazgeçerim. Nedendir, kendime dahi açıklayamıyorum... Dostlarıma 'güvenlik' diyorum. Tabii bu da bir neden. Ancak asıl sebebi, bence bu değil...

Üçüncü takıntı: Herşeyden şüpheleniriz...

Hayatım şüphelerle doludur. Uyumadan önce en az yarım saat, bu şüphelerle boğuşurum. Saçma sapan konularda dahi dakikalarca düşünürüm, düşünürüz. Bazen çok abarttığım durumlar olur. Kendimi toparlamam zaman alabilir. Kötü bir takıntı. Hiç sizin kontrolünüz altındaki birşeye saldırı gerçekleşti mi? Biz de saldırı 'sanal' olur. Kendi kontrolüm altındaki sitelere 'hack' girişiminde bulunuldu. Birkaç kez... Düşünmediğim, şüphelenmediğim isim kalmadı. Gecenin köründe IP(Internet Protocol) taraması yaptım. Giriş noktalarını, açıkları tespit ettim. Bu açıkları kimlerin bildiğiniz, nerelerden erişebileceğini tespit ettim. Açıkları kapattım. Girişimde bulunulan sitenin programlaması bana ait değildi. Çok basit bir açık bırakılmış ve site bir gün kapalı kaldı. Sonuç ne mi? Bunu belirtmeyeyim isterseniz...

Dördüncü takıntı: Zaman sınırlaması yoktur...

Gecenin kaçında olursa olsun, saat kaç olursa olsun, aklıma ne gelirse gelsin, kağıda dökerim. Yatağımın yanında bir ajanda ve bir kalem bulunur. Ayrıca Cep Bilgisayarım da yanımdadır. Ve 24 saat açıktır. Daima şarjdadır. Daha çok kağıt kullansam da, otobüste aklıma gelenleri cep bilgisayarımın not defterine yazdım. Bu 'takıntımın' kolaylaşması için normal Q klavyeli bir PDA(cep bilgisayarı) aldım. Maksat zaman kaybetmeden, beynin içini kurcalayan cümlecikleri dijital ortama aktarmak...

Beşinci takıntı: Sıkıntılar içinde, rahat bir yaşam...

Baştan beri yazdıklarıma şu şekilde bir yorum yapabilirsiniz:'ne kadar sıkıcı bir hayat.' Tüm yazılımcı dostlarım ve 'meslektaşlarım' adına belirtmek isterim: Hiç de sıkıcı değil. Bunlar artık hayatımızın parçası. Ve sıkıntılar içinde rahat bir yaşamı da açıklayayım. Örneğin bir şirkete gideriz. Yazılımsal sorun için. Sorunu çözümümüz sanki bir 'parti'ye benzer. Aslında bunlerı berlitmem biraz 'abest' kaçabilir. Ancak anlatmak istiyorum. Sorunun çözümüne başlamadan önce bilgisayarlar açılır. Gerekli sunuculara girilir. Sonra daha işe başlamadan bir yemek molası verilir. Genelde en yakın ve en iyi mekandan, dürüm istenir. Yanına bol bol içecek. Tanıdığım bazı yazılımcılar 'sigara' kullanır. Onlar bu arada hepimizin öksürmesine sebep olmaya başlar. Şunu da belirteyim; sigaraya başlayan hiçbir yazılımcıyı bir daha kurtamazsınız. Yani çok zordur. Çünkü strest her saniye hayatındadır, yazılımcının. Çok şükür, bulaşmadım. Umarım bulaşmam da... Çünkü tek bağımlı olduğum şey bilgisayardır ve öyle kalmasını da isterim... Neyse konumuza dönelim... Yemek yenir. Daha sonra işe koyuluruz. Ancak içeceklerin biri dolar, biri boşalır. Biz tecrübelerimizi sorun üzerinde denerken, yanımızda mutlaka yazılımdan anlamayan biri bulunur. O, bir konu açar. İş sırasında konuşulur durur. Ancak bol bol 'ara' verilir. 'Zaman sınırlaması yoktur' başlığına bunu da eklemem gerekiyordu, aslında. Sonra biri dışarı çıkar ve tatlılar da gelir. Sorun çözüldüğünde saat geç olmamışsa, bir kafeye gidilir. Sohbet koyulaşır. Mesela bir ekonomi uzmanlarının beraber oturduğunu düşünelim. Ne konuşurlar. Konuları ne olursa olsun, %70 ekonomi ile ilgili olacaktır, konuştukları. Bizim konuştuklarımızın sadece %30'u yazılım ile ilgilidir. %10'u teknoloji ile ilgili olabilir. Ancak sosyal konulardan konuşulur genelde. Şimdi diyeceksiniz ki; sadece yazılımcı dostların mı var? Kesinlikle hayır. Hafta sonlarımı diğer dostlarıma ayırırım. Bir de okul çıkışları olabilir, bazen. Ancak yazılım bizler için bir iş değil, zevktir. Programlama yaparken duygulananlardanım :))

Yazılımcıların takıntılarına biraz değindim. Daha çok takıntı var, ancak bu kadarı yeterli.


 
Toplam blog
: 89
: 3439
Kayıt tarihi
: 10.11.07
 
 

Tesekkurler ..